Bu bunalımın ortasında en değerli şey emekçi sınıfların siyasi öncüsünün ne yapacağını adım adım bilmesidir.

Dünya görülmedik bir insani kriz içinde, ama ne yapacağımızı biliyoruz

Dünya tarihi boyunca insanlık şimdiye kadar görülmedik bir kriz içinde. Tam olarak boyutlarını kavramasalar da insanlar krizi hissediyor, birçok kez ümitsizliğe ve boş vermişliğe düşüyorlar. İnsanların bir kısmı ise aklı krizin kendisi tarafından teslim alınmış ve kendilerine biçtikleri saçma rolden başkasını görmüyor.

Sorunların bu kadar dağ gibi biriktiği ve büyük açmazların olduğu yerde bir öznenin ne yapacağını bilmesi kadar değerli bir şey yoktur.

İnsanlığın içine düştüğü krizi ana hatlarıyla belirtip “ne yapılacağını bilme” meselesine gelelim.

  • Kapitalizm bir kez daha dünyayı bir emperyalist paylaşım savaşına sürüklüyor

Son yapılan NATO zirvesi egemen sınıfların savaş hazırlığını bir kez daha teyit etti. Herkes Avrupa devletlerinin Rusya ile bir savaş için hazırlandığını söylüyor.

1700’lerdeki Yedi Yıl Savaşları’ndan bu yana dünya egemen sınıfları insanlığı tekrar tekrar dünyanın sömürülmek üzere yeniden paylaşılmasına dayanan savaşlara sürüklüyor. Dünya savaşlarında on milyonlarca köylü ve işçi çocuğuna bir öldürme oyunundaki gibi kıydılar.

Şimdi genelkurmayların savaş simülasyonlarını bilmiyoruz, saklıyorlar çünkü. Ama bu sefer öldürme oyununa yüz milyonları dâhil ettiklerini tahmin edebiliriz.

Natanyahu gibi bir caninin ABD parlamentosunda ayakta alkışlanması dünyanın nasıl bir ahlaki çöküş içinde olduğunu bize gösteriyor. 

Tekelci sermaye iktidarları sadece insanlığa kan vaat ediyor.

  • Ulus devletlerin bütünleşmesi sağlanamıyor

Dünyanın şu anki kültürel düzeyi burjuvazilerin egemenliğindeki ulus devletlerin bütünleşmesini gerektirdiği halde bu başarılamıyor. Avrupa Birliği, Güney ve Orta Amerika’da kurulan birlikler, Yeni İpek yolu…

Emperyalist rekabet, devletlerin yayılmacı hırsları, toplumsal eşitsizlikler ve egemen sınıfların bencilliği insanlığın yeni bir evreye girmesini engelliyor.

Üç yüz milyona yakın insan yüzlerce yılın birikmiş toplumsal eşitsizliklerine karşı çaresizce güneyden kuzeye göç etmeye çalışıyor, sınırlar bir ölüm yolculuğuna dönüşüyor.

Köle ticaretinden sömürgeciliğe, borçlandırmadan pazar olarak kullanmaya kadar sömürü yöntemleri ile dünya zenginliğini kuzeye yığan sermaye sınıfı bu ayrıcalığını korumak için emekçi sınıfları milliyetçi bir popülizme sürüklüyor.

  • Çevre ve iklim sorunu kapitalizm tarafından çözülemiyor

Kapitalizmin yarattığı çevre sorunu ve iklim değişikliğinin geldiği boyut tüm insanlığı tehdit ediyor. Giderek ısınan dünya sel ve kuraklık felaketleri ile boğuşuyor.

Sorunun son yüz yıl içinde çok yoğun bir şekilde petrol ürünlerinin kullanılmasına indirgenemeyeceğini biliyoruz. Çevre ve iklim sorunlarının altında yatan temel neden sermayenin yarını düşünmesine izin vermeyen kâr hırsı ve açgözlülüğüydü.

Kentlerin otomotiv sermayesi tarafından şekillendirildiği günümüzde elektrikli arabalara geçiş de sorunu çözmeyecek, sadece sorunun içeriğini ve boyutunu değiştirecek.

Ayrıca şimdiye kadar plastik sorunu gibi birikmiş çevre ve iklim felaketlerini çözmek için büyük kamusal kaynakları aktarmaya halleri ve vakitleri de yok. Devlet bütçelerinin önemli bir kısmı çevre sorunlarını daha da kötüleştirerek içinden çıkılmaz hale getiren silahlanma harcamalarına veya sermayenin rantiye kısımlarına gidiyor.

  • Kapitalizm yapay zekâyı insanlığın yararına kullanılacak bir olgu olmaktan çıkarıyor

Sonunda üretici güçlerin gelişimi insan beynine göre bellek ve hız açısından çok daha yüksek kapasiteye sahip makinelerin üretilme olasılığını doğurdu.

Bu gelişmenin anlam sorununa düşmeden insanlığın yararına kullanılması çok mümkün. Ama bunu kapitalizm başaramıyor ve bir yerde kapitalizmin sınırını çiziyor.

Yapay zekânın insanlığın yararına kullanılması ancak insanın çok yönlü gelişimini önceleyecek bir toplumsal düzen tarafından başarılabilir.

Oysa kapitalizm sadece geniş emekçi yığınlarını işsiz ve geleceksiz bırakmıyor, onları madde ve internet bağımlılığına sürüklemiyor. Sermaye sınıfı emekçilerin aklına doğrudan saldırıyor. İşte Türkiye’deki müfredattan bilimsel verilerin çıkarılması ve yerine dogmaların doldurulması. İşte “orta sınıfların” enerji transferi, astroloji vb. sahte bilim düşkünlükleri.

Sermaye sınıfı kitleleri savaşa sürüklenmekte isteksiz görünce yapay zekâyı insansız silahlar olarak cepheye sürüyor. Adeta sermaye sınıfının dünyadaki tüm emekçi sınıflara saldırısında bir araç olarak yapay zekâ öne çıkıyor.

Ne yapacağımızı biliyoruz

Bu bunalımın ortasında en değerli şey emekçi sınıfların siyasi öncüsünün ne yapacağını adım adım bilmesidir.

Tüm savaş hazırlıkları, yayılmacı hırslar, emekçilerin hiçbir isteğinin gerçekleşmediği tekelci sermaye diktatörlükleri…

Bunlar bir yandan düzeni koruyan zırhı güçlendirir. Öte yandan zayıflatır. Dünyanın her yerinde aynı şeklide değil, bazı uluslarda düzen daha çok çatlar ve bir süre için korumasız kalır. Emekçi sınıfların öncü siyasetleri bazı ülkelerde emekçi halkı etrafında toplayarak iktidarı elde etme imkânı bulur.

Sosyalist iktidarların sayısı çoğaldıkça aralarındaki dayanışma, devrimlerini koruma ve diğer uluslardaki sermaye sınıflarını iktidardan indirme şansı artar.

Sosyalizme geçen uluslar bugünün olanakları ile hızla bütünleşirler.

Sosyalizm günümüzde sadece bir zenginlik toplumu olarak değil bir tasarruf toplumu olarak örgütlenir. Önceliğin emekçi halkın mutluluğu, eşitliği ve refahı olan bir toplum doğayı korumayı hedefler. Kolektif yaşantı ve üretim örnekleri dünyayı kaplar. Kapitalizmin biriktirdiği sorunları aşmak için büyük toplumsal fonları ve bilimsel/teknik yaratıcılığı harekete geçirir.

Bugün bir ahlaksızlık ve çürüme yatağı haline gelmiş olan Birleşmiş Milletler süreç içinde bir Sosyalist Dünya Cumhuriyeti’ne dönüşür.

Her şey insanın çok yönlü gelişimi içindir. Yeni insan bilimi, sanatı, estetiği, tekniği en üst düzeyde kavrar ve üretir. Yapay zekâ her seviyede merkezi planlamanın bir aracı olarak işlev görür.

Düzen tarafından üretilen binlerce çeldiricinin arasından sıyrılıp yüzünüzü bize dönün. İnsanlığın geleceği ve tek şansıyız çünkü.