Afet işlerinin devlet tarafından yerine getirileceği ileri sürüldü, dayanışma araç ve gereçlerine el konulmaya, halka ve örgütlenmelere karşı yaptırımlar uygulanmaya kalkışıldı.

Dayanışma dayanaksız değil

Yerleşme ve yapılaşma, afete hazırlık, afet sonrası arama kurtarma çalışmaları, yapılacak yardımlar, alınacak önlemler, planlama ve denetim devletin görev ve sorumluluğunda. Bu alanlarda görev, yetki, sorumluluk ve kaynak dağılımı hukukla düzenlenmesine karşın “yıkımın altında kalan AFAD ve Kızılay” 6 Şubat depremlerinin başlıklarından biri oldu. Çoklu yıkım aramayı, kurtarmayı, can ve mal kaybını, çevre, sağlık, beslenme, korunma, barınma, iletişim gibi maddi ve manevi yaşamsal gereksinmelerin karşılanmasını olumsuz etkiledi.

Eşzamanlı olarak hukukun, devletin, eşgüdümsüzlüğün ve uygulamanın boşlukları afet bölgesindeki ve dışındaki halk tarafından, siyasi partiler ve çeşitli örgütlenmeler tarafından karşılanmakta.

Toplumsal dayanışma hukuksuzlukla tanımlandı, afet işlerinin devlet tarafından yerine getirileceği ileri sürüldü, dayanışma araç ve gereçlerine el konulmaya, halka ve örgütlenmelere karşı yaptırımlar uygulanmaya kalkışıldı.

Burada siyasal iktidarın hukuksuzlukları üzerinde duracak değiliz. Toplumsal dayanışma düzenin hukukuna ve hukuksuzluklarına yanıt verirken kendi hukuksal geçerliliğini gösterdi. Anayasayı isteklerine göre değiştirenlere, ihmal ve ihlal edenlere o Anayasanın nasıl kullanılması gerektiğini de anımsattı.

Dayanışma hakkı, tıpkı direnme hakkı gibi, Anayasanın sözünde doğrudan yer almamakla birlikte özünde var. Bireysel ve toplumsal yaşam hakkı hukukla güvence altına alınırken hem devlete hem de bireylere ve toplumsal örgütlere görev ve sorumluluklar yükleniyor. Hukuk, devleti bu konuda tekel olarak kurumlaştırmıyor. Kaldı ki toplum içinde devlet sınırlı, devlet içinde de siyasal iktidar sınırlı.

Ulusun egemenliği Anayasanın koyduğu esaslara göre yetkili organlar eliyle kullanılırken birey ve toplum, savaşımlarla kazanılan hak ve özgürlüklerle, ödevler yok sayılamaz. Bireysel yaşam hakkı toplumsal yaşam hakkıyla, kamuculukla, yurtseverlikle, planlamayla, laiklikle, bağımsız ve sömürüsüz toplumla bütünseldir. Dayanışma ve toplumsal denetim egemenliğin, hak ve özgürlüklerin doğalıdır.

Anayasanın “Başlangıç”ında vurgulanmaya başlar konu: “Topluca Türk vatandaşları”, “ulusal gurur ve iftiharlarda”, “sevinç” ve “nimet”lerde, olduğu gibi, “kederlerde, ulusal varlığa karşı hak ve ödevlerde, külfetlerde ve ulus hayatının her türlü tecellisinde ortak”dır. Bu ortaklık “karşılıklı içten sevgi ve kardeşlik duygularıyla” sürdürülür ve “huzurlu bir hayat talebi” hakkı esastır.

“Toplumun huzuru”, “ulusal dayanışma ve adalet anlayışı” ve “başlangıçta belirtilen temel ilkeler” Cumhuriyetin nitelikleri arasındadır (m.2), bu nitelikler değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.

Ulusun bütünlüğünü, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; hak ve özgürlükleri, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmak; insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli koşulları hazırlamaya çalışmak devletin temel amaç ve görevleri arasındadır (m.5).

Devlet olağan yaşamda yapacağını afet durumunda daha hızlı, etkin yapmak; ayrımcılık yapmamak (m.10) zorundadır. Afette gerekenler devlet tarafından yapılmazsa ya da ayrımcılıkla yapılırsa halkın dayanışma içinde bulunması; yaralarını kendi olanaklarıyla sarıp gereksinmelerini kendi olanaklarıyla karşılaması kaçınılmaz, vazgeçilmez hale gelir.

Temel hak ve özgürlüklerin kötüye kullanılmaması ilkesi devleti, kişileri ve toplumu birlikte kapsar (m.14). Temel hak ve özgürlükler kişinin diğer kişilere ve ailesine karşı ödev ve sorumluluğunu içerirken, topluma karşı ödev ve sorumluluğu da içerir (m.12).

Temel hak ve özgürlük sınırlamalarının Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla yapılıyor olması yeterli değildir. Anayasanın özüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik cumhuriyetin gereklerine, ölçülülük ilkesine aykırı olmaması gerekir (m.13). Toplumsal ilişkiler de bu kapsamdadır. Dayanışma içindeki insanları engellemek, gözaltına almak bu ilkelere uygun değildir.

Herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığı koruma ve geliştirme hakkı (m.17) insanların bir arada, toplum halinde yaşamasının, dayanışmasının da güvencesidir. Savaş, seferberlik veya olağanüstü hallerde temel hak ve özgürlüklerin kullanılmasının durdurulmasında “kişinin yaşam hakkına, maddi ve manevi varlığının bütünlüğüne” dokunulamayacağının hüküm altına alınması toplum halinde yaşama ve dayanışmanın içeriğini de tanımlar (m.15).

Toplumsal denetim hem bireysel hem de (siyasi partiler, dernekler, vakıflar, sendikalar, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları yoluyla) örgütsel olarak Anayasanın güvencesi altındadır. Bu hak ve özgürlükler, düşünce, düşünceyi açıklama ve yayma, bilim ve sanat, basın ve yayın, toplantı ve gösteri yürüyüşü, grev, kamuculuk, sağlıklı ve dengeli çevrede yaşama, planlama, siyasi faaliyet, bireysel ya da toplu dilekçe, kamu hizmeti ve yararı, topum yararı gibi anayasal hak ve özgürlüklerle geçerlilik kazanır, toplumsallaşır. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz (m.35).

Devlet anayasal bütünlük içinde afet dolayısıyla alınacak önlemler ile yapılacak yardımları, arama ve kurtarmaları organize edip yapamıyorsa, güvenliği (polisiye görmekle sınırlandırıp) sağlayamıyorsa halkın bu görev ve sorumluluk boşluğunu doldurmak veya kötüye kullanılan, toplum yararına kullanılmayan görev ve sorumluluklara karşı hakkını aramak amacıyla dayanışması, ivedi konularda olaylara el atması anayasal hak, görev ve sorumluluktur.

Afete uğrayan, afetten birinci derecede mağdur olan, can ve mal kaybına uğrayan halktır. Hukuksal, yönetsel, teknik düzenleme ve uygulamalar bütünsel bir planlama ve eşgüdüm içinde gerekli olmakla birlikte, afetle doğrudan veya dolaylı karşı karşıya gelen halkın içinde olmadığı eşgüdüm yapılamaz. Devletin temel amaç ve görevlerindeki eşgüdümsüzlüğe ve gecikmeye sessiz ve tepkisiz kalınamaz. Afet bölgesindeki ve dışındaki halkın devletten daha hızlı reflekslerle dayanışması hem boşlukları doldurur hem de alınması gereken önlemlere ve yapılması gerekenlere destek olur, engellenemez.

Savaşımlarla kazanılan hak ve özgürlükler, toplumsal dayanışmayla, örgütlenmeyle ve toplumsal denetimle korunacak. Toplumsal üretim araçları sermayeye ve siyasal temsilcilerine, toplumsal yaşayış piyasaya teslim edilmeyecek.