Kusuruma bakar mısın? Kusur bende mi? Sende mi? Ah, şu denk geldiğimiz dönemde mi? Yoksa biz 'neler, neler' mi? Yaşar mıydık? 60’larda mı mesela? Değil mi? Amaaaannn mı? Ne çabuk çubuk büktün?

Eğleniyor musun?

Eğleniyor musun?

Eğleniyor muyuz?

İşler yolunda mı gidiyor? Gitmiyor mu? Sıkıldın mı? 

Neler yapıyorsun? Öfkeli misin? 

Neye, kime?

Ama komik şeyler de çıkıyor, değil mi? Oturup yerinden paylaşabildiğin, likelayabildiğin... 

Aynen mi?

Geçen haftaki vukuat neydi öyle, değil mi? Pudra şekeri mi demişti herifçioğlu? Amma güldük, değil mi?

Sadece güldük mü?

Yoksa…?

Kızdık mı?

Kızmadık mı?

Kızmayı bulaştırmayayım mı bunlara?

Olur mu böyle şeyler? 

Olmaz mı? Amaaaaannnn mı? Sal gitsin mi? Salla gitsin mi? Nasıl gitsin?

Söylesene, nasıl gitsin?

Tüm bunlar ne? Sütü bozukluk mu? Fıtrat mı? Değil mi? Değilse ne? Herifçioğlu, olan biteni manifesto gibi yazmamış mı? Güç ve güçlü dememiş mi? 

Değil mi? Ya da olur böyle şeyler mi?

Çek gitsin mi? 

Pudra şekeri mi?

Layık olduğun laiklik mesela, kayıp gitmişken, sadece öylece layklamak eğlenceli mi? Değil mi? E, değilse buralardan daha seküler günlere kendiliğinden, öylece geçi mi vereceğiz? Öyle mi?

Hem söylesene, biz mesela, ne zaman vardık bu sekülere?

Seküler derken, üstüne birkaç boy büyük gelen elbiselerle dolaşan yeniyetmeler gibi değil miyiz? Ağzımızda eğreti durmuyor mu bu seküler? Ben mi abartıyorum?

Yoksa gelişine, öylece, öylesine eğleniyor muyuz?

Takmayayım mı?

Bozmayayım mı?

Çok ince düşünmeyeyim mi?

Yeter mi?

Yetmez mi?

Sıkıldın mı? Bu sorulardan mı? Gereksiz mi? 

“Bu daha başlangıç” değil miydi? Ne çabuk unuttun?

Unutmadın mı?

Darladım mı?

Kusura bakmaz mısın? Bakar mısın? Kusur bende mi? Sende mi? Ah, şu denk geldiğimiz dönemde mi? Yoksa biz “neler, neler” mi? Yaşar mıydık? 60’larda mı mesela? İtalya’da, Fransa’da, Yunanda, değil mi?

Amaaaannn mı?

Ne çabuk çubuk büktün?

Nereye büktün?

Sağa mı? Sağ sapa değil mi?

Ya sol? Sol da mı sapa? 

Mesele bunlar değil mi? Bunlarla anlatılmayan ve anlatılamayacak zamanlara mı vardık? Onlar geçmişin kalıpları mı? Geçmişin kalıpları değil de bugünü anlamak ve anlatmak için kifayetsiz sayıklamalar mı?

Boş mu?

Her şeyin içi de boşalmıyor mu? Böyle?

Boşalıyor mu?

Dolsa da boşalsa da önüne geçilemez bir zamana mı vardık? Bambaşka şeyler mi oluyor? Olacak mı? 

Hem o polis, kızın boğazını nasıl da sıkmış, değil mi?

Her yerde mi öyle? Şili’de de mi? Paris’te de mi? 

El ve boğaz diyalektiği mi? El kimin eli, boğaz kimin boğazı mı? Proletarya ve burjuvazi mi? Eski, çürümüş, küflü kelimeler mi bunlar? Eskide mi kaldılar? Çoktan mı?

Ne zaman?

Böyle şeyler seni de mi bunaltıyor? Mideni mi bulandırıyor? Gereksiz mi?

Ne dersin?

Dil mi? Din mi?

Azalırken her yere yayılıyor mu? Hem iktidara hem muhalefete hem sokağa hem de zihinlere mi yerleşiyor? Öyle mi? 

Abartıyor muyum? 

Laik teyzeler gibi miyim? Kaba, anlayışsız ve kıt mıyım?

Ya yüzeysel miyim? 

Öyle miyim? İncelikli değil miyim?

Hangisiyim?

Neyim?

Hiçbir şey değişmeden her şey değişsin mi?

O da nereden çıktı?

Öylece, kolayca mı?

Değişir mi? Beklentin bu mu? Uzun zamandır mı? Ne zamandır? 

Gelecek uzun mu sürer? Söylesene, ne kadar sürer?

Sürer mi?

Kıyamet kopar mı? Kopacak mı? Hem söylesene, kaç kıyamet sonrası kopacak bu kıyamet?

Neden mi soruyorum?

Aceleci miyim?

Eğleniyor muyum?

Eğleniyor musun?

Eğleniyor muyuz?

İşler yolunda mı gidiyor? Gitmiyor mu? Sıkıldın mı? 

Neler yapıyorsun? Öfkeli misin? 

Değil misin?