İnsan o masaya yine oturur ve yine oturur. Çünkü yüzde 1’lik olasılığın içerisinde motivasyonu diri tutan 'ödüller' vardır.

Fareler ve insanlar ve bir de vaatler

Ülkenin seçim atmosferi sanki bu ülkede 20 yıl boyunca hiç felaket yaşanmamış gibi ilerlemeye devam ediyor. 

Tarikatların kıskacında geleceği karartılmış çocuklar sanki hiç var olmamış gibi, liyakatsızlığın âlâsı tarikat kadrolarına, patronlara, döneklere tahsis edilmemiş gibi meclisin bütün partilerinin ittifak listeleri bunlara terk edildi. Tarikatları oy deposu olarak kullanmak için meclis sıraları, devlet koltukları daha şimdiden bunlara tahsis edildi.

Ülkenin en büyük güvenlik sorunu NATO değilmiş gibi, ülkemizde ve dünyanın pek çok başka yerinde cinayetler, operasyonlar, kanlı darbeler, gizli kapaklı anlaşmalar sanki NATO eliyle yürütülmemiş gibi NATO’culuğa devam edildi. Bu iş iktidarıyla, muhalefetiyle hem de insan aklıyla alay edercesine, oy istedikleri o meclisin hayalet sıralarında gerçekleştirildi.

O ünlü milyarlık kayıp para ya da yine o ünlü milyarlık dış kaynak, sanki Koçlara, Sabancılara peşkeş çekilen devlet şirketlerinin değeri milyarlarca değilmiş gibi, ekranlarda vaat diye gözlerimize sokuldu. Ülkemiz, “iyi niyetli” uluslararası finans tekellerinin parasına bakar hale getirildi, o paralar seçimde vaat malzemesi bile olabildi!

Siyasetçiler giderek podyum performansçılarına dönüştükçe, vaat sıralamak tek geçer akçe oldukça aklımızla oynanmaya devam edildi. 

Sonuç olarak, geldiğimiz noktanın ne anlama geldiğini, nasıl bir kısır döngüde olduğumuzu anlatma işi sinirbilimin sınırlarına düşmeye başladı!

Çünkü sinirlerimizle oynanan bu ülkede başka yol kalmadı. O kısır döngüyü öyle ya da böyle kıracağız. Kendi felaketimize doğru tekrar tekrar koşmamak için.

Nasıl bir kısır döngüye girdik ve nasıl girdik ki çıkamıyoruz? 

Sinirbilim ne diyor…

Nerede bir insandan ve bir döngüden bahsediliyorsa orada motivasyondan sözü açmak gerekiyor. Motivasyondan konuşacaksak da önce motivasyon hormonu olarak bildiğimiz dopamine gözlerimizi çevirmemiz gerekiyor. Yani kısaca söyleyecek olursak dopamin, nasıl harcadığınızın muazzam öneme sahip olduğu hormonların başında geliyor çünkü motivasyonun merkezinde bulunuyor.

Peki bu önemli hormon tam olarak nasıl çalışıyor?

Deneyler neyi gösteriyor…

Fareler üzerinde yapılan basit bir deneyde, dopamin sistemi baskılanmış ya da çalışamaz hale getirilmiş fareler üzerinde çalışılır. Merak edilen, fareleri neyin tatmin ettiği, neyin mutlu ettiği ve farelerin tam olarak nasıl motive olduğudur.

Dopamini olmayan fareler tıpkı normal fareler gibi yedikleri yemekten mutlu olmaya, haz duymaya devam ederler. Fakat tek bir şartla, o yemek tam önlerine konulduğu sürece… 

Yemeği uzağa koyduklarında fark ederler ki dopamini baskılanmış farelerin yemeğe ulaşmak için gösterdikleri çaba sıfırdır. Sonuçta dopamin, motivasyonun temel kaynağı olan hormon, tatmin duygusunu yaşamakla ilgili bir bileşik değildir, tam da tatmin olmak için çaba gösterme motivasyonuyla ilgilidir.

Bu deneyin farklı benzerlerini insanlar üzerinde de yaparlar veya doğal olarak gözlemlerler. Sonuç pek farklı değildir.

Halbuki farelerdeki hayvani dürtülerin kısır döngüsünden farklı olarak insanların daha farklı döngüleri vardır. İnsanlarınkini en iyi açıklayan örneğin “kumar oynamak” olduğu anlaşılır.

Neden kumar, insanların hayatlarını karartmasına rağmen, hâlâ büyük bir iştahla peşinden koşulan bir batak olmayı başarmıştır? 

Çünkü kumar motivasyonun hile merkezinin tam göbeğine kuruludur. Çünkü kumar denilen oyun umut ve beklenti üzerine kuruludur. Kumarın herhangi bir biçiminde insanı heyecanlandıran, sanki daha önce hiç yenilmemiş, hiç batağa düşmemiş, hiç felaket yaşamamış gibi motivasyonla dolduran şey umudu manipüle edebilmesinden ileri gelir.

Ve herkes bilir ki kumarı kumar yapan şey saf olasılıktır. Kasanın her zaman kazanmasını sağlayan ama bunu bile bile o masaya oturtan sıcak olasılığın bilinmezliği, yüzde 50 ile 51 arasındaki soğuk ve gri alandır.

İnsan o masaya yine oturur ve yine oturur. Çünkü yüzde 1’lik olasılığın içerisinde motivasyonu diri tutan “ödüller” vardır. Her zaman kaybettirmez, o masaya tekrar oturulsun diye ve ancak o kadardan ibaret bir ödülü hazırda bekletir, koklatır ve bazen de verir. 

Kumar eşi benzeri görülmemiş bir dopamin makinesidir. İnsanın kendi felaketini iple çekmesini sağlayacak kadar güçlü kısır döngüyü yaratan şey işte bu hileli motivasyon makinesidir.

Şimdi bütün bu sinirbilim hikayesini, deneyleri, fareleri bir kenara bırakın ve düşünün. Son 20 yılda, 30 yılda, 50 yılda seçimlerde bize anlatılan matematik hesapları, meclis aritmetiğini, vaatleri, o oy istenen siyasetçi tipolojisini tekrar hatırlayın.

Hatırlayın ve deyin ki bizimle hiçbir ilgisi yok. Deyin ki sinirlerimizle de oynamıyorlar…