“Cumhuriyetin ne hayrını gördük” haklı sorudur. Sahi, neden hayırsız bir cumhuriyet kaldı sizden geride, söylesenize.
“Cumhuriyetin ne hayrını gördük”, iyi sorudur. Yıkılmayacak yeni bir cumhuriyet için bu soruyu tekrar tekrar sormalıyız. Cumhuriyet yurttaşlarına “hayır” göstermelidir, hatta elindeki her şeyi vermelidir. Yurttaşlık vermelidir örneğin, eşitlik vermelidir, özgürlük vermelidir; Cumhuriyet çıkarabildiğince yükseğe çıkarmalı, yurttaşlarını yüceltmelidir. Yurttaşlarının başını dik, karnını tok tutmalıdır, aç açık bırakmamalıdır. Her yurttaşını eğitmeli, her yurttaşına sanat öğretmeli, her yurttaşını müziğe yöneltmelidir. Vermeyen, hayır işlemeyen, cumhuriyet olur mu? Vermiyorsa ya yıkılmıştır ya da yıkılmak üzeredir.
Peki cumhuriyet yurttaşlarına vereceklerini nereden alacak? Yıkacak, el koyacak. Cumhuriyetin devrimi de işte burada. Sultanın mülkünü alıp halka verecek, o mülkü vatan yapacak. Aristokrasiyi, din adamları sınıfını kovalayacak, ağalığı dağıtacak. Dağıtacak ki, köylüye verecek bir toprak, halka verecek bir ülke olsun.
Bu hayırsız cumhuriyet, bunların bir kısmını yapmıştır. Eskiyi yıkmıştır, eskiye ait olana el koymuştur. Sultanın mülkünü halka vermiş, o mülkü vatan yapmıştır. Din simsarlarını, toprak ağalarını kovalamıştır. Monarşiyi yıkmak, yerine anayasal bir düzen kurmak, tabii buna meclis de dahildir, laikliği ilke haline getirmek cumhuriyetin marifetidir. Ama sonra tereddüt etmiştir. İşlerini yarım bırakmış, laikliğinin militanlığını törpülemiştir. Ağalık düzenini dağıtıp toprak reformu yapmayı gerekli görmemiştir. Sebebi basit, devrimci döneminde içine sızan sermaye sınıfı ona rengini vermeye başlamıştır çünkü.
Biliyoruz, cumhuriyetin devrimi kısa, karşı devrimi uzundur. Biz kısa devrimci cumhuriyetin izindeyiz demek ki. Karşıdevrimde cumhuriyet bulamayız. Demek ki Menderes’te, Demirel’de, Erbakan’da, Türkeş’te, Evren’de, Özal’da, Erdoğan’da cumhuriyet yoktur. Size hayrını göstermeyen, cumhuriyet değil karşıdevrimidir. Halka vereceklerini saklamış, bir avuç sermayedara vermişse o cumhuriyet cumhuriyet değildir zaten. Laiklik tepelenmiş, eşitlik ve özgürlük rafa kaldırılmışsa cumhuriyet yetmezliğindendir. Anayasa yoksa, iktidar sınırsızca at koşturuyorsa cumhuriyet yıkılmıştır. Meclisinin içi boşaltılmışsa, halkın yönetimi ortadan kalkmıştır.
Ama anayasa uygulanıyormuş, meclis açıkmış, cumhuriyet ayaktaymış gibi davranmayı seviyor düzen. Çünkü o sayede sorulabiliyor “cumhuriyetin ne hayrını gördük” sorusu.
Her şeye rağmen iyi bir sorudur bu. Bir daha yıkılmayacak yeni bir cumhuriyet için bu sorunun ateşi harlı tutulmalıdır. Alacaksan vereceksin. Vermeyen cumhuriyet düşünemeyiz ama almayan cumhuriyet de mümkün değildir. Bunların bir diyalektiği var; olmak için yıkacak, alacak, kuracak ve verecek. Sadece mülkü mü? Eski düzene, eski rejime ait kimlikler de yıkım listesine dahildir. Cumhuriyet yeniden kurmak üzere alanı düzler. Haliyle cumhuriyetten hayır bekleyenin yurttaş olmasını bekleme-isteme hakkımız var. Hayrını görmek isteyen sorumluluğuna katlanmalıdır!
***
Tabii bunları daha da sadeleştirebiliriz. Okuma yazması olamayan anne babaların çocuklarını üniversiteye gönderebilmesidir cumhuriyet. Ön şartı eğitimin parasız olmasıdır. Her yurttaşın eğitim alma hakkı, eğitimin bir kamu hizmeti olmasıyla mümkündür. Eğitimi, okulu özelleştirirseniz, yoksul ve ümmi ailelerinin çocuklarından da vazgeçmiş olursunuz. Hem özel okul hem cumhuriyet olmaz.
Özel sağlık da olmaz, sağlık, cumhuriyette, geneldir. Yurttaş olmanın gereği olan bir haktır sağlık. Demek ki sağlığı paralı cumhuriyet olmaz. Parası kadar sağlık hizmeti alana da yurttaş demek saçmadır. Müşteri, yurttaş değildir.
Cumhuriyette paralı askerlik olmaz. Askerlik cumhuriyetin halka, halk olmanın sorumluluğu gereği yüklediği bir yükümlülüktür. Halkın veya ulusun güvenliğini halkın silahlanmış üyeleri koruyacak, zorunlu askerliğin anlamı budur. Cumhuriyet silah kullanma tekelini o nedenle aristokrasiden almış halka vermiştir, devrimci bir iştir. Askerliği ücreti mukabili yapılan bir işe dönüştürdünüz mü, o asker de parayı verenin askerine dönüşür. Demek ki cumhuriyetin de şartları var, devlet halkın devleti, ordu halkın ordusu olacak. Sermayenin devletinde ve sermayenin ordusunda cumhuriyet bulamayız.
Haliyle cumhuriyet yürürlükteki düzende değil. Cumhuriyet bir fikir, cumhuriyet bir rüzgâr, cumhuriyet bir umut. Zenginlerin değil yoksulların, zalimlerin değil ezilenlerin fikri, rüzgârı, umudu bu. Ezenin, sömürenin ne cumhuriyeti olacak?
Biz 1789’un, 1917’nin, 1923’ün rüzgarındayız, fikrimizi ve umudumuzu onlardan aldık. Kul olmamayı onlardan öğrendik. Halk olmayı, meclisi, yasayı, anayasayı, boyun eğmemeyi onlara borçluyuz. Cumhuriyet yolumuz, insanlık tarihindeki en devrimci buluşumuz. Kahramanı yoksullar, haini patronlar olan fikri hür, vicdanı hür bir çağın özetidir bu.
***
Devrim kısa, karşıdevrim uzundur. Biz kısa devrimci cumhuriyetin çocuklarıyız. Bir de gericiliğin kucağında büyüyenler var. Kafaları karışık, aralarından bazıları AKP ve şefini bile Kemalist sanıyor. Oysa generaller Kemalizm’i, 12 Eylül 1980’de, cami avlusuna bırakıp kaçtı. Terkedilmiş ve hiç büyümemiş bir çocuktur cumhuriyet.
Tabii “ben bu cumhuriyetin ne hayrını görmüşüm” haklı sorudur her şeye rağmen. Yıkılmayacak yeni bir cumhuriyet için bu sorunun ateşini körüklemeliyiz. Cumhuriyet yurttaşlarına “hayır” göstermelidir. Cumhuriyet büyümelidir!
Tabii bunun da şartları var, devlet ve hükümet de cumhuriyetin devleti ve hükümeti olmalıdır. Cumhuriyeti yıkmak isteyen bir hükümette ve yeniden bir aileye teslim olmuş devlette cumhuriyet sorumluluğu arayamayız. Cumhuriyetin şeyhlere, şıhlara, tarikatlara, gericilere, karşıdevrimcilere, ümmetçilere bir faydası olmaz zaten, fıtratına ters. Durum buysa TÜSİAD’dan isteyeceksin hayrı, “ben bu sermaye düzeninin ne hayrını görmüşüm” diye kuracaksın cümleni. Demem o ki, sermayeden isteyeceksin biraz da, her şeyi cumhuriyetten beklemeyeceksin!
***
Meclis başkanının vekili kürsüde, cumhuriyetten hayır bekliyor. Mağdur olmuş cumhuriyetten, dediği bu. Hep koltukta, hep kürsüde, hep masada oysa. Tabii “cumhuriyetin ne hayrını gördük”, ona rağmen iyi sorudur. Cumhuriyeti yıkılmış ve yeniden ümmet yapılmaya çalışılan halkımız sorar, sonuna kadar hakkıdır. Ama bunu saray kapısında, zalim sofrasında sorarsanız gülünç olursunuz ancak.
Cumhuriyet bir fikir, cumhuriyet bir rüzgâr, cumhuriyet bir umut. Zenginlerin değil yoksulların, zalimlerin değil ezilenlerin fikri, rüzgârı, umudu bu. O rüzgâr, o fikir, o umut bizim. Hayır beklediğimizden değil, insan olmak ve insan kalmak istediğimizden cumhuriyetçiyiz. Sözümüzü söyleriz, yenisini isteriz, bedeli neyse öderiz.
“Cumhuriyetin ne hayrını gördük” haklı sorudur. Sahi, neden hayırsız bir cumhuriyet kaldı sizden geride, söylesenize.