En güzel kahkaha, dünyanın çivisinin çıktığının farkında olan ve hayatlarını bunu değiştirmek için direnmekten daha iyi geçiremeyeceklerini bilen işçilerin arasındayken atılan kahkahadır.
Ülkenin dört bir yanında yanan çoban ateşleri var. Son yıllarda artan enflasyon, gerileyen ücretler, hak gaspları karşısında ülkenin dört bir yanında işçiler dertlerini ortaklaştırıyor, seslerini yükseltiyorlar. Sendikaya üye olduğu için işten atılanlar direniyor, uzun süreli ekonomik buhran koşullarında örgütsüz, işyeri tabanlı ve ücret odaklı işçi eylemleri yaygınlaşıyor. Bu mücadelelerin örgütlenmesinde, diğer işçilerin harekete geçmesinde, sürecin zor anlarının göğüslenmesinde öncü işçiler belirleyici oluyor. Evet, eylemliliğin öncü işçi olarak adlandırılan bir sürgünü var. Bu sürgünün üstünde güller de açar. Ekmek, gül ve hürriyet kavgasının orta yerinde bulunan bu öncü işçi kimdir öyleyse? Hangi nitelikler toparlandığında öncü yapar işçiyi?
Sınıf bilinci olan, kapitalizmin bütünsel işleyişini bilen, sosyalist bir siyasal konumlanma içinde olan öncüler var kuşkusuz. Ama öncü işçilik farklı bir pratiğin ürünü ve farklı deneyimlerle oluşuyor. Öncü işçiler sınıf mücadelesinin ve sınıf kültürünün has özelliklerine sahipler. İşçi sınıfı kültürünün has özellikleri, direniş anlarında kendisini gösterir, mücadeleyi kendi yükselişinin ve somutlanışının dayanağı yaparcasına işçileri sarar, şekillendirir. Öyleyse öncü işçi kendi özüyle değil sınıf mücadelesi içinde belirginleşir. Diğer bir deyişle, onları “cesur”, “girişken”, “ikna edici” “bireyler” olarak burjuva psikolojisinin özcü ve tarih dışı kategorileriyle düşünemeyiz. Öncü işçiler karşılaştıkları, ürettikleri, maruz kaldıkları, keşfettikleri düşünce, değer ve çözümlerle işçi sınıfı kültürünün taşıyıcılarıdır. Daha yakından tanıyalım onları.
Deneyim. Öncü işçilerin önemli bir çoğunluğu ya önceki grevler/direnişlerde ya sendikal mücadelede ya da siyasal mücadelede kazanılmış deneyimlere sahipler. Ayrıca işçi babaların ya da işçi annelerin çocukları, anne-babalarının mücadelede aktif yer alarak veya haksızlığa uğrayarak biriktirdiklerini deneyim olarak taşıyor. Dertleri o kadar gerçektir ki konuştuklarında size anlattıklarının içinde bulursunuz kendinizi, doğrudan, “acaba” demeden. Kendileri o kadar hesapsızdır ki istediklerinde kendileri için istemediklerini, “biz”den bahsettiklerini bilirsiniz. Gerçektirler, üretimin toplumsallığı, sömürünün acımasızlığı kadar gerçek. Bu öncü işçiler, arkadaşlarının örgütlenmesinde, atılması gereken adımlarda, koşulların değerlendirilerek mücadeleye yön verilmesinde bakılan kişiler oluyorlar. Onlar sendikal örgütlenmeye diğer işçileri ikna ederek, patron karşısında işçilerin ortak hareket etmesini sağlayarak, greve, direnişe düşünsel önderlik ediyor.
İlk direnişinde ya da ilk grevinde öne çıkan işçiler de var kuşkusuz. Onlar patrona karşı birlikte hareket etmenin gerekliliğine, zorluklara karşı dayanıklılığa sahip ve deneyim yolunda yürümeye talipler. Öneriler de sunuyorlar. Önerileri var, çünkü itirazları yaşam şartlarının çaresizliğine yönelik. İşte bu gençler ilk direnişlerinde yeni direnişlere öncülük edecek işçiler olarak parlıyorlar.
Dikbaşlılık ve haksızlığa karşı çıkma. Hayatın adaletsizliğine itirazla yükselen sınıfsal öfkeyi kuşanmış oluyor öncü işçiler. Direniş gününe kadar adaletsiz belledikleri her şeye karşı tepki vermekten hiç çekinmemiş olanlar, hem kendisinin hem diğer arkadaşlarının hakkını sürekli savunmuş olanlar öncülük rolünü üstleniyor çoğu yerde. İşyerlerinde tepkiler yükselmeye başladığında, diğerleri öncülerin etrafında toplanmaya başlıyor.
Kararlılık. Uzun ve zorlu direniş zamanlarında öncü işçilerin kararlı duruşları, umutsuzluk anlarının aydınlanmasında belirleyicidir. Akıntıya karşı kürek çekilen direnişlerde biriken borçlara, ailenin ve çocukların içinde bulunduğu zor koşullara, işten atılma tehdidine, işsiz kalma endişesine rağmen direnişe devam etme kararlılığını onlar gösteriyor.
Güvenilir ve saygın olma. Direniş gününe kadar işyerinde meydana gelen haksızlıklarda gösterdikleri tepkilerle işçilerin güvenini kazanmış ve onlarda saygınlık yaratmış olanlar önde yer alıyorlar. Direnişe kadar ve direnişte her an, her yerde ve her durumda güven ve saygınlık kazanmış olmak gerekiyor. Onlar genelde, diğer arkadaşlarının gözünde “O asla öyle şey yapmaz!” güvenini tesis edenlerdir.
Dayanışma ve kolektif eylem. Öncü işçiler o güne kadar diğer işçilerin iyi günlerinde, kötü günlerinde yanında olmuş ve dayanışma sergilemişlerdir. Direnişin nasıl şekilleneceği, devam edip etmeyeceği ve hangi noktaya kadar sürdürüleceği gibi konularda düşünsel öncülük onlardadır. Patron ya da işyeri yönetiminin hızlı tepkileri karşısında işyerindeki işçileri toparlayacak, onları harekete geçirecek adımları atanlardır. İşçilerin kolektif davranmasında, ve ortak kararlar alınmasında belirleyicidirler.
Espri ve mizah. Öncü işçilerin hepsi olmasa da bir çoğu hazır-cevap ve espirilidir. Tüm zorluklara karşı hem süreci hem kendilerini hem de diğer arkadaşlarını alaya alabilirler. Karşılaştıkları zorluklara gülümseyecek güçleri vardır. Aklın söylediği olması gerekenler, yapılması gerekenler ancak yürekten neşe ve dinamizmle hayata geçirilebiliyor. Direniş sırasında işçilerin ortaklaştığı, birlikte ördüğü ve güldüğü süreçlerin yarattığı enerji devrimcidir. En güzel kahkaha, dünyanın çivisinin çıktığının farkında olan ve hayatlarını bunu değiştirmek için direnmekten daha iyi geçiremeyeceklerini bilen işçilerin arasındayken atılan kahkahadır. Bu kahkahayı örgütleyenler de öncü işçiler oluyor.
Onlar, Orhan Kemal’in ustalarıdır bir anlamda: İzzet Usta, Kılıç Usta, Kuru Usta, patoz ustası, Celal Usta, Muhsin Usta… Orhan Kemal’in tarımda, fabrikada ya da inşaatta olan ustalarının bir dünya görüşü vardır. Sınıf bilincine sahip olanları kadar sınıf tavrına sahip olanları da vardır. Ustalar, esas olarak, sınıf mücadelesinin güçlü değerlerine ve onurlu özelliklerine sahip oldukları için işçilerin sevgi ve saygısını kazanırlar. Her daim hayatı üretenlerden yana tavır alırlar. Merttirler, dürüsttürler, çalışkandırlar. Haksızlıklara karşı dururlar, asla boyun eğmezler. Bereketli Topraklar Üzerinde’de Tonyalı Kılıç Usta’nın sözleriyle, “Ya olmalı insan, vermeli canını insan için, yahut etmemeli kalabalık dünyamızda!” der gibidirler. Bugünün öncü işçileri daha gençler, daha gözü karalar ama ustalarının izindeler. Çünkü sınıf kültürünün davranış, düşünce biçimleri süreklilik taşır ve kuşaktan kuşağa aktarılır.
Bir grevde tanık olmuştum. İşler zora giriyordu. İşçiler yorulmuştu. Ödenmeyen borçlar bir yanda, işten atılma tehdidi diğer yanda. Grevi sonlandırmalı mı, devam mı etmeli? Orhan Kemal’in ustasına benzer ileri yaşta bir işçinin ağırlığı vardı gençlerin üzerinde. Biri yanaştı ona, “Abi, ne yapıyoruz?” Yüzü önce bulutlandı, sonra aydınlandı: “Çocuklarımıza bırakacak ne hanımız ne sarayımız var ama onurumuz ve şerefimiz var. Devam ediyoruz!”
Ekmek, gül ve hürriyet kavgasına devam ediyoruz. Devam edeceğiz.