Geldiğimiz noktada 'normalleşme' denilen kapitalist ekonomiyi kurtarma operasyonunun gönüllü bir kurbanı olmuş durumdayız. Fabrikalar açıldı ve yaz ayında güneş ışınlarının etkisiyle yok olacağı düşünülen virüs sonu gelmeyen bir kâbus gibi tekrar karşımıza dikildi.
Sokağa çıkma yasağının sıkı bir biçimde uygulandığı günlerde İrlanda maliye bakanı Paschal Donohoe kameralar karşısına geçti ve koronavirüs salgınının ekonomi üzerindeki etkisini tüm gerçekliğiyle ortaya koydu. Küresel pandeminin ilk evresinde bir gecede 140 bin kişi işsiz kalmıştı. Önlemlerin arttığı dönemde bu sayının 400 bin olacağı öngörülüyordu. İrlanda nüfusunun ortalama 5 milyon olduğunu hesaba katarsak bu rakamların ciddiyetini daha rahat kavrayabiliriz. Kısacası İrlanda, tam istihdam durumundan işsizliğin eşi benzeri görülmemiş bir biçimde arttığı ani bir kriz ortamına geçiş yaptı. Bakana göre ekonominin pandemi öncesi döneme tekrar dönebilmesi 2022’yi bulabilir.
Maliye bakanı Donohoe, kapitalizmin küresel çapta büyük bir krizle karşı karşıya olduğunu, çarkların bir an önce harekete geçirilmemesinin krizin maliyetini arttıracağını sözü dolandırmadan anlattı. Paschal Donohoe, Fine Gael hükümetinin en becerikli bakanlarından biriydi ve yeni kurulan koalisyon hükümetinde de bulunduğu pozisyonu korumayı başardı. İrlanda’da yeni kurulan hükümet bu kararla küresel şirketlere güçlü bir işbirliği mesajı yolladı.
Neticede bir tarafta bilimin gerçekleri, diğer tarafta kapitalizmin ihtiyaçları uzlaşmaz bir biçimde karşı karşıya gelmişti. Sokağa çıkma yasağını kaldırmaları, fabrikaları çalıştırmaları ve normalleşme dedikleri ölümcül kumarda işçi sınıfının hayatını masaya yatırmaları gerekiyordu. Görüştüğüm uzmanların pek çoğu aşının yakın zamanda bulunmasının imkânsız olduğunu, hatta Covid-19 aşısının sonsuza dek bulunamayabileceğini söylüyordu. Salgının yazın uykuya dalabileceği, yine de bunun bir kesinlik taşımadığı, sosyal izolasyonun ve maske kullanımının hatta uzun süreli sokağa çıkma yasağının küresel bir salgında etkin tek yöntem olduğu tekrarlanan görüşmelerimizde defalarca altını çizdikleri önemli başlıklardı.
Geldiğimiz noktada "normalleşme" denilen kapitalist ekonomiyi kurtarma operasyonunun gönüllü bir kurbanı olmuş durumdayız. Fabrikalar açıldı ve yaz ayında güneş ışınlarının etkisiyle yok olacağı düşünülen virüs sonu gelmeyen bir kâbus gibi tekrar karşımıza dikildi. Et fabrikaları, köpek maması üreten fabrikalar ve daha pek çok üretim kolunda harıl harıl üretim yapan fabrikalar ölüm kusmaya devam ediyor. Salgın kapitalist ekonominin bağrında yeni filizler vermeye devam ediyor.
Hükümet, Kildere, Laois ve Offaly bölgelerine giriş ve çıkışları iki haftalığına tamamen kapattı. Şu an Tullamore merkezdeyim; burası Offaly’e bağlı küçük bir kasaba. Tullamore’da çeşitli fabrikalar var, fabrikaların olduğu bölge sessiz ve kimsesiz görünse de burada yer alan bir et işleme tesisinde Covid-19 işçiler arasında hızla yayıldı ve salgın tüm Offaly’i tehdit eder hale geldi.1
Yaşanan tüm bu trajedi insanlığın adım adım keskin bir yol ayrımına doğru ilerlediğini gösteriyor. Bu yol ayrımına yaklaştıkça daha büyük felaketlerle yüzleşmek zorunda kalacağız. İki haftalığına kapatılan bu bölgelerde son 14 gün içinde toplam 226 kişi Covid-19 hastalığına yakalandı. Bölgelere göre yeni vaka sayısı şu şekilde: Offaly 22, Kildere 19, Laois 8 ve Dublin’de 6 yeni vaka tespit edilmiştir.2
Pandeminin ilk günlerinde ciddi bir ideolojik saldırı altında kaldık. Bu saldırıya göre salgın herkesi eşit etkiliyordu. Ancak rakamlara ve vakaların gerçekleştiği ortamlara bakarsak salgın yaşamak için çalışmak zorunda olan işçi sınıfını kırıp geçiriyor. Diğer taraftan kendisini izole eden mülk sahipleri, ölen işçilerin cansız bedenlerine basa basa servetlerine servet katmaya devam ediyorlar. Türkiye’den gelen haberler de bu tezimizi doğruluyor. Manisa’daki Vestel fabrikasında Covid-19 hastalığına yakalanan işçiler bir bir ölüyor. Demokrasiyi, insan haklarını, refahı ve sözde sınırsız tüketimi vadettiğini düşündüğümüz kapitalizm ve onun doymak bilmeyen dev üretim canavarı yüzünden yaşama hakkımızı dahi kaybetmiş durumdayız. Koronavirüs, Çinliler ya da başka ulusların şımarıkça alışkanlıkları yüzünden çıkmadı. Koronavirüs son 50 yılda kapitalizmin doğaya verdiği muazzam hasarın bir sonucu olarak karşımıza çıktı. Neticede geldiğimiz noktada doğru düşünebilen tüm insanların ortaklaştığı tek bir nokta var. Üretim biçimimizi bir daha eskiye dönmemek üzere kökünden tamamıyla değiştirmek zorundayız. Aksi durumda küresel salgınlarla, doğal felaketlerle, bitmeyen savaşlarla ve dozu giderek artan büyük trajedilerle acı çekmeye devam edeceğiz.