Bugün 1 Eylül Dünya Barış günü. Kutlamalarla yetinmeyelim. Asıl zor olan savaşı değil, barışı kazanmak: bu güce erişmek zorundayız.

Emperyalizmin barışı

Emperyalizm düşmansız yaşayamaz. Ülkeleri-halkları-emekçileri, ötekilerden oluşan parçalara ayırıp örgütlemek zorundadır. İç ve dış düşman üretiminde, gerek ırk gerekse siyasallaştırılıp kitleselleştirilmiş din, alabildiğine bol malzeme sunar. Bunlar sömürünün kadim araçlarıdır. Öylesine elverişlidir ki; aynılıklardan, benzerliklerden bile kanlı/bıçaklı düşmanlık odakları oluşturulabilir. Diyelim ki Müslümansınız bu yetmez, “kimlerdensin?” diye sorarlar. “sana ne!” demek cesaret işidir. Böyle sanal malzemelerden derlenen düşmanlıklarla yoksul halklar birbirlerine kırdırılır; çalışma arkadaşları, yoldaşları emekçilere düşman diye belletilir.

Düşmanlaştırmanın yolu, beyinlerin kör inançlarla doldurulmasından geçer: halka, cahillik öğretilmelidir. Milyonlarca kişiye cahillik eğitimi vermek kolay değildir, çok da pahalıdır. Ülkemizde bu amaç için her yıl yüz milyarlarca lira harcanmaktadır. Yalnızca yurt içinde de değil; Diyanet Vakfı bile yurt dışında camiler yapmak için önemli harcamalara girişmiştir. Son yıllarda iki önemli projesi dikkate değer. Arnavutluk’ta 24 milyon 230 bin Avro’ya, 10 bin kişinin aynı anda ibadet edebileceği Tiran Namazgâh Camisi; Makedonya Üsküp’te 15 milyon 500 bin Avro’ya, 2 bin kişinin aynı anda ibadet edebileceği bir cami yaptırmaktadır.

Bütün bunlar oluyorken bir holding patronu basının karşısına geçip şöyle cümleler kurmamaktadır; “paraları boşa harcayacağınıza bize verin ekonomiye kazandıralım, ülke sanayileşir, kalkınırız…” Söylemezler elbette, laikliğin tehlikesini herkesten çok onlar bilir. Ve bu yüzden de ne kadar laiklik karşıtı vakıf, dernek varsa besliyorlar. Yalnızca Diyanet Vakfına 2010-2020 yılları arasında yapılan bağışın tutarı cari fiyatlarla 6,5 milyar lirayı aşıyor. Üstelik giderek artıyor; 3,2 milyarı son üç yılda toplandı.

Türkiye Cumhuriyetinin temel harçlarından biri olan 30 Ağustos 1922 zaferi bile dualarla, düşmanlara edilen beddualarla anılıyor artık. Ve Anayasasında Laik yazan bir ülkenin diyanet başkanı, bütün devlet erkânının karşısına geçip; “Peygamber (sas) ocağı şanlı ordumuz…” diye başlayan cümleler kurabiliyor.

Yukarıdaki cümle, 30 Ağustos 2021 günü, sermayeye müjdeler verilen bir temel atma töreninde kuruldu. Ankara Etimesgut ilçesinde TSK’nın bütün birimlerinin toplanacağı, 12,6 milyon m² arazi üzerine kurulacak ay-yıldız projesine başlanılıyor. Henüz ihale yok ama olsun. Pentogon’u bile gölgede bırakacağını söylüyorlar. O büyüklükteki yapıları hangi müteahhitlerin başarabileceğini hepimiz biliyoruz.

Yalnızca o da değil: askeri yapıların hepsi Ankara’nın merkezi Kızılay’da. MSB; Genelkurmay Başkanlığı; Kara, Hava Deniz Komutanlıkları ile Kara Harp okulu yapıları boşaltıldığında milyarlarca liralık yeni rant kapıları açılacak.

Proje bu sözlerle sunulmadı elbette ama yalnızca arif olan parababaları anlayabildi. Tayyip Erdoğan törende şöyle seslendi; “…bunu Milli Savunma Bakanı, Genel Kurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarıyla enine boyuna değerlendirdik, artık bize bir müşterek merkez gerekiyor dedik…Merkezle beraber dünyaya farklı bir sinyal verelim.

Kısacası, Emperyalizmin yaşaması için gereken düşman yaratma görevi Türkiye’de başarıyla yürütülüyor. 2021 Küresel Barış Endeksinde 163 ülke içinde 149. Sıradayız. Dünya liderliğine az kaldı. Afganistan, Suriye, Somali, Sudan, Irak, Yemen gibi ülkelerle yarışıyor olmasak ipi çoktan göğüslemiştik.

Küresel Barış Endeksi, henüz Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nce yayımlanan yolsuzluk endeksi kadar ünlü değil. Pek bilinmiyor. Kısaca bilgi vermekte yarar var.

Dünya barış enstitüleri ile düşünce kuruluşları ile uzmanlarının işbirliğinde Avustralya merkezli “Ekonomi ve Barış Enstitüsünce” hazırlanıyor. Ülkeler, güvenlik düzeyleri; ulusal ve uluslararası çatışmalar ve savaşlarla ilişkileri; askeri harcamaların büyüklüğü, gibi başlıklar altında değerlendirilip sıralanıyor. İlk kez, Mayıs/ 2007’de yayımlanmıştı; her yıl güncelleniyor ve BM Genel Sekreterliğince yayımlanıyor.

Bulguları, kapitalist dünyanın değer yargılarını gösteriyor deyip geçiştirilebilir. Bunu kanıtlayacak çok sayıda örnek de gösterilebilir. Sözgelişi Taliban’la işbirliği içinde olmayı içselleştirmiş Almanya 17’nci; İngiltere 33’üncü; Fransa 55’inci; ABD 122’nci sırada yer alıyor. Onların bu işlerdeki sorumluluğunu nasıl görmezden gelebiliriz? Diye sorulabilir.

Ama şunu unutmayalım; ülkeyi, Taliban’la çok farklı düşünmediğini vurgulayan bir anlayış yönetiyor.

****

Bugün 1 Eylül Dünya Barış günü. Kutlamalarla yetinmeyelim. Asıl zor olan savaşı değil, barışı kazanmak: bu güce erişmek zorundayız.

Dünya Barış Günü 1 Eylül günü kutlanıyor ama Birleşmiş Milletlere göre 21 Eylül. Öyküsü kısaca şöyle: İkinci Dünya Savaşının başlama tarihi olarak Almanya’nın Polonya’yı işgal ettiği 1939 yılı 1 Eylül kabul edilir. SSCB ile Varşova Paktı üyeleri, savaşın başladığı günü Dünya barış günü ilan etmiş ve bütün dünyada genel kabul görmüştü. Birleşmiş Milletler 1981’de, belki de savaş ve Alman Faşizmi arasında kurulan algıyı unutturmak amacıyla; Eylülün üçüncü Salı günü kutlanmasına karar verdi. 2001 yılında ise bu görüşünden de caydı; 21 Eylül gününü Dünya Barış günü ilan etti. Buna karşın dünyanın birçok ülkesinde ve bu arada Türkiye’de 1 Eylül’de kutlanıyor.