'Bu rekabet emekçi sınıflar lehine değil. Ama her durumda emekçi sınıfların altında kalacakları bir dünya düzeni tanımlıyor.'

Dünyayı BRICS mi kurtaracak?

Şubat ayında Rusya Ukrayna topraklarına girdiğinde Rusya’nın kaybettiğine ilişkin bir hava doğmuştu.

ABD özellikle Avrupa’da uzun süredir yakalayamadığı uyuma kavuşmuş, başta Almanya olmak üzere Avrupa devletleri ABD hegemonyasında bir araya gelmişlerdi. Avrupa’nın Rus doğal gazına bağımlılığının azaltılmasında adım atılmış, ABD’li şirketlerin sıvılaştırılmış doğal gazına alan açılmıştı.

Rusya Batı emperyalizmine bağlı banka sisteminden dışlanmış, para transferi yapamaz hale getirilmiş, Rus sermayesinin Batıdaki varlıkları dondurulmuştu.

Batı emperyalizminin Ukrayna’da sürdürdüğü vekâlet savaşında silah ve asker desteğinin yanı sıra özellikle NATO olanakları ile verilen istihbarat desteği Rus ordusunun canını yakmış, önemli askeri kayıplara neden olmuştu. Belki daha önemlisi Rusya Batı medyasının savaşa katılmasıyla ideolojik cephede kaybetmiş ve yayılmacı bir ülke olarak mahkûm edilmişti.

Ancak yaza geldiğimizde özellikle sıcak geçen Temmuz ayında bu tabloda önemli bir değişiklik gözlenmeye başlandı.

Rus ordusu yavaş ama kararlı bir şekilde Ukrayna’da ilerledi, kent kent Luhansk ve Donetsk’i hemen hemen ele geçirdi ve muhtemelen bütün Karadeniz kıyısını ilhak etmeyi planlıyorlar. Batı emperyalizminin Ukrayna’ya sağladığı desteğin yeterli olmayacağı, topyekûn bir savaşa ise bir bütün olarak hazır olmadıkları anlaşıldı.

Ama esas dramatik değişiklik ekonomik cephede ortaya çıktı. Rusya doğalgaz sevkiyatını resmi olarak kesmese de Avrupa’da ciddi bir enerji krizi baş gösterdi, öyle ki sonbaharda Avrupa’da fabrikaların durmasından bile bahsedilir oldu.

ABD ve Avrupa ülkelerinde yüksek enflasyon büyük bir sorun haline geldi, bir asit gibi emekçi sınıfların gelirini eritmeye başladı.

Sorun aslında konjonktürel olandan daha derindi ve kapitalizmin yapısal krizinin taşınamaz hale gelmesiyle ilgiliydi. Doğru dürüst bir değeri olamayan kâğıtlara gününü kurtarmak isteyen sermaye öylesine yığılmıştı ki dünya tarihinin gördüğü ve her an patlamak üzere olan en büyük balonlaşmayla karşı karşıyayız.

ABD Merkez Bankası (FED) balonun patlayıp bütün sistemi bir uçuruma yuvarlanmasını engellemek için faiz artırımına gitmeye başladı bir süredir ve Avrupa merkez bankaları onu izledi. Sermayeyi ve düzeni kurtarmayı amaçlayan bu operasyon doğal olarak emekçi sınıflara karşıydı, büyümenin durması, işsizlik oranlarında artış ve ücretlerde kısıtlanmalar olacak net sonucu. 

ABD’nin başlangıçta sağladığı kendi liderliği altındaki bütünlük çatırdamaya başladı, Avrupa ülkelerinde neden ABD’nin savaşına giriyoruz diye soranların sayısının arttığı görüldü.

ABD’nin siyasi pozisyonunu bozan bir diğer olaysa ABD’nin hegemonya araçları olan Dünya Bankası, IMF ve Dünya Ticaret Örgütü’ne alternatif olarak kurulan BRICS’e katılmak için birçok ülkenin sıraya girmesi oldu. İran ve Arjantin’in Haziran ayında yapılan BRICS zirvesinde üyelik başvurusu yaptılar. Türkiye, Suudi Arabistan ve Mısır’ın da BRICS’e başvuru hazırlığı yaptığı söyleniyor.

Başvuru profili anlamlı ve BRICS’in önemli bir çekim merkezi haline geldiğini gösteriyor. Daha önce Şangay İşbirliği Örgütü’ne düşmanlaştırılmış kardeşler olan Hindistan ve Pakistan’ın birlikte katılması gibi, şimdi sürekli rekabet içinde olan Suudi Arabistan ve İran’ın üyelik olasılığı benzer bir duruma işaret ediyor. Ayrıca Biden’ın başarısız geçen Suudi Arabistan ziyareti sonrasında Suudi yetkilinin “ABD veya Çin’den birini diğerine tercih etmiyoruz” demesini sürece eklememiz gerekiyor.

Biliyorsunuz BRIC bir önceki balonun ABD’de patlaması sonrası Çin, Rusya, Brezilya ve Hindistan’ın katılımı ile 2009’da kurulmuş ve 2011’de Güney Afrika’nın katılımı ile BRICS ismini almıştı.

Şimdi aşağıdaki IMF verilerine dayanarak üretilen haritaya bakabiliriz.

IMF 2022 verilerine göre düzenlenen dünya ekonomik haritası emperyalist düzende dünya ülkelerinin dünya üretimine katkısını gösteriyor. Günümüz emperyalist hegemonya krizini harita daha iyi anlamamızı sağlıyor. Çin ve müttefikleri emperyalist dünyanın ABD hegemonyası dışında yeniden şekillenmesini istiyorlar. Harita aslında bize farklı ülkelerdeki sermaye birikimin düzeyini gösteriyor. Bu arada farklı hesaplama yöntemleri ile Çin’in aslında dünya üretimine katkıda ABD’yi yakaladığı ve hatta geçtiğini söyleniyor.  (https://www.visualcapitalist.com/100-trillion-global-economy/)

Harita bize farklı ülkelerdeki tekellerin sermaye birikimlerini ve günümüz dünyasında rekabetin nasıl şekillendiğini gösteriyor. BRICS’te bir araya gelen devletler yeni finansman ve kredi kuruluşları yarattılar. Haziran-2022 zirvesinde ise açık olarak Dolara karşı bir rezerv paranın oluşturulmasından bahsettiler.

Doların egemenliğini yitirmesi ABD’nin en çok çekindiği olay olduğu biliniyor, çünkü fiili olarak emperyalist hiyerarşideki hegemonyasını yitirmiş olacak.

BRICS, peki, daha adil bir dünya istiyor mu?

Hayır, bu ülkelerdeki tekeller dünyanın her yerinde ucuz emek gücüne yönelecekleri serbest bölgeler, avantajlı pazarlar, bağımlı ülkelerdeki ham maddelerin ucuza elde edilmesinin peşindeler.

Bu rekabet emekçi sınıflar lehine değil. Bir kere keskinleşen rekabet koşulları akılsızca bir topyekûn savaşı erkene çekebilir. Ama her durumda emekçi sınıfların altında kalacakları bir dünya düzeni tanımlıyor.

Oysa dünyanın bu derin ve ahlaksız krizi emekçi sınıfları iktidara çağırıyor. 

Hazır olanın böyle bir alt üst oluşta iktidarı elde etmemesi için hiçbir neden yok.