Süslü lafları sever sermaye sınıfının temsilcileri. Centilmenlikmiş… Geçiniz. Kölelik anlaşmalarıdır bunlar.

Bu patronlar mı işçileri "ahlâksız" diye fişlemişti?

Rekabet Kurumu bir dizi şirkete, şirketlerindeki çalışanlarla ilgili kendi aralarında yaptıkları “centilmenlik anlaşmaları” nedeniyle soruşturma açtığını açıkladı.

Açıklamada şöyle deniyor:

“Özellikle işgücü piyasalarında emek için rekabet halinde olan işveren konumundaki teşebbüslerin aralarındaki doğrudan/dolaylı anlaşmalar yoluyla çalışanların teşebbüsler arasındaki transferlerini engellemeleri, çalışanları daha yüksek ücretler ve daha iyi koşullar sunan iş fırsatlarından mahrum bırakmaları…”

Devamında kurum, ön araştırmanın tamamlandığını, toplanan belgelerin 1 Nisan tarihinde yapılan toplantıda ele alındığını, bulguların ciddi ve yeterli olduğunu ifade ediyor ve isimlerini sıraladığı 35 şirket için soruşturma açıldığını belirtiyor.

Yapılan “centilmenlik anlaşmaları” ile ilgili Rekabet Kurumu'nun “ciddi ve yeterli bulgulara” sahip olduğunu anlıyoruz.

Öncelikle patronlar arasında yapılan bu tip anlaşmaların yeni olmadığını söylemeliyim. Pek çok sektörde geçmişten beri bu tip anlaşmalar hep yapılır. Rekabet Kurumu’nun başlattığı yeni soruşturma bu anlaşmaların bugün de sürdüğünü gösteriyor.

Bu anlaşmalar çalışanlar için büyük sorunlara neden oluyor.

Birincisi, birbiriyle benzer işi yapan şirketlerin birinde çalışan işçi diğerinde işe alınmıyor. Bunun amacının şirketlerin birbirinden nitelikli eleman transferini önlemek olduğu söylense de esas olarak çalışanların çalıştıkları şirkete mahkûm olması amaçlanıyor. Şimdilerde moda ceza yöntemi olan elektronik kelepçenin bir başka biçimi diyebiliriz.

İkincisi, şirketler pozisyona göre ücretleri aralarında yaptıkları bu centilmenlik anlaşmasıyla belirliyor. Böylece çalışanların ücretini önemli ölçüde düşük tutmayı başarıyorlar. Örgütsüz oldukları için toplu pazarlık hakkına sahip olmayan çalışanların, ayrıca bireysel pazarlık derdinden de tümüyle kurtulmuş oluyor.

Ve üçüncüsü, bu centilmenlik anlaşmaları, İK’lar arasında fişleme bilgilerinin paylaşılmasını da içeriyor. “Kara liste” diye bilinir. Sadece kimlik bilgileri değil işçiye dair pek çok detay notları da içerir. Amiriyle uyumsuz, özensiz, solcu, orta yolcu vs… Şirkete yeni biri başvurduğunda bu listelerdeki tafsilatlı bilgiler de servis edilmiş olur. İK dosyaları zaten bu iş için de tutuluyor.

Centilmenlik anlaşmalarının yazılı yapılmadıklarını biliyoruz. Çünkü patronlar bu anlaşmaların aralarındaki rekabeti düzenleyen mevzuata aykırı olduğunun farkındalar. Ama öte taraftan bu tip anlaşmalar Anayasa’ya, yasa ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınmış çalışma hürriyetine de aykırı.

Süslü lafları sever sermaye sınıfının temsilcileri. Centilmenlikmiş… Geçiniz. Kölelik anlaşmalarıdır bunlar.

Bir dönem bankacılık sektöründe yaygındı. Hâlâ bir bankacının, çalıştığı bankadan çıkarıldığında ya da oradan ayrıldığında başka bir bankada iş bulması kolay değildir.

Şimdi belli ki teknoloji işletmeleri başı çekiyor. Hepsinin ortak özelliğinin sendikasızlık ve örgütsüzlük olduğunun altını çizelim. Açıklanan 35 şirketin arasında bolca yazılım, sanal yemek, internet, sanal ticaret şirketleri var. Bu şirketler arasında Koçsistem, NTV Raydo, Google reklamcılık, Sahibinden, Logo Yazılım, Markofoni, Mynet, Doğuş Planet gibi bulundukları sektörün “prestijli” şirketleri de var.

Listenin başında da Yemek Sepeti bulunuyor. Hani şu kısa süre önce işçilerin sendika üyeliklerini bakanlıkla işbirliği halinde düşürüp, sonra da sendikalara “beni trollerle linç edeceklerine işçilere sağladığım koşullar için teşekkür etmeliler” diye çatan Nevzat Aydın’ın süslü şirketi Yemek Sepeti.

Kod-29 ile ahlaksız damgası vurup işçi çıkaran, hak hırsızlığında, sendika düşmanlığında sınır tanımayan patronlar bunlar. Ve asla soruşturma açılan 35’lik listeyle sınırlı değiller.

Rekabetleri de centilmenlikleri de ahlaksızlık üzerine kurulu.