Yaşıtlarımla kavgaya tutuşmak gibi bir irrasyonalite içerisinde olamam. Ama unutmamak gerekir ki bir de sınırın bu tarafı var ve sınırın bu tarafında da kapitalist bir cehennem yaşanıyor. 

Dil okuluyla İrlanda'ya göç etmek iyi bir fikir olmayabilir

Bu yazıya başlarken sınırlarımızı erkenden belirleyelim. Böylece birbirimize karşı empati yapma becerilerimize zarar vermemiş oluruz. İrlanda, son yıllarda göç etmek isteyen Türkiye vatandaşlarının radarına girmiş durumda. Öyleyse ilk sınırı çekelim, Türkiye’de yaşayanan ekonomik/politik krizin özellikle gençleri sıkıştırdığı ve hayatlarını cehenneme çevirdiğini kabul etmeliyiz. Yani yurt dışına çıkış eğilimi, ‘son kurşunumu da böyle harcarım, ne olursa olsun’ dürtüsünü tetikliyor. Bu noktaya kadar empati yapmak ve var olan gerçekliği anlamak zorundayız. Sınırın bu tarafında çizgiyi aşıp, yaşıtlarımla kavgaya tutuşmak gibi bir irrasyonalite içerisinde olamam. Ama unutmamak gerekir ki bir de sınırın bu tarafı var ve sınırın bu tarafında da kapitalist bir cehennem yaşanıyor. 

Öyleyse karşılıklı birbirimizi anlamak zorundayız. Gerçekleri ortaya koyarken bir gazeteci olarak Türkiyeli genç bir emekçinin insanca yaşam kurabilme azmini kıskanıyor ya da hafife alıyor değilim. Gerçeği kimin yazdığı ve gerçeğe ilişkin sınır çizgilerini kimin çektiğinin bir önemi yok, önemli olan bu sınırın çekilmesi ve gerçeğin tıpkı bir ayna gibi yansıtılması. Bunu bir twitle özetlemeye çalıştım: “Ekmek parası için yalan haber yapar, binlerce insanın geleceğini tehlikeye atmayı kabul eder misin? 
-Gerçeği çarpıtarak, insanların geleceğini karartarak gazetecilikten para kazanacağıma bu mesleği bırakır alnımın akıyla limon satarım!
1 Kişisel olarak çekmiş olduğum bu sınırı bir milim dahi ihlal edemem.

Bir gazetecinin ekmek parası uğruna derin paradoksların içerisine hapsolması, mitoloji kitaplarındaki lanetli hikâyelere çok benziyor. Gazeteciyi sınıfından koparmak için onu bir basın emekçisinden, halkla ilişkiler uzmanına dönüştürdüler. Bu yüzden haberin kendisi reklamcılığın biricik nesnesi oldu. Avrupa’yı büyük sermayeli haber merkezlerinde Türkiye’deki gençlere hiçbir gerçekliği yansıtmadan pazarlamak, ‘yasal insan kaçakçılığının en çirkin yüzüydü’. Bu işe kalkışanlara meslektaş demem bekleniyor. Yalan haberin ve binlerce insanın kandırılmasına hizmet eden silahın tetiğini tereddütsüzce çekenlerle empati yapabilme yeteneklerimi kaybettim. Nasıl ki onlar gerçeğe karşı kör oldularsa ben de onların reklamlarına karşı acımasızlaştım. Öyleyse işlenen cinayetleri yeniden hatırlatalım, yeniden hatırlatalım ki insanlar bir kez daha dönüp bakabilsinler gerçekliğe! ‘Telegram gruplarının ve medyanın gölgesinde Türkiye'den kaçmak2...

Son yıllarda İrlanda’ya gelen pek çok göçmen benzer sorunların içerisinde kıvranıyor. Bir gazeteci olarak karşılaştığım ve bizzat tanık olduğum bu sorunların ardından ‘ama ben tüm bunları yazmıştım’ deme hissi tarifi imkânsız, berbat bir duygu. Yurt dışını acımasızca pazarlayan reklamcılar, doğal olarak onu gerçekliğinden olabildiğince koparıyorlar. O, kritik soruya bu paragrafın sonunda geri dönelim; parası olan biri dünyanın neresine giderse gitsin sırtı yere gelmez. Zaten sürekli gençlere “İpsala, Kapıkule” mesajı veren liberallerin mesajının muhatabı emekçiler değil, parası olan sermayedarlar. Peki, son birikimlerini bir hayale, bir düşe yatıran ve emeğini satmak dışında seçeneği olmayanlar düştüklerinde yeniden ayağa kalabilecekler mi? Cenneti arzulayarak sonuna dek açılan kapının ardında katıksız bir cehhennem var. Kapitalist eşitsizlikler yüzünden yaşamları yok edilenlerin, evsizlerin ve fuhuşa sürüklenen Afrikalı kadınların dünyasına hoş geldiniz. Hoş geldiniz, bizim cehennemimize. “Sosyal medyada yayınlanan odanın aylık kirası 1,050 Avro. Yine sosyal medya, gençlerin konut sorununa dair paylaştıkları pek çok içerikle dolu. Bir paylaşımda genç bir İrlandalı ‘Norveç’teki bir hapishane hücresi, Dublin’de kiralayacağım odadan daha rahat görünüyor’ diyerek duruma tepki göstermişti...Maliye Bakanı Paschal Donohoe kameralar karşısına geçerek, ülkenin tarihindeki en büyük krizle karşı karşıya olduğunu söyledi. İrlanda’nın eşi benzeri görülmemiş bir işsizlikle yüzleşmek zorunda olduğunu ve ülkenin 2022’den önce toparlanamayacağını söyledi...Salgın sonrası iyice açığa çıkan ekonomik krizin de etkisiyle artık Dublin sokaklarında daha fazla çadır görülüyor. Bu da daha çok evsiz anlamına geliyor. 2020 yılında sadece Dublin’de toplamda 79 evsiz yaşamını yitirdi. 2021 yılının ilk üç ayında ise 38 evsiz yaşamını yitirdi3. İrlanda Maliye Bakanı ne demek istiyor? Ekonomisi hizmet sektörüne dayanan bir ülkenin genç işsizlikte sıçrama yaptığını. Dil okuluyla göç eden biri için bu olabilecek en kötü şey. Yani ‘ne iş olsa yaparım’ diyemeyeceksiniz; çünkü hizmet sektörü salgından ağır yaralı çıktı ve herkese yeteri kadar iş verilemiyor. Tıpkı her sorunda olduğu gibi yukarıda anlatılan tüm problemler liberal ideolojinin kirletici etkisinde yıkanıyor ve iş bulamamak, evsiz olmak gibi trajediler bireylerin hatası ve sorumluluğuymuş gibi algılanıyor. Böyle düşünen bir insansanız benim sınırlarımdan öteye geçemezsiniz ve sizinle anlaşamayız. Çünkü, kendi sınıfınızdan olan tüm bu evsizlere ve işsizlere karşı acımasızca yabancılaşmışsınız demektir. Bilimsel verilerle anlattığım bu gerçeklere gözlerinizi kapatmak ve sobaya elinizi yaklaştırmak... İşte meselenin bu yönü sizin tercihiniz olabiliyor. Tüm bunlar kıskançlıktan, hasetten ya da özel bir garezden ötürü kaleme alınmıyor; gerçekten halkın yararına iş yapan bir gazetecinin tek tutkusu ‘gerçeğe’ olan bağlılığıdır. Tüm bu çilelere ve zahmetlere bu yüzden katlanılıyor. Yukarıdaki gerçekler yeterli gelmemiş olabilir! Devam edelim...

19 Ekim 2021 tarihinde Irish Examiner gazetesi şöyle bir haber geçti:

"38 yaşındaki Ganalı Joshua Baafi, İrlanda’da balıkçılık yapıyordu. Çalışma koşulları dayanılmaz ve korkunçtu. Baafi, günde 23 saat ve ara vermeden çalıştı. Ayda yalnızca 1000 €’dan biraz fazla para kazandı. Afrikalı göçmen, kaçak bir sığınmacı olduğu için bu korkunç sömürü koşullarından uzaklaşmaya cesaret edemedi. Bu gerçekler, Maynooth Üniversitesi hukuk bölümü tarafından yürütülen ve Uluslararası Taşımacılık Çalışanları Federasyonu tarafından finanse edilen ve yasa dışı erkek göçmen işçilerin İrlanda balıkçılık endüstrisindeki durumunu inceleyen bir raporun yayımlanmasıyla ortaya çıktı. Joshua Baafi, hasta bir göçmen işçinin mola vermek istediği için kaptanın emriyle denize atıldığını ve ölüme tek edildiğini, günde 20 saat ve bazen de 48 saat çalıştığını ifade eden Baafi sadece 5 saat uyku molası verebildiğini belirtti4.

Ganalı bu adamın yaşadıkları bir ülkenin gerçekliğini anlatabilmek için yeterli mi? Eğer reklamlar hâlâ ağırlığını koruyabiliyor ve insanların karar alma süreçlerinde güçlü bir biçimde etki etmeyi sürdürüyorsa bence yeterli değil. Sınırların aşıldığı, ölçüsüzlüğün ölçü olarak kabul edildiği bir dünyada birbirimizle empati yapacaksak eğer sınırlarımızı iyi bilmek zorundayız. Klasik örnekten devam edelim. Bir kola reklamı size sağlığınızı bozacağınızı ve hayatınızla kumar oynadığınızı söyleyemez. Kola, susuzluluğunuzu gideren (aksine susayacaksınız) ve içinizi ferahtan, mutluluğun biricik formülüne dönüşür. Milyonlarca insan da insan sağlığı için tehlikeli bu maddeyi birbirlerini çiğnercesine tüketir. Bir dil okulu acentası sahibi olsaydım muhtemelen İrlanda’ya dair yukarıda sıralanan gerçeklere göz ucuyla bile bakmazdım. Söylentilere göre de bu dil okulu acentelerinin sayısı İrlanda’da artıyor. Türkçe konuşan ahalinin bir köpek balığı gibi kan kokusunu (fırsatları) duyumsayabilme kabiliyetini hafife almayın. Kapitalistleşmenin farklı bir dil ya da kültürle ilişkisi yok. İnsanların açığa çıkan her zayıf yönü, onlar için istismar edilmesi gereken bir para kazanma aracı. Yasal insan kaçakçılığı dünyasına hoş geldiniz.  

Halk yararına gazetecilik yapanları açlığa ve ölüme mahkum ettiğimizden beridir reklamların obur birer tüketicisine dönüştük. Bir dil okulu size en iyi işi, en iyi konaklamayı elbette ki vaat etmeyecektir (sizin reklamlarla neyi algıladığınızın bir önemi yok, kola içtiğinizde susuzluğunuz dinmeyecek). Adı üzerinde dil öğretmesi beklenen bir kurumun size yeni bir hayat inşa etme yolunda vaatler vermesi imkânsız. Yeterli olmayan yerden devam edelim. İrlanda İşçi Patisi konferansında parti genel merkezine sunulan bir raporda şunlar geçiyor: “Küresel Kölelik Endeksi tahminlerine göre İrlanda’da modern kölelik koşulları altında yaşayan insan sayısı yaklaşık 8000’dir. Ailelerinden kopmak zorunda kalmış ve eğitim düzeyi oldukça düşük bu insanlar istismar karşısında tamamen savunmasızdır. Bu nedenle konferans modern köleliğin kurbanı olan göçmen ve mülteci işçilerin ihtiyaçlarının acilen gündeme alınmasını ve kamuoyu oluşturulması çağrısında bulunmaktadır”. Resmi rakamlara göre 8 bin; ayrıca bu sayıya bir o kadar daha eklememiz gerekiyor. Belgesiz göçmen Ganalı Joshua Baafi’nin az önce yazdığım gerçekliğini bu kadar çabuk unutmayalım. 

İşte size gelişmiş bir ülkeye dair madalyonun gösterilmeyen yüzü. Gösterilen ve pazarlanan yüzüne kandığınız kadar görmediğiniz, gölgede kalan bölgelere bakmayı unutmayın. Bizimle birlikte bu cehennemde omuz omuza mücadele etmeye ve İrlanda işçi sınıfının bir parçası olmaya hazırsan eğer hoş geldin İrlanda'ya...5
 

  • 1. Okumaya ölesiye yabancılaşan bir toplumda yazı yazarken deyim kullanmak artık çok daha tehlikeli. Deyimleri hafife almak, anlamlarından uzaklaştırmak çürümeye, düşünsel fakirliğe ve çöküşe işarettir. Bir toplum, ‘limon satma’ deyimiyle alay edecek düzeye gelmişse tüm benliğimizle baştan aşağı bizleri çürüten bu düzenin yok edilme zamanı gelmiş demektir (Y.N.).
  • 2. Telegram gruplarının ve medyanın gölgesinde Türkiye'den kaçmak https://haber.sol.org.tr/yazar/telegram-gruplarinin-ve-medyanin-golgesi…
  • 3. İrlanda: Hayali bir cennet mi, sömürünün ve ırkçılığın toplumu kemirdiği bir kapitalizm mi? https://gelenek.org/irlanda-hayali-bir-cennet-mi-somurunun-ve-irkciligi…
  • 4. İrlanda: IRA iktidara mı geliyor? https://haber.sol.org.tr/gelenek/irlanda-ira-iktidara-mi-geliyor-320529
  • 5. Okurlarımdan çalışmalarımı tamamlayabilmek ve kapsamlı araştırmalarıma daha verilmli çalışabilmek için kısa süreli bir mola almak isterim. Bu mola sürecinde yazılarım okurların gerçekle olan bağlarını kuvvetlendirmek üzere pusula görevi yürütmeye devam edecektir. Tekrar buluştuğumuzda bu çalışmaları tartışabilmek ve SoL okurlarının kuvvetli eleştirilerini okumayı çok isterim. Güzel günlerde buluşabilmek ve umudu kaleme alabilmek dileğiyle...