Pandemi ABD hegemonyasını ve Bolsanaro’yu test etti. Sonuç, ABD’nin hegemonyasını sürdürmek için artık nitelikli bir burjuva siyasetçisi üretemediği oldu.

Brezilya’da düzen ve ABD hegemonyası sarsılıyor

Brezilya uzak bir ülke Türkiye’ye, ama manşetten inmiyor. Önce Çiftlik Bank dolandırıcısı Brezilya’da teslim oldu, sonra Türk uçağında kokain yakalandı.

Bu vesile ile biz Güney Amerika’nın ekonomik lideri ve emperyalist düzende önemli bir yeri olan 200 milyonu aşkın nüfusuyla bu ülkeye bir kez bakalım. 

2022’de başkanlık seçimine hazırlanan Brezilya kentleri kitlesel protesto gösterileri ile sarsılıyor. Kitleler Başkan Bolsanaro’nun pandemide takındığı sefil tutum nedeniyle görevden alınmasını ve yargılanmasını talep ediyorlar.

Biliyorsunuz, Bolsanaro bir ABD kuklasıydı ve yargı üzerinden ilerleyen örtülü bir darbenin sonucunda 2019’da başkan seçilmişti. Bir yerde emperyalist hegemonya mücadelesinde ABD’nin çare olarak ürettiği siyasi figürdü.

Ama ABD hegemonyasının en azından Güney Amerika’da çöküşünün sembolü olacağa benziyor.

ABD Bolsanaro’yu Brezilya devlet başkanlığında görünce muhakkak o kadar çabadan sonra rahat bir nefes almıştı, ancak pandemiyi hesaplayamadılar. Pandeminin biyolojik bir olay olmaktan çok toplumsal bir olay olduğunu hep söylüyoruz. Pandemi ABD hegemonyasını ve Bolsanaro’yu test etti.

Sonuç, ABD’nin hegemonyasını sürdürmek için artık nitelikli bir burjuva siyasetçisi üretemediği oldu.

Bolsanaro Brezilya’nın McDonalds için yetiştirdiği sığırlardan (sığır türünden özür dileyerek) bile daha sığır olduğunu gösterdi. Ne virüse, ne aşıya, ne önlemlere, ne bilime inanıyordu. Dünya Sağlık Örgütü’nün önerilerine uyan Sağlık Bakanını hemen görevden aldı. Aşı üretiminde ve ithalatında çok geç kalındı. Sağlık sistemi tam anlamıyla çöktü. İnsanlar oksijensizlikten öldüler. 

Bu yazı için üretilmiş tabloya bakıp Brezilya’nın durumunu diğer ülkelerle karşılaştırabiliriz.

Tablo 1: İçinde Brezilya’nın da olduğu farklı ülkelerin COVID-19’a bağlı vaka sayıları, toplam ölüm sayıları, milyonda ölüm oranları ve nüfus sayıları*

* Brezilya’nın bir milyonda 2.642 ölümle çok yüksek bir orana sahip olduğu hemen fark ediliyor. Tablodaki “resmi” kavramı bize ülkeden ülkeye değişmekle birlikte gerçek rakamların çok daha yüksek olabileceğini söylüyor. Örneğin Türkiye’de rakamları en az ikiyle çarpmanın gerekli olduğu biliniyor. Öte yandan Küba ve Vietnam’dan gelen verilerin güvenilir olduğunu düşünüyoruz. (12 Ağustos 2021 tarihinde derlendiği kaynak: https://www.worldometers.info/coronavirus/ )

Tabloda görüldüğü gibi Brezilya yarım milyon insanı pandemide kaybetti. Halen her gün binlerce kişi ölmeye devam ediyor ve nüfusun ancak %22’sini aşılayabilmiş durumdalar.

Ülke nüfusları farklı olduğu için karşılaştırmada en çok işe yarayan kriter bir milyon kişideki COVID-19’a bağlı ölüm sayısı.

Küba ve Vietnam’ın rakamlarının düşüklüğüne bir kez bakın. Ki bu ülkelerdeki sosyalizmin de büyük bir emperyalist basınca maruz kaldığını hesaba katmamız gerekiyor. Küba yılardır acımasız bir abluka altında, Vietnam piyasa basıncını hissediyor ve her iki ülke de turizm gelirlerinden vazgeçecek durumda değiller. Buna rağmen bu rakamların üstündeki her ölümün sermaye sınıfının işlediği bir cinayet olduğunu söylemeliyiz. 

Ve Brezilya milyon kişide 2.642 ölümle şampiyonluğa güreşiyor.

Peki, Brezilya için alternatif?

İşçi partisi lideri Lula de Silva 2022’de yapılacak başkanlık seçimi için aday olma niyetini açıkladı.

Lula 2003-2010 arasında devlet başkanlığı yaptı, sonra görevi aynı partiden Dilma Rousseff’e devretti. 2016’da demin bahsettiğimiz örtülü darbe ile Dilma Rousseff’in görevden alınmasına kadar İşçi Partisi 13 yıl yönetimde bulundu.

İsminin İşçi Partisi olduğuna bakmayın, Lula ve selefi Brezilya sermayesinin siyasi aktörleriydi. Yönetimde oldukları dönemde, ABD’nin Brezilya üstündeki hegemonyasını hafiflettiler, Çin yatırımlarına ve ticaretine yöneldiler, Brezilya’nın Güney Amerika’da hegemonyasını oluşturmaya ve Afrika paylaşımında yer almaya çalıştılar. Evet, bazı sosyal politikalar izlediler, ama emperyalist hiyerarşide yükselmeye çalışan her sermaye sınıfının işçi sınıfına bir pay ayırmak ve “orta sınıfları” pekiştirmek zorunda olduğunu biliyoruz. Bunlar sol bir politikaya değil, sermaye sınıfının günün koşullarını gözeten bir açılımına karşı geliyordu.

Grafik:

2008-2018 arası Çin’in milyar Dolar olarak Brezilya’ya yatırımları görülüyor. Dilma Rousseff’in görevden alınmasından sonra keskin bir şekilde yatırımların düştüğü görülüyor (www.aei.org/chinaglobal-investment-tracker).

Grafik bize Lula’nın izlediği politika hakkında bir fikir veriyor. Türkiye’de sol çevrelerin Lula denilince yüreğinin yağının erimesine akıl erdirmek mümkün değil. Lula sadece “nitelikli” bir burjuva siyasetçisi çünkü.

Lula geçenlerde Euronews’e verdiği demeçte şöyle demiş:

Brezilya'da kutuplaşma şimdi farklı. Sağ ve sol olmak üzere iki taraf arasında değil. Brezilya'daki kutuplaşma faşizm ve demokrasi arasında.”

Bu yanılsama Türkiye’deki sınıf mücadelesine de zarar veriyor. 

Hayır, Lula, mücadele sol ve sağ arasında, sosyalizmle kapitalizm arasında veriliyor.