Temsiller bile değişmedi ama varsayalım ki değişmiş olsun, kadınların gerçek hayatta 16 yıl öncesine göre daha ileri bir zeminde var oldukları tezi hangi dayanağa göre ileri sürülebilir?

Emekçi sınıflar kaybederken kadınlar kazanabilir mi?

Geçtiğimiz hafta bir köşe yazısına denk geldim. Türkiye’deki değişimin 16 yıllık hikayesini iki dizideki kadın temsillerinin değişimi üzerinden anlatıyor ve ilerlemeden söz ediyordu. Feminist mücadele sayesinde dizilerdeki kadın temsillerinde değişim sağlanmıştı yazara göre. 

Yazıyı okuyunca önce bi afalladım doğrusu. Aynı Türkiye’de mi yaşıyoruz acaba diye de sormadan edemedim. 

Önce sözünü ettiğim yazının beni rahatsız eden tarafını kısaca özetlemeliyim. Yazı Aliye ve Sadakatsiz isimli iki dizide, aldatılan kadın temsillerin aldatılmakla baş etme yöntemlerinin farklılaştığını öne sürüyordu. Ve bu farklılaşma cefakar bir kadın modelinden, hesap soran kadına doğru gelişmiş… Değişen en önemli nokta ise kadın karakterlerdeki, yazarın anlatımıyla, “gücünün farkında olmayan kadından minneti olmayan kadına geçiş"te yatıyordu. 

Ülkemizde kadınların durumuna baktığımızda sevinecek bir şey var mı pek emin değilim. Temsiller toplumun bir yansımasını sunuyorsa bu değişim totalde bütün kadınlarda gözleniyor mu? 16 sene öncesinde de bugün de iki kadın profiline de aynı toplum içinde şahit olmuyor muyuz? Böyle olunca değişimi iki dizi üzerinden tarif etmek, varmak istenilen sonuca uygun dizilerin seçilmiş olduğunu düşündürtüyor bana. Bu sebeple yazı bana kalırsa teleolojik bir yaklaşıma sahip. 

16 yıl önceki temsilde hayatı boyunca hiç çalışmamış, çocuk bakmış ve ev işleri ile ilgilenen bir kadının aldatılmasının ardından çocukları için ayakta durma çabasına şahit oluyoruz ve 16 yıl sonraki aldatılan kadın temsilinde ise doktor bir kadın kendi hakkında çıkan dedikoduları umursamadan ve acımasızca kavgaya atılıyor. Peki tekrar soralım, 16 yıl önceki kadınlar bugün de yok mu? İşaret ettiği yeri anlamadım sanmayın, dizi temsillerinde de yok mu sanki? Ya da artık bütün kadınlar doktor, avukat mı ve dizilerde de öyle mi temsil ediliyor? Ya da okumuş bütün kadınlar aldatılmayla aynı yırtıcılık ve dik başlılıkla baş etme kararlılığını sergiliyor mu? Ve son sorum üretilen dizilerde izleyici aldatılan cefakar kadının yanındaydı da bugün dik duranın yanında mı duruyor yoksa her şekilde izleyici açık seçik aldatıldığı ortada olan kadının yanında mı olur?

Geçmişten bu yana ülkemizde eğitimli kadınlar eşit işe eşit ücret alamıyor ve bu fark 14 yılda azalmadı arttı! Gençlerin ise eğitim hakkı bir bir elinden alınıyor, nitelikli eğitim hakkı günden güne özelleşiyor. Ve en önemlisi kadınlar kapitalizmin ucuz iş gücü olmayı sürdürüyor. Hal böyleyken iki dizi konu edildiğinde “hangi kadın daha gerçektir” diye sormuyorum. Kadınların hakları iktidarın azılı saldırıları karşısında topyekün geriliyor ve dişe diş kana kan mücadeleci kadınlar üzerinde durdukları zemini savunmak için mücadeleye devam ediyorlar. Eğer temsiller böyleyse de yalan söylüyorlar. Çünkü kadınlar açısından ortada pek de sevinecek bir şey göremiyorum. Şiddetin binbir türlüsünü her gün milyonlarca kadın farklı biçimlerde yaşarken, yazıyı yazan arkadaşımız görmüyor da diyemem ama, yalnızca tek bir dizideki farklı bir kadın temsille değiştiğini düşünmek zayıf bir argüman gibi geliyor.  

Bu arada, kapitalizm kültürel hegemonya mücadelesinde çizdiği kadın profillerinin bazılarını değiştiriyor olabilir. Kadınların daha güçlü resmedilmesini de onaylıyor olabilirler. Aynı patron sınıfı düzenledikleri toplantılarda kadın erkek arasındaki eşitsizliğin kaldırılmasına yönelik önlemler alınmasını da söylüyorlar. Söylüyorlar da, gerçekler?

Gerçekler hiç de çizmek istedikleri tablodaki gibi değil. Çünkü ortada "minik" bir detay var ve o hiç yokmuş gibi bu meseleyi konuşamayız:

Sermaye sınıfı kârını artırmadan varlığını sürdüremez. Ücretleri düşürmeden yarışta var olamaz. Bu sebeple esas gerçekler pandemide kadınların ev içi yüklerinin arttığıdır. Çocuk ve yaşlı bakımının önlem diye getirilen uygulamalarla üstlerine kaldığıdır. Güvencesiz çalışmanın daha çok arttığı ve iş yerindeki artan yükler dolasıyla da kadınların işlerinden ayrılmak durumunda kaldıklarıdır. Çünkü kadınlara biçilen toplumsal rol evin bütçesine katkı sağlamaktır, geçimini sağlamak değildir. 

O halde kadınların, temsiller bile değişmedi ama varsayalım ki değişmiş olsun, gerçek hayatta 16 yıl öncesine göre daha ileri bir zeminde var oldukları tezi hangi dayanağa göre ileri sürülebilir ki? 

Türkiye’de emekçi sınıfların durumu her geçen gün geriye doğru giderken, hakları tırpanlanırken kadınların yaşamları da bundan bağımsız olarak ileriye doğru gidemez. Kadınlar fanuslarda yaşamadıklarına göre; politik, siyasi ve ekonomik gelişmeler kadınların yaşamlarını da doğrudan etkilemektedir. Bu sebepledir ki laiklik tasfiye edilip, gericilik her yanımızdan fışkırırken en çok kadınları etkilemektedir. Kadınlar da ait oldukları sınıfla birlikte kaybettiklerini kazanmak için mücadele etmelidirler.