Pandemi dünyayı bir kez test etti, bize zayıf halka olmaya aday coğrafyaları gösteren bir laboratuvar rolü oynadı.

Devrimini çaldırmak: Tunus örneği

Pandeminin biyolojik değil, toplumsal bir olay olduğunu hep söyledik. Bir virüsün değişim göstermesi toplumsal eşitsizlikler ve emek düşmanı düzen nedeniyle pandemi haline geldi, milyonlarca emekçinin haksız ölümüne neden oldu.

Ama aynı zamanda pandemi bir kısırdöngüye yol açarak toplumsal eşitsizlikleri daha da ağırlaştırdı. Bir işsizlik ve yoksulluk dalgasına yol açtı.

Geçen Haziran ayında bu köşede yer alan “Çöküşü tahmin etmek!” başlıklı yazıda sermaye merkezlerinin dünyadaki pandemiye bağlı derin iktisadi çöküşten 2021-22 yıllarında çıkılacağı iyimserliğine sahip olduğunu, ancak toplumsal ayaklanmaları hesaba katmadıklarını yazmıştık.

Gerçekten pandeminin yol açtığı kısırdöngü ulusal coğrafyalardaki var olan sınıfsal çelişkileri daha da derinleştirerek toplumsal başkaldırılara yol açtı. Fransa’daki işçi direnişi, ABD’de ırkçılık karşıtı olaylar, Hindistan’da köylü direnişi ilk akla gelenler.

Bu listeye Tunus’u da eklemeliyiz.

Ekonomisi tarıma ve turizme bağlı olan Tunus pandemiye bağlı olarak bir çöküntü yaşadı ve 2020’de %9’a yaklaşan bir küçülme söz konusu oldu. İşsizlik zaten büyük bir sorundu, pandemi ile %18’e fırlayan işsizlik gençler arasında %35’i buldu. Borcun ulusal gelire oranı ise %85’e çıkarak IMF kıskacındaki Tunus’u daha derin bir borç krizine soktu.

İçinde Müslüman Kardeşler’in Tunus kolu olan Nahda’nın dâhil olduğu iktidar bu açlık çemberinde 240 milyon dolara SİHA ve diğer askeri araçları Türkiye’den satın almayı ihmal etmedi ama. Şimdi AKP’nin Tunus’a hibe ettiği 5 milyon doların bir şekilde bu paketin içinde olduğunu anlıyoruz.

Ayrıca pandemide sağlık hizmetlerinin uygun bir şekilde sürdürülemediği ve 11 milyonluk ülkede resmi rakamlara göre 7.500 kişinin COVID-19’dan öldüğü söyleniyor.

Bir hekimin hastane asansörünün düşmesi sonucu ölümü sağlık emekçilerinin yoğun gösterilerine neden oldu. Aşağıdaki sağlık emekçilerinin eylemi esnasındaki çekilen fotoğraf toplumsal dokuya biraz olsun nüfuz etmemizi sağlıyor.

Dr. Bedreddin el-Alavi’nin Devlet Hastanesi asansörünün boşluğa düşmesi ile yaşamını yitirmesi üzerine başlayan eylemlerden bir kare.

Asıl işsiz ve gelecek umudu olmayan gençlerin sokak eylemleri Tunus’u sarstı. Polisin şiddet uyguladığı ve çok sayıda genci gözaltına alındığı eylemler son üç ayda Tunus’ta yaşamı felç etti. Eylemlere sendikaların düzenlediği grevler eşlik etti.

Nahda, Türkiye’de çok yaşadıklarımıza benzer şekilde, sokaktaki gençleri durdurmak için sokağa inebileceklerini bildirdi. Yine Türkiye’deki gelişmelere benzer şekilde, “Milis kuvveti mi kuruyorsunuz?” diye sıkıştırılınca, geri adım attılar ve devlet güçleri ile eylemlerin bastırılmasını kast ettik dediler.

Gençler “Devrimimizi çaldınız” diye bağırdı meydanlarda.

2011’de üniversite mezunu işsiz ve sokak satıcılığı yapan Buazizi’nin polis baskısı sonrası kendini yakmasıyla başlayan ayaklanmanın sonucunda ülkede hiçbir şeyin değişmemesini kast ediyorlar.

Ancak suç hırsızda değil, bir devriminiz olacaksa onu çaldırmayacaksınız.

Eğer işçi sınıfının burjuvaziden bağımsız bir programı ve örgütlülüğü yoksa ortada çalınacak bir devrim de olmaz.

Tunus’ta ve Mısır’da devrilen diktatörlerden sonra ortaya burjuvazinin katılacağı seçimler için bir sandık koymak zaten olmayan devrimi çaldırmak anlamına geliyordu. 

Burjuvazinin değişik klikleri, içinde Nahda gibi gericiler de dâhil olmak üzere sandıktan peydahlandılar.

Şimdi her şey başa sarılmış gibi gözüküyor, derin toplumsal eşitsizliklerin yarattığı öfkeye ve işçi sendikalarının varlığına rağmen emekçi sınıfların bağımsız bir programı ve bu program etrafında örgütlenmesinden yoksunluk.

Pandemi dünyayı bir kez test etti, bize zayıf halka olmaya aday coğrafyaları gösteren bir laboratuvar rolü oynadı.

Güney Avrupa ve Kuzey Afrika kuşağı karşılıklı yoğun ilişkileri ile Akdeniz’de bir devrim coğrafyası sunuyor.