Uzaktan çalışmanın her işçi için yasal bir hak olarak duyurulması açık bir tuzak. Gazete okuyan her İrlandalı işçinin haberleri okurken verdiği tepki bu tuzağı ifşa ediyor gibi görünüyor.

Evde çalışma kural haline geliyor: Adı konulmamış bir kölelik düzeniyle karşı karşıya olabiliriz

soL TV’de her hafta merakla ve ilgiyle takip ettiğim favori bir programım var. Programın adı: ‘İşçiden’. Burçak Özoğlu’nun büyük bir özveri ve çalışkanlıkla hazırladığı programda, sesi asla duyulmayanların sesine ses katılmaya çalışılıyor. Kaleme aldığım bu yazıda ‘İşçiden’ programına İrlanda’dan ses yükseltecek ve katkı sunmaya çalışacağım. 

Başbakan Yardımcısı (Tánaiste) ve aynı zamanda Girişim, Ticaret ve Çalışma Bakanı Leo Varadkar, 1 Nisan’da kameralar karşısına geçti ve özellikle beyaz yakalıları ilgilendirilen, çalışma yaşamını düzenleyen yeni kararlar açıkladı. Bu açıklamaya gelmeden önce Fine Gael lideri Varadkar hakkında kısa bir bilgi verelim. 18 Ocak 1979 yılında Hintli bir baba ve İrlandalı bir annenin oğlu olarak dünyaya gelen Leo Varadkar, bir önceki Fine Gael lideri Enda Kenny’nin Mayıs 2017’de görevi bırakmasının ardından 2 Haziran 2017’de partinin başına geldi. 2017 ve 2020 yıllarında İrlanda Başbakanı (Taoiseach) olarak görev yaptı. Şubat 2020’de yapılan erken genel seçimde büyük bir hezimete uğramasına rağmen yeni kurulan koalisyon hükümetinin en güçlü ortağı olmayı sürdürdü (Fine Gael, Fianna Fáil  ve Green Party). Şu an koalisyon hükümetinde Başbakanlık görevini Fianna Fáil lideri Micheál Martin yürütüyor.1 Leo Varadkar, LGBT kimliğiyle ön plana çıkan ve bu kimliği nedeniyle liberaller tarafından hayranlıkla takip edilen isimlerden biri. Çarpık bakış açıları bir kenara bırakıldığında, Leo Varadkar döneminde epeyce bir LGBT sığınmacının sınır dışı edildiğini söyleyebilirim. Varadkar aynı zamanda ülkedeki siyasi umutsuzluğun ve tutsaklığın da temsilcisi konumunda. Şubat’taki erken genel seçimlerde milyonlarca İrlandalı değişim için oy vermiş, ancak 100 yıldır iktidarda olan Fine Gael ve Fianna Fáil’u iktidardan uzaklaştıramamıştı. Yeşiller hareketinin bu kriz anında düzene can simidi olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. 

Gelelim koalisyon hükümetinin ikinci adamı olan Leo Varadkar’ın 1 Nisan’daki açıklamalarına.2 Varadkar yaptığı açıklamada, uzaktan çalışmaya ilişkin yeni kuralların getirildiğini duyurdu. İlan edilen yeni yasaya göre, çalışanlar artık mesai saatleri dışında telefonlara ya da elektronik postalara cevap vermek zorunda olmayacaklar. Ayrıca Varadkar, bugünden itibaren (1 Nisan) çalışanların, patronlarının mesai sonrası işlerinden kopmalarına izin vermemeleri halinde İşyeri İlişkileri Komisyonu’na (Workplace Relations Commission – WCR) dava açabileceklerini söyledi. Leo Varadkar’ın açıklamasında ilginç olan noktalardan birisi de şu: “Uygulama Kuralları hemen yürürlüğe girer ve uzaktan çalışsanız da çalışmasanız da bu kurallar her türlü istihdam için geçerlidir”. Yasanın uzaktan çalışma imkânına sahip olamayan işçileri olumlu olarak nasıl etkileyeceği büyük bir tartışma konusu. Hali hazırda cephedeki işçilerin (sağlıkçılar ve zorunlu iş kollarında çalışanlar) üzerlerinde çok fazla iş yükü var ve çalışma koşulları onları fazlasıyla zorluyor. İzleyenler hatırlayacaktır, katıldığım ‘Avrupa’ya Sol Bakış’ programının sonunda hemşirelik öğrencilerine yapılması planlanan maddi yardımın nasıl koalisyon ortakları tarafından mecliste reddedildiğini anlatmıştım. Leo Varadkar, mecliste yaptığı konuşmada öğrencilere yardım etmenin iyi bir fikir olmadığını ve bunun diğer öğrencilere ‘kötü’ bir örnek olacağını ifade etmişti. Yoğun eleştiriler üzerine de aynı gün Eylül 2021’de sağlık sistemine destek amacıyla zorla sahaya sürülen bu insanlara yardım edilebileceğini söylemişti3. Varadkar’ın zihniyetini anlayabilmemiz için bunun önemli bir ayrıntı olduğunu düşünüyorum. 
1 Nisan’da yapılan bu regülasyonla salgın sonrası çalışma yaşamına dair güçlü ipuçları yakalayabiliriz. Haberi olduğu gibi verdiğimizde yani birilerinin salt haberciliği fetişleştirerek gazeteciliği bundan ibaretmiş gibi göstermelerini dikkate alırsak, İrlanda’nın çalışanların hakları konusunda olağanüstü bir atılım gerçekleştirdiği yanılsamasına kapılabiliriz. 

Başbakan Yardımcısı (Tánaiste) Leo Varadkar

Gazetecilik salt haber toplama ve haberi olduğu gibi aktarma işi değildir.4 Bunu böyle tanımlayan cahilleri bir kenara bırakalım. Konunun doğrudan muhatabı olan ve bir yıldan fazla uzaktan çalışmak zorunda olan bir göçmen Türk ve iki İrlandalı arkadaşıma ilan edilen bu yasal düzenlemeyi soruyorum. İsimlerini ve çalıştıkları yerleri açıklamayacağım. Her üçü de gerçekten önemli şirketlerde çalışıyor. Verilen cevaplarda ortak noktalar olduğunu görünce şaşırmıyorum. Aynı iş kolunda çalışan ve birbirlerini hiç tanımayan bu insanların aynı sorunlardan mustarip olması çok normal. Üçü de bu yasanın olumlu bir gelişme olduğunu söylüyor. Şirket yöneticisi olan arkadaşım bunun işçilere mücadele etmek için yasal bir dayanak sağlayacağı için önemli olduğunu söylüyor. Ancak tek bir yasayla istismarın önüne geçilmesinin mümkün olmadığını söylüyor. Pek çok arkadaşı, şirket yöneticilerinin iş baskısı ve tacizinden bıkmasına rağmen işini kaybetme korkusu bu insanları hareketsiz bırakıyor.

Uzaktan çalışan ve büyük şirketlerin kârı için ter akıtanların en büyük handikapları örgütsüz olmaları. İnsanların işini kaybetme korkusu ve örgütsüzlükleri dikkate alındığında komisyona yapılacak olan şikâyetlerin sınırlı olacağını şimdiden söyleyebiliriz. Ayrıca o, bu yasa değişiklinin evde çalışmayı kural haline getirmesinden korkuyor. Leo Varadkar, esasında bunun sinyalini veriyor ve ilk büyük adımı atıyor. ‘Evde çalışma’ bir hak biçiminde pazarlanıyor. Bir yıldan fazladır evde çalışmak zorunda kalan insanların delirme sınırına geldiğine dikkat çekiyor. Bu konuda görüşünü aldığım bir diğer arkadaşım Türk bir göçmen ve bir haber ajansında çalışıyor. Pratikte bu yasanın önemli iyileşmeler sağlayabileceğine inanmıyor. Hükümetin bunu bilerek böyle bir açılım yaptığını ya da böylesine büyük bir adımı buna güvenerek attığını varsayabiliriz diyor. Uzaktan çalışma başta herkes için bir fırsat olarak görülmüş. Dublin’deki astronomik ev kiralarını düşündüğümüzde, ofise gitmek yerine Dublin’den uzakta bir evde çalışmanın emekçiler için bir fırsat gibi görüldüğünün altını çiziyor. Ancak burada çeşitli tuzaklar var ve bu yumuşak görünümün ardından emekçiler aynı çıkmaz sokakla yüzleşmek zorunda kalıyor. Kimse birbirine itiraf edemese de artık evden çalışmanın kaçınılmaz bir gerçek olduğunu belirtiyor. Şimdi, bu düzenlemeyle bunu resmileştiriyorlar ve hibrit bir çalışma düzeni yaratacaklarını söylüyor.

Son olarak bulunduğum kasabada bir yıldan fazla bir zamandır karısı ve dört çocuğuyla birlikte yaşayan ve aynı zamanda uzaktan çalışmak zorunda olan arkadaşıma bu yasa teklifini soruyorum. Görünürde iyi bir şey olduğunu ve bunu zaten reddetmeyeceğini söylüyor. Ancak evde çalışmanın artık resmi makamlarca tanınmasının asla iyiye bir işaret olmadığını da ekliyor. Yani insanlar artık ofislere gitmeyecek, arkadaşlarıyla görüşmeyecek ve birbirleriyle tokalaşamayacaklar. Bu kesinlikle insan doğasına aykırı. Bunun bir hak gibi gösterilerek insanlara pazarlanması söz konusu olabilir. Komisyona gidecek ya da karşılaştığı baskıdan ötürü patronunu şikâyet edebilecek insan sayısı çok az. Çünkü, sendika ya da herhangi bir örgüt yok. Zoom üzerinden gerçekleştirilmeye çalışılan toplantıların verimli olmadığını yaşayarak deneyimledik. Uzaktan çalışma insanın yaratıcılığını da yok ediyor diyor ve devam ediyor toplumsal aşılama olsa bile hibrit çalışma düzenine geçileceği açık bir biçimde görülüyor. Ayrıca şirketlerin kendi içerisinde bir hiyerarşi ya da kast sistemi olduğunu söyleyebilirim. Kastın üst basamağında bulunanlar salgına rağmen buluşmaya ve özlediğimiz o iş ortamında çalışmaya devam ettiler. Altta kalanlar ise ailelerinin karnını doyurabilmek için akıl sağlıklarından oldular. Diğer yandan bir türlü kâr edemedikleri toplu ulaşım ve kamusal hizmetlerinden büyük oranda ‘evde çalışma’ sayesinde kurtulacaklar. Yasanın çalışanları korumak adına bazı kurallar getirmesi güzel ama pratikte karşılığının olup olmayacağını dikkatle izlemek gerektiğini düşünüyor.

İrlanda tüm dünyaya yeni çalışma düzenini ve inşa edilen bu düzenin yeni kurallarını duyuruyor olabilir. Her iyi ve olumlu görünen şeyin ardında gizli bir gerçek yatıyor gibi görünüyor. Leo Varadkar, bu yasanın patronları zorlamayacağını çok iyi biliyor, bu yüzden rahatlıkla böyle bir yasayı kamuoyuna duyurabiliyor. İşçiler istediği zaman çalışacak, mesai saatleri geçerli olmayacak ya da işçiler iş dışı zamanlarında patronlarına cevap vermeyecek. Cesareti olan ve bürokrasiyle uğraşmak için özel bir enerjiye sahip olanlar belki haklarını alabilir ve bunu başarabilirler. Ancak konuştuğum kişilerin söylediklerine bakılırsa, çalışanın bunu işini kaybetmeden yapabilmesi zor. Uzaktan çalışmanın her işçi için yasal bir hak olarak duyurulması açık bir tuzak (Trap!Trap!Trap!) gazete okuyan her İrlandalı işçinin haberleri okurken verdiği tepki bu tuzağı ifşa ediyor gibi görünüyor. İnsanlar evde çalışmaktan ziyade arkadaşlarına kavuşmak istiyor. Haklı olarak aynı iş yerinde çalışırken bile örgütlenemeyen insanların evde çalışırken nasıl örgütlenebileceklerini sormak gerekiyor. Hükümet bu yasa tasarısıyla bir şeyi daha kabul ediyor; insanlar artık akıl sağlığını, eve hapsolmuşken koruyamıyor. Sonuç olarak, evde çalışma bir kural haline geliyor ve şimdi adı konulmamış bir kölelik düzeniyle karşı karşıya olabiliriz.