Tüm yaşamda hem siyasi faaliyet hakkı kullanılırken hem de toplumsal gerçeklerle ve ilişkilerle bütünsel olarak yaşarken kullanılan bir güç genel oy.

Genel oy gücü

Genel oy gücünden söz ederken burjuva düzeninin adaletsiz seçim hukuku ve uygulaması üzerine kurduğu sandıktan ve seçme hakkı kullanımından söz etmiyorum. Egemen sermaye sınıfının ve onun siyasal temsilcilerinin genel oyu çalması üzerine kurulu seçimlerden söz etmiyorum. Demokratik hukuk devletinin olmazsa olmazı diye anlatılan demokrasi yanılsamalarından, aday olamayacak bir kişiyi sandık düellosuna çağırıp “bize oy verin” diyen, iyi kapitalizmi seçenek olarak sunan muhalefetten söz etmiyorum.  

Anayasa tanımazlık üzerine kurulu olarak, fiili baskı yaratarak adaylık ilanına, siyasi iktidarın kurduğu oyuna, meşruiyetsizliği olağanlaştıran düzen içi muhalefete, Millet İttifakının önerilerindeki düzene onay veren güzellemelere burjuva demokrasisi ve hukukunun diliyle de yanıt vermek olası. Veriliyor ve verilecek.        

Siyasetiyle ve hukukuyla bu düzenin sahteliklerinden zarar gören, yasaklarla, dinsellikle ve gericilikle yaşamaya mahkûm edilen, yoksullaştırılan, ezilen, sömürülen emekçiler cephesinde duran ama genel oy hakkı çalınanların gücü üzerinden bakıldığında, yani burjuvazinin emekçilerin gözüne takmaya kalkıştığı gözlükler çıkarıldığında güç gerçekte kimde? Soru ve sorun bu.

Sömürücü düzenin peşine takılmadan, başkalarının gözlüğüyle bakmadan, gölgelenmeyen sınıf aklıyla düşünerek kendi gücünü kullanmak, kendi yönetimini gerçekleştirme yeteneğine her geçen gün daha çok yaklaşmak çok mu zor?  Genel oyu emekçilerin gücü için örgütlemek çok mu zor?      

“Sıfırladık” diyerek hakkı olmayan cumhurbaşkanı adaylığına gerekçe uyduran bir iktidarı ve liderini değiştirmek amaçlardan biri değil mi? Kaldı ki bir iktidarı değiştirme amacı Anayasa diliyle “demokratik toplum düzeni”nde olağan değil mi?

Genel oy gücü tam da burada devrede. Genel oy hakkı yalnızca sandıktan sandığa kullanılmaz.

Tüm yaşamda hem siyasi faaliyet hakkı kullanılırken hem de toplumsal gerçeklerle ve ilişkilerle bütünsel olarak yaşarken kullanılan bir güç genel oy.

Seçimle gelen milletvekilleri dokunulmazlıkları kaldırılarak parlamento dışına çıkarılırken, seçimle gelen belediye başkanları görevden alınırken, seçimle gelenlere siyasi faaliyet yasağı getirilirken, bir siyasal parti hakkında siyasi nedenlerle kapatma davası açılırken “ne yapalım hukuk ve karar böyle” diyerek susan herkes genel oy gücünü yok saymakta.

Genel oy gücü sandıktan sandığa ve siyasal çıkar için anımsandığında kazanan hep egemen oluyor. Halk düzen siyasetinin peşinden gitmeye mahkum görülürken, suskunlaştırılıyor, seçim zamanı da “oyunu boşa harcama” diye kandırılıyor.

Genel oy gücünün etkisini göstereceği çok alan var. “Geri çağırma hakkı” bunlardan biri. Seçme hakkını kullanan, seçtiğini geri çağırma hakkına sahip olur; bu hakkı başkalarının keyfiliğine bırakmaz.  Türkiye’de uygulanmayan bu yöntem gerçek demokrasinin en etkin araçları arasında olup sosyalist toplum düzeninin vazgeçilmezi olarak anayasal güvenceyle kullanılır. Kapitalist düzende de bu hakkı anayasalarına yazan devletler var.   

Genel oy gücünün etkisi seçime, seçmeye, geri çağırmaya bağlı kalmadan da ortaya çıkar. Devletteki yürütme, yasama, yargı gibi denetim düzeneklerinin, özgün denetim organlarının dışında kalan “toplumsal denetim” adını vereceğimiz geniş düzenek bu gücün aracıdır. Sosyalist toplumda bu denetim tüm toplumda ve tüm zamanlarda meclisler aracılığıyla kullanılır.  

Anayasadan hareketle dernek, vakıf, sendika, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşu, siyasi parti gibi örgütlenmeler; haberleşme, düşünce ve kanaat, düşünceyi açıklama ve yayma, bilim ve sanat özgürlükleri; toplu dilekçe ve hak arama yolları;  basın, yayın, medya gibi alanlar; toplantı ve gösteri yürüyüşleri; grev hakkı gibi toplumsal denetim yolları genel oy gücüne güç katan bütünselliklerdir.

Görüldüğü gibi düzen içi, özellikle de parlamento içi siyasi partilerin tekelinde olmayan bir güç söz konusu. Düzen içi siyaset tarafından teslim alınmış güç gerçek işlevine kavuşmadıkça söz ve karar sahipliği siyasal iktidarın ve onun yerine transfer olmayı isteyen siyasal partilerin elinde olmaya devam ediyor. Genel oy hep çalınıyor.   

Bu çalma işi sermaye sınıfının ve siyasal temsilcilerinin ortak işi. Uzlaşma diyerek emekçi halkın gücünü, emeğin gücünü çalıyorlar.

Hep yaptılar, şimdi de aynı yoldalar.

“Hodri meydan”mış… Nerede? Sandıkta… Nasıl olacakmış? YSK kararı ve siyasal iktidarın adaletsiz seçim düzeniyle… Hodri meydan denilenler gitse de gitmese de sonuçta kazanan kim olacak? Kapitalist/emperyalist düzen, sömürücü düzen… Millet İttifakı Mutabakat Metni de bunun kabulünü açıklıyor.

Nazım’ın; “akrep gibisin”, “korkak bir karanlık içindesin akrep gibi” dediği kardeşleri artık şaraplarını vermek için üzüm gibi ezilmeyecek. Her şeyin değişeceği düzen emekçilerin örgütlü savaşımıyla kazanılacak. Yeter ki “laiklik ve bağımsızlık kırmızı çizgimizdir” diyen çoğunluk örgütlensin, ayağa kalksın.