Öğretmenlere karşı her fırsatta orantısız güç kullanılması ve ‘çapulcu’ gibi sözlerle saldırmasının bir nedeni hak arayanlara karşı duyulan kızgınlıktır.

Çapulcu!

Bilindiği gibi Cumhuriyet “fikri hür, vicdanı hür ve irfanı hür” olan, kendilerinin birer özgür yurttaş olduklarının bilincinde olanların, halk egemenliğine, insan haklarına ve dolayısıyla toplumsal cinsiyet eşitliğine inananların benimsediği yönetim biçimidir. 

Ne denli dindar olursa olsun laik anlayışta olanlar, doğal olarak insan haklarını ve toplumsal cinsiyet eşitliğini de benimsemektedirler. Laik anlayışı benimseyenler, olabildiğince dindar-dinsiz, Sünni-Şii-Alevi, Hristiyan-Musevi-Müslüman, kadın-erkek-eşcinsel, zengin-fakir, Arap-Kürt-Türk-… ayrımı yapmamaktadırlar.  

Günlük yaşam içinde yurttaş olmanın bir sorumluluğu, kendi hakkına olduğu kadar başkalarının hakkına da doğaya da sahip çıkılmasıdır. Üstelik hakkını koruma ve hakkını arama, yurttaşlara verilmiş anayasal bir haktır. Bu hakkın kullanılması, yurttaşın birey olarak ya da topluca, karşılaştığını düşündüğü bir haksızlık karşısında dilekçe yazarak da olur, çeşitli yollarla demokratik gösteri yaparak da olur, çıkar yol kalmayınca da mahkemede dava açarak da olur.

Her toplumda yurttaş olamayanlar, kendi özgürlüğünün ayrımında olmayanlar ya da kendi özgürlüklerine sahip çıkamayanlar da vardır. Bu tür insanlar, bir güce bağımlı olduklarından, genellikle bir haksızlığa maruz kaldıklarının ayrımına varamamaktadırlar. Bir haksızlığa uğradıklarını düşündüklerinde ise bunu alınyazısına-kadere bağlayarak haksızlığı içine sindirebilmektedirler. 

Bu arada insan haklarını benimseyemeyen/demokratik olamayan iktidarlar da, genelde yönettikleri ülke insanının yurttaş olmasından, hakkını aramasından ve iktidarı eleştirmesinden hoşlanmamaktadır. 

İnsan haklarına saygılı olamayan iktidarlar, Fetönün Bank Asya’sına para yatırmış olanları yargılamadan meslekten çıkarırken, bu bankada müdürlük yapan yandaşlarını daha yüksek devlet makamlarına atayabilmektedirler. Yargılanmadan bir OHAL KHK’si ile meslekten çıkarılmış bir kişinin kardeşinin örneğin bir vakıf üniversitesine atanması yapılmazken, 15 Temmuz 2016 darbe girişimine fiilen katılmış bir subayın kardeşi yandaş ise elçi olabilmektedir. İktidar insan haklarına saygılı olmadığında, adalet de hukuk da ortadan kalkmaktadır. Muhaliflere hakaret edenler demokratik haklarını kullanmış sayılırken yandaşları eleştirenlere hapis cezası verilebilmektedir. Yasal olarak suç olmayan söylemde bulunan kişi muhalifse tutuklanmakta, yandaş kişi suç işleyip tutuklansa da, mahkeme heyeti değiştirilerek serbest bırakılabilmektedir. 

Bu tür iktidarlar için hak arayanın, akademisyen, işçi, köylü, hekim, polis, öğretmen, öğrenci, kadın, erkek, çocuk, yaşlı olup olmaması fark etmemektedir. 

TDK ‘çapulcu’ sözcüğünü, ‘Başkasının malını alan, talan eden kimse, yağmacı’ olarak tanımlamaktadır. Ancak demokratik olmayan iktidarlar için, ağaçlara, ormanlara, doğaya ve toplumdaki tüm farklılıklara demokratik yollarla sahip çıkan Gezi Parkı eylemcileri, çapulcudur! Barış isteyen akademisyenler, aydın müsveddesidir, vicdansızdır, ahlak yoksunudur! Hak arayan öğretmenler ise, sokaklarda dolaşan çapulculardır!

Çünkü demokratik olamayan iktidarlar için hak arayanlar değil, 

  • Çocukları caddelerde sarıkla yürüten,
  • Kızları türbana sokan,
  • Kızları ayrı katlarda ya da ayrı sınıflarda toplayan,
  • Ödül karşılığı öğrencilerine oruç tutturan,
  • Hizbullah üyesi olan,
  • Okulunda iftar/ sahur düzenleyen,
  • ‘Abdestini al, temiz kal' kampanyası yapan,
  • “Kadının tek taraflı beyanı ile yargıya varılması, erkekleri kadının iki dudağına teslim etmek, adil olmadığı gibi üstüne birde zulümdür!” 
  • Muhalif belediyenin iki otobüsü çarpışınca, “Binlerce yaralı var!”
  • Ülkeyi İngilizlere ve Yunanlılara teslim edip Kurtuluş Savaşını başlatanların idamını isteyen padişah, vatan haini değildir

diyen kişiler makbuldür. 

Demokratik olamayan iktidarlar, Cumhuriyetin aydınlanmacı devrimlerinden, laiklikten ve bağımsızlıktan yana olup II. Abdülhamit, Osmanlı, padişah, hilafet,  Osmanlıca, … hayranı olmayan eğitimcilerin hak aramalarına çok daha tepkilidir. 

Çünkü bu tür eğitimciler, genelde demokratik olamayan iktidarların nefret ettiği değerlere sahip olmanın yanında, öğrencilerinin gerçekleri öğrenmesi için çabalayan kişilerdir. Öğrencilerin deprem olma nedeni, padişahlığın nasıl bir yönetim olduğu, anadili Osmanlıca olan kimselerin bulunmadığı, Osmanlının I. Dünya Savaşı sonrasında ve Kurtuluş Savaşı’ndaki tutumu gibi konulardaki gerçekleri öğrenmesine yardımcı olan emekçilerdir. Öğrencisinin kinin ve dinin davacısı olmayıp özgürleşmesini sağlayan eğitimcilerdir.

Demokratik ve barışçıl yollarla hak arayan ya da isteklerini dile getiren öğretmenlere karşı AKP’nin eğitim bakanlarından örneğin 

  • Ömer Dinçer’in,  “Sorun aslında kişilerin kendilerini öğretmenliğe hazırlamaları ve başka alternatifler üretememeleridir
  • Ziya Selçuk’un, “Öğretmen maaşı devlete yük oluyor” 
  • Mahmut Özer’in, “Mühendisler de atanamıyor ama böyle ağlamıyor” 

demeleri, hak arayanlara/ istekte bulunanlara kızmaları yanında, eğitimcilik/öğretmenlik anlayışına ne denli yabancı olduklarını da göstermektedir. 

Öğretmenlere karşı her fırsatta orantısız güç kullanılması ve ‘çapulcu’ gibi sözlerle saldırmasının bir nedeni hak arayanlara karşı duyulan kızgınlıktır. Bir başka neden de, okulların açılması arifesinde, bu öğretmenleri gözden düşürme ve gündemi saptırıp eğitim sisteminde var olan aksaklıkların eksikliklerin ve yanlışlıkların üstünü örtme hedefidir.  

Piyasacı ve gerici iktidarlarda, öğretmenlerin çapulcu, kadınların sürtük, akademisyenlerin aydın müsveddesi olmasının kaçınılmaz olduğunu ve eğitim-öğretim süreçlerinde de özgür insan yetiştirme hedefinin olmayacağını görmek gerekiyor. 

[email protected]