Tekin, “Türk olan herkesin gurur duyacağı bir eğitim müfredatını uygulamaya koyduk” demiş! Bu ifade, Tekin'e neden milli eğitim bakanı değil de AKP’nin eğitim bakanı dendiğinin açıklaması gibi!
Eğitim bakanı Prof. Dr. Yusuf Tekin geçen hafta, “Türk olan herkesin gurur duyacağı bir eğitim müfredatını uygulamaya koyduk” demiş!
Bu ifade, Y. Tekin’e neden milli eğitim bakanı değil de AKP’nin eğitim bakanı dendiğinin açıklaması gibi! Bakanın, müfredatın uygulanmasına karşı olan laik, bilimsel ve çağdaş anlayış sahibi olan çoğunluğu "Türk" saymaması, herhalde koca profesörün dil sürçmesinden kaynaklanmıyor. Y. Tekin bu söylemle iki kuşu birden vuruyor: Bu söylemin zahiri (görünen) haliyle müfredatı beğenmeyenleri Türk saymazken, batıni (görünmeyen –gizli) haliyle müfredatla gurur duyanları "Türk" olarak gördüğünü anlatıyor. Büyük bir olasılıkla;
- Mayıs 2013’te Y. Tekin’in eğitim bakanlığı müsteşarlığına getirilmesine,
- 2017 Eylülünde gerici eğitim müfredatını uygulamaya koymasına,
- Y. Tekin’in Kasım 2017’de PISA Direktörü’nün "Ezberci bir eğitimden uzaklaşılmalı" önerisine, “Ezber mantığı ve yöntemi bizim geleneğimiz için önemli bir öğrenme yöntemidir” şeklinde yanıt vermesine,
- İstanbul Sözleşmesinden çıkılmasına,
- Ülkemizde yeterince cami yokmuşçasına Ayasofya’nın camiye dönüştürülmesine,
- Y. Tekin’in, alavere-dalavere ile ya da al takke ver külah ile profesör yapılıp rektör olarak atanmasına,
- Okullarda ÇEDES uygulaması ile manevi rehberlik uygulaması vaizlerle imamların ders vermelerine,
- Diyanet Akademisi’nin kurulmasına,
- Laik ve bilimsel eğitimi savunanların önemli görevlere getirilmemesine,
- Sokaklarda ve de hatta Adliye koridorlarında hilafet/şeriat gösterisi yapılmasına ve böylesi gösteri yapanlara dokunulmamasına,
- Cinsel istismarda bulunanlara sahip çıkılmasına, örneğin istismar sanığı öğretmenin ilçe milli eğitim müdürü yapılmasına,
- İstismar konusunda “Bir kerecikten bir şey olmaz” diyenlere,
- Diyanetin yaz Kuran kurslarında 3-4 yaşındaki çocuklara fes/türban kullandırmalarına,
- Bakanlığın yalnız tarikatlarla ya da tarikat niteliğindeki kuruluşlarla işbirliği yapmasına,
- Devlet kurumlarına yalnız imam hatiplilerle AKP’lilerin ve yandaşlarının atanmasına,
- Kayyım olarak dekan/profesör yapılanların iktidarın dümen suyunda gitmelerine,
- Öğretmen atamasıyla ilgili mülakatlarla laik ve bilimsel eğitimi savunanların elenmesine,
- Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin zorunlu olamayacağı ile Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala gibi tutukluların serbest bırakılması yönündeki kararlarının yok sayılmasına,
- Dini anlayışlarının Taliban’ın dini anlayışından faklı olmadığına,
- Anayasa Mahkemesi kararlarına uyulmamasına,
- Bazı okul müdürlerinin, “Başı açık kız öğrenci görünce afakanlar basıyor” demesine, öğrencilerin camiye götürülmesine,
- Öğretmenlik Meslek Kanunu’nu çıkarıp Milli Eğitim Akademisinin kurulmasına kalkışılmasına,
- Eğitim gibi yeni sözcükler yerine maarif gibi eski sözcüklerin kullanılmasına,
- Seçimle göreve getirdikleri kişinin ümmetin lideri olarak görülmesine,
- Kılıçla vaaz veren Diyanet başkanı alkışlanırken, kılıçlarıyla Cumhuriyet rejimini korumaya ant içen teğmenlerin tu-kaka edilmesine,
- HAMAS’ın siyasi liderinin öldürülmesi üzerine üç gün yas ilan edilirken İsrail düşmanı Lübnan’daki Hizbullah liderinin öldürülmesine,
sevinenler, 2017 müfredatı ile yetinilmeyip daha da gerici nitelikte olan "Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli"nin uygulamasından gurur duyuyorlar.
Dolayısıyla Y. Tekin’in yukarıda özetlenen olaylara sevinenleri "Türk" saydığı belli oluyor!