Kapitalizmin/emperyalizmin ekonomi politiğinin sömürü olduğunun önemi ve anlamının farkına varılmadıkça, kuyrukçuluk terk edilmedikçe devrim için adım atılamaz.

Derinleşerek devrimci görevlere

Yasama ve yargısıyla, tüm kurum ve kurallarıyla devletin AKP’lileşmesinin, “tek adam” rejiminin ya da Cumhur İttifakı'nın öne çıkarıldığı her saptama değerli ama yanılsama dolu. Bütünüyle piyasacı ve gerici, sömürücü bir düzen içinde yaşamaya zorlanmaya, düzen içi siyasetin bu düzenin ayrılmaz parçası olduğuna yumulan her göz, kapatılan her kulak düzen gerçeklerini gizlemeye yarıyor. 

Kimi Bakanların Narin’in mezar ziyareti nedeniyle, mezar ve çevresinde düzenleme yapılması gibi sahteliklerle dolu bir dünyadayız. Haziran Direnişinden diğer siyasi yasak ve yargılamalara, Can Atalay kararlarından Narin soruşturmasına, çalışma yaşamına ilişkin baskı ve hak gaspı düzenlemelerinden yeni anayasa çalışmalarına, göç insanlarından işsizliğe ve yoksullaştırmaya kadar yaşanan ne varsa hepsi toplumun gerçekleri yerine sihirli aynalarda yansıtılan yanılsamaları. 

Yasak olan tarikat ve cemaatlerin meşrulaştırılması, uyuşturucu ve insan kaçakçılığının yaygınlaştırılması, her türlü hukuksuzluğun kanıksatılması, laiklik ve aydınlanmanın gericilikle yok edilmesi, kadın ve çocuk cinayetlerinin olağanlaştırılması, işçi cinayetlerinin iş kazası diye yutturulması… Hepsi, hepsi tek yola açılıyor, sömürünün meşrulaştırılmasına. 

Sömürücülerin, burjuvaların gözlükleriyle basılan her deklanşör topluma düzenin hazırladığı görüntüyü sunuyor, kanıksatıyor. Kanıksatma uzlaşma, demokrasi, seçim görüntüleriyle yaygınlaştırılıyor.

Düzen güçleri “Osmanlıcılık” olmadan, “dinsellik” olmadan, “piyasacılık” olmadan, “toplumsal üretim araçları sermayenin elinde” olmadan, NATO olmadan Türkiye’nin yönetilemeyeceği konusunda uzlaşma içinde.   

Sermayenin özgürlüğünün özü soygun, sömürü… Doğanın, halkın olanın, emek gücünün sömürüsü… Düzen siyasetinin özü de aynı. 

Emekçilerin hak ve çıkarları için burjuvazinin çıkarlarının bilinmesi, kuyrukçuluğun ve edilgenliğin terk edilmesi şart. 

Düzeni en gerçekçi biçimde analiz eden, ülke ve dünyadaki uzlaşmaz çelişkileri, sömürüyü en gerçekçi biçimde görüp değerlendiren, bağımsızlığı, yurtseverliği ve devrimi savunup hedefleyen komünistlerin olmadığı ortamlar ne kadar eleştirel olunursa olunsun uzlaşmacılığa, düzenin yaşatılmasına hizmet ediyor. Burjuvalaştırılmış, gericileştirilmiş halk kesimiyse onlara destek oluyor. Sömürücüler bu destekçilerle ve hukuklarıyla düzenlerini meşrulaştırıyor. 

12 Eylül Anayasasından kurtulmak sahteliğine sığınarak piyasacı ve gerici yeni bir Anayasaya atacakları adım karşı devrimciliklerinin yeni bir belgeye kavuşturulmasından başka anlam taşımıyor.  

Kapitalizmin çürüttükleri, felaketleri kendi düzenleri içinde çaresiz ve çözümsüz.

Emekçilerin sömürgecilik yollarında işi yok.  

Gerçek, emekçilerin kapitalizmin/emperyalizmin kuşatması altında yaşamak zorunda olmadığı. 

Gerçek, devrimci ahlak ve disiplinle, devrimci programı olan partide örgütlenen yaşam ilkeleriyle, aydınlanma seferberliğiyle kuşatmayı yırtıp atmayı gerektiriyor.  

Büyüklerin bize bıraktığı önemli sınıfsal tavırlardan biri “ileriye doğru atılan her adım”ın, “her gerçek gelişme”nin bir “düzine programdan daha önemli” olduğu. 

Gericilik ve sömürücülükle işbirliği içinde olunmamalı. Burjuva demokrasisinin aleti olunmamalı. Sermaye sınıfının aklına esir olunmamalı. Atılan her adım örgütlü ve devrimci olmalı, partiyle olmalı. 

Kapitalizmin/emperyalizmin ekonomi politiğinin sömürü olduğunun önemi ve anlamının farkına varılmadıkça, kuyrukçuluk terk edilmedikçe devrim için adım atılamaz.

Kapitalist/emperyalist dünya analizinde “refomist bakış açısı” ile “devrimci bakış açısı” arasındaki farklar hem sorun tanımını hem de görev tanımını etkiliyor. Buradaki kritik eşik, sömürücü gerici düzene örtülü ya da açık ödün vermekten kaçınmayanlarla birlikte yürünemeyeceği, devrimci hedeflerden geriye düşülemeyeceği, devrimci ahlak ve disiplinden aşağıya inilmeyeceği, sınıfsal savaşımdan sapılmayacağı. 

Sömürü karşısında seçenek, sömürücülerle uzlaşmakta değil sosyalizmde. İşçi sınıfı kimliği ve kültürüyle, yurtseverlikle, bağımsızcılıkla, aydınlanma seferberliğiyle, devrimci ahlak ve disiplinle, devrimci dönüşümle kazanılacak sosyalizmde. 

Türkiye Komünist Partisi 104 yaşında yaptığı kongresini “devrimci görevler için derinleşme, derinleşerek devrim ve sosyalizme” ilkesiyle, Türkiye’nin ve dünyanın aydınlık geleceğine olan sarsılmaz inançla, tüm partilileri ve parti dostlarını selamlayarak ve Türkiye’deki bütün komünistleri TKP saflarına davet ederek tamamladı.