Gerici olan gerçekten halk mıdır ve laikleri taşlar mı? Yoksa düzen partileri baştan aşağı, sağıyla soluyla, laikliğin üstünde tepinen gericilerden mi oluşmaktadır? 

Gerici olan halk mı?

Danıştay Ayasofya’yı müze yapan 86 yıllık kararı iptal etti ya; hatırlarsınız, konu haziran başında İyi Parti Grup Başkanvekilinin imzasıyla Meclise gelmişti. Gündemi açan elbette AKP olmuştu daha önce. Hatta İyi Parti’nin önergesinin AKP’nin samimiyetini test amacı taşıdığı düşünülmüştü. Yani Ayasofya’nın camiye çevrilmesi AKP açısından sadece demagoji ve şov ise, sıkıya gelince kaçacaktı herhalde… 

Aslında Meclisin böyle testlerle iştigal etmesi, iyi şeyler yapma umudundan daha mantıklı; çünkü dünya âlem biliyor ki Meclis’ten AKP’nin istediği geçer, istemediği geçmez. Lakin AKP açık konuşmuştu. Bir sözcüleri söylemiş: “Şimdi ret veriyoruz ama Temmuz’da gerekli adımlar atılacak.” Attılar işte. Danıştay da TBMM gibi bir AKP organıdır. Dünkü karar bir AKP kararıdır.
İyi de, İyi Parti’nin kendi gerçek düşüncesi neydi? Kimi yayın organlarının yorumladığı gibi AKP’ye tuzak kurmuşlardı da, AKP içine düşmemiş miydi? Diyelim ki öyle; ama ben gerçek düşüncelerini soruyorum. Önerge bize yanıtı veriyor: “Ayasofya İstanbul’un fethinin kılıç hakkıdır… Ayasofya’nın açılacağı günü abdestimiz ile bekleyeceğiz.” İyi Parti “kılıç hakkı”cı, yani kafası da dili de günümüzün birkaç yüz yıl öncesinde kalmış bir gericiliktir. İyi Parti şovenizmdir. İyi Parti dinci gericiliktir. İyi Parti laiklik karşıtlığıdır. 

Yeri geldiyse söyleyelim; sosyalizmin yasaları hüküm sürmeye başladığında abdestini ulu orta anlatan, kılıç hakkından söz eden siyasetçiler düşmanlık körüklemekten, laiklik karşıtlığından yargılanacaklar. Mecburuz, sosyalizme geçişte geride kalacak sömürü düzeninde işlenen suçların zaman aşımının ya olmaması ya da hayli uzatılması gerekecek… 

Önergenin iktidara tuzak açma amacını güttüğünü söyleyen muhalif yayın organları basbayağı uydurmuşlar. Bu nasıl tuzak? İyi Parti Ayasofya’ya gerici saldırının argümanlarını uzun uzun yazmış: “… günümüz toplumsal ve tarihsel gereklilikleri ile milli şuurumuzun diri tutulması ve gelecek nesillere aktarılması amacıyla Ayasofya Cami'nin Müslümanlar için toplu ibadethane olarak kullanılması bir gereklilik arz etmektedir.” Fark etmiş olmalısınız, daha geçen ay “cami” demişler!

Bir diğer yaygın yanlış da, geçen ay Meclis’te Ayasofya’nın ibadete açılmasının önerildiği ve bu önerinin oylandığı yolunda. Oysa önerge gayet titiz: “Bu kapsamda, Gazi Meclisimizde kurulacak araştırma komisyonu vasıtası ile Ayasofya Cami'nin Müslümanlar için ibadethane olarak kullanılması hususunda çalışmaların ivedilikle başlatılması gerekmektedir.” 

Neymiş; Ayasofya’nın cami yapılması değil, bu konuda komisyon kurulması önerilmiş… AKP de camiyi değil komisyonu reddetmiş! 

Sahi, öyle bir komisyon kurulsa ne konuşacaklardı? Kılıç hakkı yarışı bir tartışma başlığı olacaktı belli ki. İkinci başlık muhtemelen Ayasofya’yı açma topunu Erdoğan’a atmaya çalışanlar tarafından ortaya konacaktı. Bu konuda da CHP çok iddialı. Haziran görüşmesinde sözcü Öztrak “bu önerge ile yetkinin kimde olduğunu göreceğiz” demiş. Ciddi miymiş?

AKP Danıştay köprüsünden geçmek istiyor. Ne önemi var? Yoksa Danıştay’ın Atatürk dönemi kararının hukuka aykırı olduğuna hükmetme ihtimalinden mi rencide oluyor Atatürk’ün partisi? Ne büyük duyarlılık ama!

Duyarlılık falan yok; latife ediyorum… CHP’li bazı vekiller önergeye evet oyu vermişler. Sorsan “ben komisyon kurulmasını desteklemiştim, yoksa haşa laik oğlu laikim” diyebilirler! Ha, bazı CHP’liler ve tüm HDP’liler ise çekimser kalmış. Bu iki partide bazı laikler olabilir, vardır da. Onlar o gün Meclise geldiler mi gelmediler mi, bilmiyorum; o kadar da meraklı değilim. Kaç kere söyleyeceğiz, bu Meclis bir Tayyip Erdoğan meclisidir. Gitsen ne fayda! Epey zamandır gitmemenin, hiç girmemenin, girdiysen de istifayı basmanın daha akılcı bir davranış olacağı görülüyor… Laikler ve çekimserler, daha iyi biliyorlardır. Bu arada maaşı da iyiymiş…

Neyse dağıtmayalım, konumuz Ayasofya… Önemli olan da şu ki, Türkiye Büyük Millet Meclisi Ayasofya’nın camiye çevrilmesi konusunda Erdoğan’ın başlattığı girişime geçen aydan beri tam destek vermiştir. Bu destekten eksik kalanlar olabilir, ama onların kim olduğunu araştırmaya değmiyor. Çok iddialı olsalardı, kendilerini belli ederlerdi…

CHP Erdoğan’ın işi kararnameyle çözmesini istemişti. İyi Parti önerge gerekçeleri üstünde titiz biçimde çalışarak gericiliğin savunusuna katkıda bulundu. MHP kılıç hakkından başka meşruiyet kaynağı kalmamış bir parti, geçelim onu. HDP ise medyada oylama hakkında yayılan rivayetin temellerinin zayıf olduğunu bilecek entelektüel kapasitede; o nedenle geçemeyiz!

Yukarıda, satır arasında gördük ki, Haziran önergesinde o sıra resmen müze olan binadan cami diye söz ediliyordu. Çekimserlik bu konuda bile bir fikri olmamak anlamına mı geliyor, yoksa müzeyi cami sayan önergeyi muhatap alınca ibre camiyi göstermiş mi olur? Neyse; biraz daha niyet okuyup kapatayım. Bana sorarsanız, HDP’liler bunun komisyon oylaması olduğunu idrak etmişlerdir, ama “yahu millet yanlış anlar, Ayasofya’nın cami olmasına karşı çıktığımız sanılır” endişesiyle yine de çekimser oy vermişlerdir! 

Konumuz yalnızca Ayasofya değildir. Türkiye’de eski katedral bir Cumhuriyet müzesinin camiye çevrilmesine karşı durmanın halkın tepkisine neden olacağı yolunda bir ön kabul var. Bu ön kabul bütün düzen partilerinin ortak paydası. Düzen, laikliği yıkanlar ile “laikliğin yıkılmasına karşı çıkanı gerici halkımız taşlar” diye düşünenler arasında bölünmüş durumdadır. İkinciler birincilerin arkasına saklanmayı laikliğin yeni yorumu haline getirmişlerdir.

Konunun bir boyutu da yazının başlığında yazan sorudur. Gerici olan gerçekten halk mıdır ve laikleri taşlar mı? Yoksa düzen partileri baştan aşağı, sağıyla soluyla, laikliğin üstünde tepinen gericilerden mi oluşmaktadır? 

Biz halk hakkında en fazla Nâzım öğrenciliğine devam eder, isyan etmediği için “kabahatin çoğu senin canım kardeşim” deriz. Bu düzeni ise eninde sonunda yıkacağız. Ayasofya sosyalist Türkiye’de, oraya buraya çekiştirilmesi teklif bile edilemeyecek kaydıyla müze olacak. Kimse “o kadar çok mu bekleyeceğiz” demesin, çünkü bu itirazı biz değil düzen partileri “daha çok beklersiniz” diye yanıtladılar bile!