Önergeleri ve Kanun tekliflerini değerlendirip “ilginçlik” sıralamasına koyarken zorlandığımı itiraf etmeliyim.

Birinci Meclis’te ilginç önergeler ve kenar notları

Savaş Meclisi olarak açıldı. Kendisini büyük yetkilerle donatmış yasama, yürütme, yargı birliği ilkesini uhdesine almıştı. Bir yandan işgalcilere karşı zorlu bir savaşa girişmiş öte yandan iç savaşın üstesinden gelmeye çabalıyordu. Bu kadar değil, normal koşullarda görev yapan bir parlamento gibi denetim faaliyetlerini sürdürürken, şimdi bulunduğumuz yerden baktığımızda bize ilginç gelebilecek önerge ve kanun tekliflerini de görüşmek durumunda kalmıştır. Hemen her konuda verilen önergeler kimi zaman sert tartışmalara, küfürleşmelere, yumruklaşmalara neden olabilmiştir.

1920-1923 yılları arasında Mecliste görüşülen çok sayıda önerge ve kanun teklifinden ilginç gelebilecek bazılarını seçerek aşağıya aldım. Önergeleri ve Kanun tekliflerini değerlendirip “ilginçlik” sıralamasına koyarken zorlandığımı itiraf etmeliyim. Çok sayıda adayın arasından seçim yapmak pek o kadar kolay olmadı. Eksik, gedik; yanlış, doğru sonuçta birincilik için reyimi Vehbi Efendi’den yana kullanarak bu zorlu işi başımdan savdım:

“Kadın oynatanların cezalarının arttırılması hakkında kanun teklifi…”

Nereden aklına gelmiş olabilir Vehbi Bey’in… Tam da 1 Eylül 1921 tarihinde, Türk ordusu Polatlı önlerinde, Ankara’nın dibinde, Yunanlılarla kanlı bir boğuşmaya girdiği, halkın diken üstünde durduğu , Meclis’in Kayseri’ye taşınmasının tartışıldığı günlerde kürsüye çıkıp böyle bir teklifte bulunmak nereden aklına gelmiş olabilir ki Vehbi’nin?

Yani sırası mı Allah aşkına !

Acaba diyorum, milletvekili olarak temsilcisi olduğu Konya’nın Meram Bağları’nda kendini bilmez kimi zevatın cümbüş eşliğinde yapmış olduğu marifetlerden gına getiren mutaassıp seçmenlerin şikâyetleri onu harekete geçirmiş olabilir mi? Ya da Ankara’da bağ mı yok, Dikmen, Etlik, Keçiören tepelerinde gezinirken; mazbut tabiatlı, hemen herkesin gördüğünde yüzünü ekşitebilecek az önce zikrettiğim marifetlerin benzerine bizzat şahitlik etti de mi dellendi bilemiyoruz. Bildiğimiz hemen Meclise seğirtip, kanun teklifini sunduğudur.

İlginç olan yalnızca bu da değil. Teklifin ardından kürsüye gelen Adalet Bakanı Refik Şevket Bey kadın oynatmanın suç olduğunu, cezasının da zaten Vehbi Efendi’nin önerdiği kadar olduğunu belirtmiş olmasına karşın, teklifin görüşülmeğe değer bulunarak Dilekçe Encümene gönderilmiş olması da bana göre kayda değerdir. Sonrasında oradan oraya dolaşan teklif dönem sonuna kadar görüşülememiş ve anladığım kadarıyla Vehbi Bey’in işin ucunu bırakmasıyla battal olmuş böylelikle kadın oynatıcıları mevcut ceza hükümleri çerçevesinde ancak daha dikkatli olduklarını sandığım bir düzeyde faaliyetlerini sürdürmüşlerdir.

İlginçlikte ikinci sırayı hak eden ise “Bekârlardan vergi alınması” için 25 Eylül 1920 tarihinde yapılan tekliftir.

Bu teklifin gayet makul bir nedeni vardır: Savaşlar, salgın hastalıklar nedeniyle had safhada azalan nüfusun arttırılması.

Açıkçası bir dönem bazı mahfillerde dillere dolandığı ileri sürülen bir deyim var ki ilhamını bu kanun teklifinden aldığı izlenimini vermektedir:

Süleyman Sırrı inadı…

Süleyman Sırrı Yozgat milletvekili… 1920’den 1950’ye kadar aralıklarla milletvekili olarak Meclis’te görev yapmıştır.

İnanmayacaksınız ama bekâr takımının peşini 1950 yılına kadar bırakmamıştır Süleyman Sırrı. Söylenenlere göre inadın böylesi o güne kadar ne işitilmiş ne de görülmüş cinstendir. İlkin kanun teklifini sunan Canik (Samsun) Milletvekili Hamdi Bey’dir ama destekçisi ve inadım inat sürdürücüsü Süleyman Sırrı Bey olmuştur.

Süleyman Sırrı 1931’den 1949’a kadar beş kez bu kanun teklifini yinelemiştir. Demem o ki erkek, dişi, yasal evlenme yaşı geldiği halde bekârlıkta ısrar eden “hayta” takımına nefes aldırmadığı besbellidir. Nihayetinde, her defasında kapsam alanını değiştirip geliştirerek konusunda iyiden iyiye uzmanlaşan Süleyman Sırrı muradına ermiş ve ısrarla üzerinde durduğu teklif 1950’de kabul edilerek yürürlüğe girmiştir. Sonraları kanunda yapılan değişikliler mevzu dışıdır. Zaten tarihi görevini tamamladığını düşünmüş olmalı ki bir daha aday olmayarak köşesine çekilmiştir.

Bana göre dikkat çekici kanun tekliflerinden bir de “Düello usulünün kabulü” için verilen tekliftir.

Teklifin sahibi Bursa Milletvekili Operatör Dr.Emin Erkul Bey’dir. Meclis albümündeki fotoğrafına bakarak hüküm vermeye kalkacak olursak “Enveri” bıyıklı ve gayet “Celali” tabiatlı görünümü vermektedir.

Teklifi elbette durup dururken vermemiştir. Onu hiddetlendiren hadise yine kendisinin verdiği bir kanun teklifinin görüşülmesi sırasında olmuştur. O günlerde yaygın olan çok sayıdaki bulaşıcı hastalıklardan biri de frengi hastalığıdır. Emin Bey kürsüden bu hastalığın önünün alınabilmesi için kadınların da muayenesinin zorunluluğunu anlatmaya başlayınca “hassas” takımından” olduğu anlaşılan bazı milletvekilleri incinmiş “Müslüman kadın muayene edilmez, hastalık Allah’ın taktiridir” diye bağırarak sıra kapaklarına vurmaya, ayaklarıyla yeri şiddetli şekilde dövmeye başlamışlardır.

Okuduklarımdan anladığım kadarıyla Emin Bey bu türden tepkilere pabuç bırakacaklardan değildir. Sözlerini ısrarla sürdürecektir:

“Köhnemiş beyinler istiyor diye halkımızın ölmesine, bir insan olarak ve bir hekim olarak seyirci kalamam…”

Sözün gerisini getiremeyecektir. “Hassas takımından” olduğu anlaşılan ve sayıları toplamda altı yedi civarında olan milletvekili konuşmasını sürdürmekte olan Emin Bey’e saldırarak onu kürsüden indirmişler yumruk ve tekmelerle fena halde hırpalamaya başlamışlardır. Konuşmasının içeriğinde Allah’ın gücüne gidebilecek sözlerin olmasına karşın Allah’ın yine de Emin Bey’in yüzüne baktığı anlaşılmaktadır. Yazılanlara göre başta Kılıç Ali olmak üzere bazı milliciler harekete geçecek Emin’i bu gözü dönmüş saldırganların elinden kurtaracaktır.

Ancak dediğim gibi bizimki pes edeceklerden değildir. Gayet “Celali” ve gayet centilmendir. Hiç vakit geçirmeden sıcağı sıcağına 30 Eylül 1921 tarihinde “Düello Yasası”nı teklif olarak sunacaktır. Centilmen dedik, kendisine saldıran ve isimlerini tespit edebildiği kişilere haber salarak onları da teker teker düelloya davet edecektir.

Yazık, düellonun “şeriata ve İslâm geleneklerine uymayan sakat bir âdet” olduğu ileri sürülerek kabulüne ilişkin teklif görüşülerek reddedilecektir.

Böylece pusu geleneği günümüze kadar taşınmış olacaktır!

Bunların dışında ilginç gelebilecek bazı kanun önerilerini ve önergelerini meraklılarına sunmak istiyorum:

  1. Fes yerine kalpak giyilmesi.
  2. Düğünlerde savurganlığın yasaklanması.
  3. Camilerde okunan hutbelerde hatiplerin Türkçe açıklama yapmaları.
  4. Dilenciliğin yasaklanması.
  5. Kalorifer tesisatı tamamlanıncaya veya sobalar kuruluncaya kadar birleşimlere ara verilmesi
  6. Ceza Kanununun şeriata göre yeniden düzenlenmesi.
  7. Kağnı yerine tekerlekli araba kullanılması.
  8. Günlük gazetelere ayet ve hadis konulması.
  9. Ramazanda oruç yiyenlerin cezalandırılması.
  10. Meclis toplantı salonunda sigara içilmemesi..

Ben bunlardan en çok “Kağnı yerine tekerlikli araba kullanılması” na dair kanun teklifinin kime ait olduğunu ve sonucunu merak ettim.

Şöyle oluyor:

Teklifi 4 Nisan 1922 tarihli birleşimde Kütahya Milletvekili Cemil Bey sunuyor. Okunuyor. Teklif Dilekçe Komisyonuna havale ediliyor. Komisyonun hazırlamış olduğu raporun incelenmesinden sonra birleşimde yeniden ele alınmasına karar veriliyorsa da konu dönem sonuna kadar bir daha görüşülmüyor.

Açıkçası teklifin en son halinin ne olduğunu ben de çözemedim. Ancak çocukluğumdan hatırladığım, bizim oralarda kağnı denilen iki tekerlekli öküz arabalarına sahip olmanın basbayağı zenginlik belirtisi olduğudur! Vesselam.