Neredeyse tamamı ilk defa sendikalı olan, ilk defa bir eyleme katılan, ilk defa polisle karşı karşıya gelen, ilk defa yumruklarını kaldırıp avazı çıktığı kadar “haklıyız” diye bağıran kadın işçiler…

Fabrika çatısından yayılan aydınlık

Farplas’ta pazarı pazartesine bağlayan gece işçilerin fabrika işgaline tanıklık ettik. Birkaç gün önce işten çıkarılan işçiler vardiya başlarken içeriye girdiler ve üretimi durdurdular. Polis fabrikaya girince çatıya çıktılar. Gecenin ayazında saatlerce süren direniş ancak polisin işçileri ve örgütlendikleri sendikanın yöneticilerini darp ederek gözaltına almasıyla sona erdi.

Farplas’ta yarıdan fazlası kadın olan iki bine yakın işçi çalışıyor. İşgal eylemine katılan işçilerin de çoğu kadın işçilerdi.

Neredeyse tamamı ilk defa sendikalı olan, ilk defa bir eyleme katılan, ilk defa polisle karşı karşıya gelen, ilk defa yumruklarını kaldırıp avazı çıktığı kadar “haklıyız” diye bağıran kadın işçiler…

Kendileri söylüyor, o gece hayatlarının en onurlu anlarını yaşadılar.

Farplas’ın kadın işçileri

Ne tesadüftür ki Farplas’ın patronu da bir kadın. Adı Ahu Büyükkuşoğlu Serter.

Fabrikada çalışan işçiler, ilk olarak 20 Ocak günü iş bıraktıklarında “Amerika’dan gelecek hafta döneceğim, bana bir hafta süre verin” diye haber yollamış ve fabrikanın CEO’sunun ağzından “kimsenin işten çıkarılmayacağı” sözünü vermişti.

Amerika’dan dönüp dönmediğini, tutulmayan sözler nedeniyle işçilerin kendilerini fabrikaya kapattığı gece nerede olduğunu bilemiyoruz ama o sözü verdikten sonraki iki hafta boyunca fabrikada olan bitene baktığımızda kendisi hakkında fazlasıyla fikir sahibi olabiliyoruz.

Hem kendisinin hem bu iki haftanın hikâyesi, iki farklı sınıfın da fotoğrafı adeta. Gelin bu fotoğrafa yakından bakalım.

***

Ahu hanım, babası ve amcasından devraldığı şirketin halen yönetim kurulu başkanı. Erkek kuzenlerine rağmen şirketi bir kadın olarak yönetiyor olmasıyla çevreden fazlaca takdir topluyor.

Üniversiteden mezun olduktan sonra kısa bir süre babasıyla çalışıyor. Sonra “dünya bundan mı ibaret canım” deyip ABD’ye geçiyor. Orada yatırım mastırı yapıyor, Wall Street’te çalışıyor. Burada pek çok şirketle ilişki kurduktan sonra dönüyor ve şirketin başına geçiyor.

Sonrasında ayağını Amerika’dan hiç kesmiyor. Orada yeni yatırımlara giriyor. Geçen hafta olduğu gibi belli ki sık sık gelip gidiyor.

Farplas patronunun kariyer sitesindeki profil fotoğrafı

O da her insan gibi emeklilik hayali kuruyor. Fabrikasında çalışan işçilerden çok azının emekliliği görebilecek olması bir yana, kendisinin kurduğu hayal de işçilerin kurabileceği hayallerden birazcık farklı. “Atlar ülkesi Kapadokya’da atlarla liderlik eğitimi konseptli bir büyük çiftlik” kurmayı planlıyor.

Erkeklerin başarısının arkasında “kulüp efekti” olduğunu düşünüyor. Bu nedenle “kadınlar kulübü kurmak lazım” diyor. İş yapacağı firmaların kataloglarında ne kadar kadın yönetici var diye bakıyor. Firmalarında kadın işçiler çalıştırmakla övünüyor. Milyar dolarlık otomobil parçaları üreten bu işçiler asgari ücret alıyor ama olsun o, çevresinden “kadın duyarlılığı” için takdir topluyor.

Nitekim sahibi olduğu holding 2019 yılında, Capital Dergisi’nin verdiği Türkiye’nin “Kadın Dostu Şirketi” ödülüne layık görülüyor.

Ahu hanımın kariyer hikâyesi böyle… Bir de bu kariyerin nasıl bir sömürünün üzerinde yükseldiğinin hikâyesi var. Onu görmek için ise fabrikanın içine, oradaki çeteleşmeye, kadın dostu şirkette sömürünün kadın işçiler için nasıl katmerlendiğine bakmak gerekiyor.

***

Farplas, yurt içi ve dışında pek çok otomobil markasına yedek parça üretiyor. Ürün gamı çok geniş olduğu için firma Türkiye’deki ana sanayi tarafından da önemseniyor. Şirketin büyümesine Ahu hanımın geliştirdiği ortaklıklar da etki ediyor. 2000’lerin sonunda lüks otomobillerin pahalı iç parçalarını üreten Tuzla Serbest Bölgesi’ndeki Mata isimli fabrikaya ortak oluyor. Bu fabrikaya da işçiler sendikayı ancak işgalle sokabiliyor.

https://haber.sol.org.tr/emek-sermaye/mata-ahsap-iscileri-direniste-3-vardiyanin-iscileri-de-fabrika-icinde-145645

Farplas’ta ise gerek üretim gerek yönetsel organizasyon, işçilerin olası örgütlenme girişimlerini baştan engellemek üzerine kurulmuş. Ana şirket birden fazla sigorta koluna bölünmüş. Bölünen kısımlara pek çok taşeron firma bağlanmış. İşçiler aynı çatı altında, yan yana ve aynı işleri yapıyor olmalarına rağmen onlarca farklı işyeri sigorta sicil numarası üzerinden sigortalanmış. Bu sigorta sicil numaraları farklı işkollarından tescil edilmiş. Metal, petro-kimya, liman-depo-antrepo, taşımacılık, büro, ne ararsanız var. Böylece herhangi bir sendikanın işletme bütününde toplu iş sözleşmesi yetkisi alabilmesi kağıt üzerinde önlenmiş.

Şeytanın bile aklına gelmeyecek organizasyon bunlarla sınırlı değil. Farplas’a bağlı taşeron şirketlere yakından baktığınızda organizasyonun başka bir yüzünü daha görüyorsunuz. Çeteleşme!

Söz konusu taşeron şirketlerin tamamının merkezi İstanbul’da bir adreste görünüyor. Burası, Bostancı’da bir avukatlık bürosu. Büronun sahibi Avukat Orçun Peker. Peker aynı zamanda bu şirketlerin ya yönetim kurulu başkanı ya üyesi… Sıradan bir avukat değil, MHP İstanbul İl yöneticisi ve milliyetçi avukatlar sözcüsü. AKP eliyle kurulan ikinci baronun denetleme kurulu üyesi.

Bizim “kadın duyarlı” patronumuz Ahu hanım, şirketlerinde çalıştırmakla övündüğü kadın işçileri yasaya aykırı olarak taşeron firmalar üzerinden sigortalı gösteriyor, organizasyonu da İstanbul’un MHP yöneticisi avukatına teslim ediyor.

Farplas’ta taşeron şirketlerin sahibi

İşçiler işten atıldığı sırada bıyıkları çenesine doğru uzanan iri kıyım biri sendikacıların yanına gelip kendisini polis olarak tanıtmış, faka basmayan sendikacının kimliğini istemesi üzerine geveleyip oradan uzaklaşmıştı. Belli ki Ahu hanımın fabrikasını “işçilerden” bu çete koruyor.

***

Farplas’ta bu hukuksuzluk ve zorbalığa rağmen işçiler ilk kez sendikalaşma konusunda büyük bir yol kat etti. Kırk parçaya bölünmüş şirkette Birleşik Metal-İş taşeron firmalarda ayrı ayrı çoğunluk sayısına ulaştı.

Ahu hanım şimdi başka bir yol deniyor. Önce yüzden fazla işçiyi işten attı. Sonra taşeron firmaları feshederek sendikanın almış olduğu yetkileri boşa düşürmeye çalıştı. Şimdi taşeronların yerine, bir özel istihdam bürosuyla organize oluyor. İşçilerin büyük bölümünü bu büroya geçiriyor.

Mücadele ise devam ediyor. İşgalin kırılması işleri zorlaştırdı belki ama çatıdan zorbalıkla indirilen işçiler dün sabah fabrikanın kapısının önündeydi.

***

“Gurur, onur, ahlak ve güven” demiş Ahu hanım bir ara bir gazeteye verdiği röportajda. “Bunların dışında her şeyden, şirketlerden bile vazgeçilebilir” diye ekleyerek.

Öyle olmadı işte Ahu hanım. Hangi tür “duyarlılıkların” arkasına gizlenmeye çalışırsanız çalışın, işçilerin mücadelesi üstünüze örttüğünüz, arkasında saklandığınız tülü kaldırıverdi. Siz sınıfınızın kadınısınız, fabrikanın çatısına çıkanlar da kendi sınıflarının. Sizin vazgeçmeyeceğiniz tek şey onlara duyduğunuz düşmanlık, onların ise hakları için mücadele.

Tarih böyle yazılıyor çünkü.

Çatıdakiler kazanana kadar.

İşgal gecesi çatıdan yayılan aydınlık