Eğitim öğretim süreçlerinde laik ve bilimsel anlayışlara, toplumsal cinsiyet eşitliği ve insan hakları gibi konulara yer verilmedikçe her türlü istismarın, tarikatçılığın artacağını görmek gerekiyor.

Çocuk istismarı

Neredeyse her gün cinsel içerikli çocuk istismarı olayı ortaya çıkıyor. Bu tür her istismar haberi, vicdan sahiplerinin içini derinden sızlatıyor ve iç sızlama istismarla da sınırlı kalmıyor. Örneğin,

  • Ensar vakfında 2012-2015 yılları arasında yaşanan çok sayıdaki çocuk istismarı haberi üzerine, kadın olan aile bakanının, olayın “bir kere olması karalamak için gerekçe olamaz" demesi! 
  • En son ortaya çıkan 6 yaşındaki kız çocuğuyla ilgili olayda, aile bakanının “iki yıldır olayı bildiklerini” söylemesi ve dolayısıyla iki yıldır ilgililerin kılını bile kımıldatmadığının anlaşılması!
  • 6 yaşındaki çocukla ilgili olayın ilk kez on yıl önce ortaya çıkması ve üzerinin örtülmesi! 
  • Cumhur ittifakına dahil bir partinin il başkanı hakkında çocuk istismarıyla ilgili olarak dava açılmadan önce, partisine haber verilmesi ve il başkanlığından istifa etmesi sonrasında sanık hakkında dava açılması!
  • Cinsel istismar olaylarında mahkemelerin, “Çocuğun rızası var “ ya da “Rızası olabilir” yorumuyla ceza indirimi yapması ve de hatta beraat kararı bile verebilmesi! 
  • Pek çok istismar olayında, mahkemede saygılı davranan sanığa (sanki istismara uğrayan mahkemeymişçesine) “iyi hal’ yorumuyla ceza indirimi yapılması!
  • “Silahlı kuvvetlerin ‘kimyasal silah kullandığı iddiası’ incelenmelidir” diyen kişi anında tutuklanırken, 6 yaşındaki çocuğun istismarı konusunda herhangi bir tutuklama yapılmaması, duruşma tarihinin Mayıs’a atılması ve tepkiler üzerine Ocak sonuna çekilmesi! 
  • Yandaş yayın organlarının istismar olaylarını haber yapmaması! Haber yaptıklarında ise genelde olayı hafifletme çabasını öne çıkaran haber ve yorumlara yer vermesi! 
  • Çocuk istismarı ile ilgili olayların daha çok inançları kendi çıkarları için kullanmaya kalkan kişi ve kuruluşlarda yaşanması!
  • Bu tür olaylarda iktidarın ilk eğiliminin, olayın üstünü örtmek olması! 
  • Çocuk yaşta evlilik yasak olsa da, 2021 yılında çocuk yaşta anne olanların sayısının yedi binlere ulaşması!
  • İstanbul’daki evli kadınların yaklaşık beşte birinin çocuk yaşta evlenmiş olması!
  • Kimilerinin çocuk yaşta evlendirilmeleri istismar olarak görmemesi, 
  • Özgür iradeleri ve kendi istekleriyle el-ele tutuşan gençlere saldıranların, çocuk istismarı konusunda dillerini yutması;
  • İktidarın, diyanetin, sayıları yüze ulaşan ilahiyat fakültelerinin, ilahiyatçı rektör ve dekanların, çocuk istismarı ve kadın cinayetleri gibi vicdanları sızlatan olaylarda sessiz kalması,

gibi istismar olaylarıyla ilgili ek haberler ve ilişkili gelişmeler de vicdanları sızlatıyor. 

Vicdanları sızlatması yanında bu istismar olaylarında, ülkenin geleceği açısından sakıncalı bir durum iktidarın tutumu oluyor. İktidar cinsel olayların üzerine gideceğine, son 6 yaş olayında görüldüğü gibi olabildiğince olayı görmezlikten geliyor. Olayla ilgili haber yasağı getirebiliyor. Hatta istismar olayına karışan vakıflarla protokol imzalamaya devam ederek, bir bakıma o kurumları teşvik etmiş oluyor. Tarikatların/gericilerin baskısı nedeniyle iktidarın ‘İstanbul Sözleşmesi’nden çıkması, bakanlığın ve YÖK’ün ‘toplumsal cinsiyet eşitliği projelerini’ sonlandırması da istismarı kolaylaştıran değişimler oluyor. Bu arada çocuk istismarının, cinsel istismarla sınırlı olmadığını da görmek gerekiyor. Örneğin,

  • Çocuğun türban, sarık ve cüppe kullanmaya teşvik edilmesi,
  • Çocuğun öğrenmeye hazır olmadığı küçük yaşta ilkokula başlatılması
  • Çocuk yaştakilere hafızlık kursuna ve Kuran kursuna gitme izni verilmesi,  
  • Diyanete, tarikatlara, laik ve bilimsel içerikte olmayan öğretilere izin verilmesi,
  • Bazı çocuklara anadilinde eğitim görme fırsatı verilmemesi,
  • Zorunlu öğrenim çağında olan yüzbinlerce çocuğun okullu olmasının sağlanmaması,
  • Kendisini tanımadan, yeteneklerinin ve eğilimlerinin neler olduğunun ayrımına varmadan çocuğun ailenin tercihiyle 5. sınıfta imam hatibe gitmesinin yolunun açılması, 
  • Çocukların zorunlu olarak seçmeli din dersine kayıt olması;
  • Yerel mahkemelerin ve de AİHM’nin zorunlu olamaz dediği din bilgisi ve ahlak bilgisi (DKAB) dersinin zorunlu ders olmaya devam ettirilmesi,
  • Zorunlu öğretim çağındaki çocukların örgün eğitim yerine açıköğretimde okumasına izin verilmesi,
  • Okulunda disiplin sorunu yaşayan çocuğun açıköğretime nakledilmesi, 
  • Liseye geçiş sisteminde çocukların önemli bir bölümünün imam hatiplere ya da açık liseye gitmek zorunda bırakılması,
  • Lise öğrencilerine (çocuk yaştakilere) evlenme izni verilmesi ve de lisede evlenen çocuğun açık liseye nakledilmesi,
  • Seçme sınavlarında DKAB dersi ile yabancı dilden soru sorulması,
  • Küçük yaşta evliliklere izin verilmesi,
  • Meslek liseli öğrencilerin, staj zamanında asgari ücretin üçte biri kadar bir ücretle çalıştırılması,
  • Kimilerinin "kızlar okumamalı" demesi,
  • Diyanetin kız çocuklarının 9 ve erkek çocukların da 12 yaşında evlenebileceğini kabul etmesi,

gibi olayların her biri, bir yanıyla çocuk istismarı niteliğinde oluyor.

Çünkü bu tür uygulamalar çocuğun kendini ve çevresini gerçekçi bir biçimde tanıyıp iradesine sahip çıkmasını ve yeteneklerine göre gelişimini engelleyebiliyor ve sömürülmesini kolaylaştırabiliyor.

Bu nedenle cinsel olanı dahil her türlü istismarın eğitim sistemiyle ilişkili olduğu görülüyor. Eğitim öğretim süreçlerinde laik ve bilimsel anlayışlara, toplumsal cinsiyet eşitliği ve insan hakları gibi konulara yer verilmedikçe; çocuklar okuyan, düşünen, sorgulayan ve araştıran özgür kişiler olarak yetiştirilmedikçe, her türlü istismarın; tarikatçılığın; içine şeytan kaçtığına ve bu şeytanın muskayla-duayla-hocayla cinsel ilişkiye girerek çıkacağına inananların artacağını görmek gerekiyor. 

[email protected]