Dünyanın nasıl bu hale düştüğünü biraz olsun kavramak için Ekim Devrimi’nin 107. Yıldönümüne yaklaşırken geçenlerde gezi yaptığımız eski bir sosyalist ülke olan Gürcistan izlenimlerinden bahsedelim.

Ekim Devriminin 107. Yıldönümüne yaklaşırken Gürcistan izlenimleri

İnsan haberlere bakmak istemiyor gerçekten, İsrail’in suikastlarla giden saldırganlığı, dünyanın sürekli bir felaketin eşiğinde dolaşması, bir yandan saldırganlığa verilen ölçüsüz destek, öte yandan seyretme hali… 

Dünyanın nasıl bu hale düştüğünü biraz olsun kavramak için Ekim Devrimi’nin 107. Yıldönümüne yaklaşırken geçenlerde gezi yaptığımız eski bir sosyalist ülke olan Gürcistan izlenimlerinden bahsedelim.

Gürcistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği’nin on beş cumhuriyetinden biriydi. Sosyalizmde geçirdiği 70 yılda feodalizm ağırlıklı düzeninden sanayileşmiş bir ülke, köylülerinden aydınlanan ve eşitlik içinde yaşayan bir halk çıkmıştı.

1990 sonrası neredeyse 35 yıldır kapitalist düzen içinde yaşıyorlar.

Başka bir deyiş ile 35 yıldır sermayenin işgali altında Gürcistan.

Daha Tiflis Havaalanı’na adımını atar atmaz işgali ve getirdiği çürümeyi hissediyorsunuz. Havaalanı Türkiye sermayesinin ağırlıklı olduğu TAV tarafından inşa edilmiş ve işletiliyor. Havaalanına girince aşağıda fotoğrafını çektiğim kumarhane reklamı sizi karşılıyor. Fotoğraf çok net değil ama kumar oynayan adamın yüzündeki ifade adeta bu ülkenin 35 yıldır kapitalizminin yarattığı mide bulandırıcı pisliği özetliyor.

TAV tarafından işletilen Tiflis Havaalanında yolcuları karşılayan kumarhane reklamı.

Karşı devrimle yıkılmış eski sosyalist ülkelerde çoğunlukla rastlanan olgu yerli turist rehberlerinin çok sıkı bir anti-komünist tezgâhtan geçirilmiş olmasıdır. Bu üç günlük gezide bizim rehber de böyleydi, Gürcistan’ın şimdiki halini övüyor ve sosyalist geçmişi kötülüyordu.

İlk götürüldüğümüz yer bir tepede Gürcistan Tarih Anıtı oldu. Dev taş bloklardan oluşan yapı adeta bir karşı-devrim anıtı gibi yüzümüze çarptı. Temelinde Hıristiyan öğretisi ve İncil’den tasvirler, üzerinde Gürcistan köylüsünü yüzlerce yıl sömürmüş feodal beylere ve soylulara övgü ve güzelleme. 

Buradan Tiflis’in içine giriyor ve ülkenin en büyük katedralini ziyaret ediyoruz. Katedral tarihi mi peki, yok değil, karşı-devrimden sonra inşa edilmiş. Bu kadar mı bütün karşı-devrimler halkın dini duygularını suiistimal etmekte ortaklaşır? Katedralin finansmanını sağlayan oligark ve şu anda fiili olarak Gürcistan’ı yöneten Gürcistan Rüyası Partisinin kurucusu ve onursal başkanı olan Bidzina İvanişvili.

Gürcistan’da bir köylü ailenin çocuğu olarak doğan İvanişvili’nin öyküsü karşı-devrimi çözmemize yardımcı oluyor. Sovyetler Birliği’nin sağladığı olanaklarla Moskova’da mühendislik okuyan müstakbel oligark 1988’de Sovyetler Birliği’nin o dönemde izinli tek şirketini kuruyor ve telefon ithalatı ile ciddi bir sermaye birikimi sağlıyor. Karşı-devrim sonrası Sovyet mallarının özelleştirilerek yağmaya açıldığı dönemde büyük bir avantaj elde ediyor böylece. Yedi milyar dolar serveti ile bugün dünyanın başlıca zenginleri arasında sayılıyor.

Sovyetler Birliği döneminde sanayiyle tanışan Gürcistan daha sonra uluslararası alanda etkinlik gösteren tekellerin siyasi iradeye müdahale etmesiyle sanayisini yitiriyor ve büyük ölçüde hizmet sektörüne yöneliyor. Kumarhane reklamından tahmin edebilirsiniz hizmet sektörünün ne anlama geldiğini. Şarap üretimi ise büyük oranda Batılı şirketlerin eline geçiyor.

Rehber bize işsizliğin olmadığı güllük gülistanlık bir Gürcistan tanımlıyor ama nüfusun dörtte birinin çalışmak için yurt dışına göç etmek zorunda kaldığını saklıyor. Akşam geç saatlerde gençliğin ciddi bir uyuşturucu sorunu olduğunu gözleyebiliyorsunuz.

Gürcistan Ulusal Müzesi’nde bir katın Sovyet İşgali Dönemi’ne ayrılmış olması şaka gibi geliyor insana. Gürcistan’da egemenlik ve bağımsızlık sorununu kısa bir süre önce ele almıştık, bu yazıya göz atabilirsiniz.

Neyse daha fazla içinizi karartmayalım ve Gori ziyaretinden bahsedelim. Tiflis’in batısında yer alan Gori Stalin’in doğduğu kent ve ona adanmış bir müzeye sahip.

Gürcistan devleti Stalin ile ilgili belli ki bir ikircikliğe sahip. Tüm sosyalist geçmişlerine küfür ederken Stalin’in yaşamının anlatıldığı müzeyi korumuşlar, Gürcü kökenli Stalin’i görmezden gelemiyorlar anlaşılan.

Müzenin rehberi olan genç bir kadın gezdiriyor bizi. Yüzünde öyle bir donukluk var ki böcek müzesini gezdirseniz daha duygusal olabilirsiniz! Stalin’in yaşamının evreleri arasına “ama işçiler söylendiği gibi mutlu değillerdi”yi sıkıştırıyor. 

Stalin’in Çarlık döneminde gönderildiği sürgünlerin haritasına bakıyoruz, binlerce km Sibirya’ya sürülüyor, kaçıp geliyor, tekrar sürülüyor, yine kaçıp geliyor. Harita bu zoraki ve gönüllü yolculukların izleri ile dolu ama rehberin yüzünde aynı duygusuzluk.

Bolşeviklerin Tiflis’teki yer altında kurdukları gizli matbaanın maketine bakıyorsunuz, hiçbir mimik kımıldamıyor.

Müzenin dışında Stalin’in devlet başkanı olarak Yalta ve Tahran Konferanslarına gittiği tren vagonu var, içinde toplantı, çalışma, yatak odası ve banyosu olan vagonu dolaşmak insanı ikinci Dünya Savaşı yıllarına götürüyor.

Müzenin hemen yanında Stalin’in ailesi ile yaşadığı ev bulunuyor. Gürcistan’da soyluların saraycıklarını da görme şansı oldu ama bu ev tam bir yoksul kulübesi. Tek katlı, tuğladan, her an yıkılacak gibi duran evin bir odasında kalıyorlarmış ve Stalin’in babası kunduracılık yapıyormuş burada.

1878’de doğan Stalin’i annesi din okuluna yolluyor. Başarılı olunca din okulunun lisesine gidiyor. Diyelim ki İmam Hatip! Sonra 15 yaşında devrimcilerle tanışıyor.

Stalin’in önderliğinde Sovyetler Birliği Komünist Partisi farklı yönleriyle tartışılabilir ama tartışmasız olan, özellikle 1929’da başlayan kolektivizasyon hamlesi ile bir devrimin yaşaması için süreç içinde nitelikçe devrimci atılımların yapılması gerektiğini bize göstermiş olmalarıdır.

Sonuçta, hiç kimse ülkesinden ve insanlarından ümidini kesmemelidir. Gürcistan’ın İmam Hatibinden ülkenin yetiştirdiği en büyük devrimci çıkmıştır. Yeter ki bir ülkenin işçi sınıfının siyasi öncüsü ayakta dursun.

Stalin’in çocukken gittiği papaz okulu korosu. En üst sıranın soldan dördüncü çocuğu Stalin.

Her şey birbiriyle etkileşiyor. Rehber hanım da bizimle bir üç gün geçirdi. Ayrılırken havaalanında “Bakın, sosyalizm her zaman kapitalizmden iyidir” dedik. Gözleri yaşardı, sarılırken "Öyle" dedi, "Doğru, babam da Gürcistan Komünist Partisi üyesiydi".