Yazının odak noktası bu partiye başından bu yana önemli tüm uğraklarda destek verenler ve bugünlere gelmesine olanak sağlayanların eksikli ama ‘kritik’ bir listesini paylaşmak…

Bir yıl dönümü yazısı: CHP, Koç, Gülen, ABD, medya ve diğerleri…

AKP, bundan 23 yıl önce bugün kuruldu.

Kurulduktan yaklaşık bir yıl sonra da tek başına iktidar koltuğuna oturdu. 

O günden bu yana 22 yıldır kesintisiz şekilde ülkeyi yönetiyor.

Bu yirmi iki yılın ardından iktidarın düzen adına sağladığı en büyük kazanımlar, ayak bağı olarak gördüğü Cumhuriyet’in tüm değerlerinden teker teker kurtulması, ülkeyi emekçiler için gerçek bir cehenneme çevirip, patronlar için yeni ufuklar yaratması ve halkı gerici bir cendereye hapsetmesi oldu.

Düzen adına öyle büyük başarılara imza attılar ki tam da bu nedenle gericilik, işbirlikçilik, işçi düşmanlığı gibi sıfatlar bu düzende belki de en çok bu partiye yakıştı.

Bu yazıda AKP’nin 23 yıllık mazisinin satır başlarına, halka karşı işlediği suçlara değinmeyeceğiz. 

Hepsi bu halkın mücadele hafızasında oldukça taze ve her gün güncellenmeye devam ediyor.

Geldiğimiz noktada son güncelleme 18 yaşında bir çocuğun Nazi artıklarına özenip, elinde bıçakla bu ülkenin aydınlık insanlarına, devrimcilerine saldırmaya dönük plan yapıp parkta oturan yurttaşları katletmeye girişmesi oldu.

Evet, iktidarın yarattığı atmosfer, ‘yeni’ Türkiye budur…

Bu yazının konusu bu atmosfer ve burada iktidarın oynadığı role ilişkin değerlendirme de değil. Yazının odak noktası bu partiye başından bu yana önemli tüm uğraklarda destek verenler ve bugünlere gelmesine olanak sağlayanların eksikli ama ‘kritik’ bir listesini paylaşmak…

Gelin sırasıyla onları hatırlayalım:

Tarikat ve cemaatler: AKP’yi iktidara taşıyan koalisyonun en önemli parçalarından biri ülkedeki tarikat ve cemaat yapılanmaları oldu. Bu yapılar 12 Eylül sonrası imza attıkları atağın kurumsallaşmasını istiyor ve bunu da Erdoğan ile birlikte yapabileceklerini düşünüyorlardı. Bu nedenle iktidarının ilk gününden bu yana birçok tarikat ve cemaat AKP’nin doğrundan yanında oldu. Yanında olmanın ötesinde, AKP’ye birçok bakan, vekil, yönetici ve kadro verdi. İskenderpaşası, Menzil’i, Hakyol’u hepsi düzenin tüm kurumlarında aktif görevlere geldi. Şimdilerde gözden düşse de, özellikle cumhuriyetin tasfiyesi sürecinde AKP’nin en büyük ortağı hiç kuşkusuz Gülen Cemaati oldu. Bu ekiplerin en uğursuz ve açgözlülelerindendi. Pasta kavgasında dışa düştüler, en azından görünen tabloda...

AB ve ABD: Parti kurulduktan kısa süre sonra, hiçbir sıfatı olmayan lideri ABD’de almıştı soluğu. Büyük Ortadoğu diyorlar, bölgeyi ılımlı islamla baştan dizayn etmek istiyorlardı. Buradaki aktörlerini buldukları için sevindiler, cepheye sürdüler. AKP de karşılığını uzun yıllar ABD ve NATO’ya her daim koşulsuz bağlıkla verdi… Şimdilerde zaman zaman demokrasi havarisi kesilen, ülkeye ‘demokratik standartlar’ çağrısı yapan AB de en büyük AKP destekçilerinden biri oldu yıllarca. Hep birlikte yarattılar, hep birlikte yararlandılar. Şimdilerde düzenleri sürsün diye hep birlikte yeni yollar arıyorlar.

Koç, Sabancı ve patronlar: AKP’nin kuruluşundan bu yana yaptığı hamlelerin en mutlu ettiği kesim, kuşkusuz büyük sermaye gruplarıydı. Zaman zaman gerilim yaşasalar da AKP patronların, patronlar da AKP’nin her daim yanında oldu. Türkiye’de sermaye sınıfının artan iştahını en iyi kavrayan partinin adıydı AKP… Her kritik başlıkta birbirlerini tamamladılar, cumhuriyeti tasfiye ederken de, ülkeyi koyu bir gericiliğe teslim ederken de… İçinde bulunduğumuz 23 yıllık bu karanlığın mimarları deyince akla en başta patronlar ve onların temsil ettikleri düzen geliyor. 

CHP: Erdoğan vekil mi olamadı? Devreye Deniz Baykal girer, kapıyı açar ve Erdoğan’a liderlik yolunu altın tepside sunar. Erdoğan, gerici hamlelere hız mı verdi, Baykal ve Kılıçdaroğlu çarşafa rozet takıp bununla övünür, açılan yolda, gösterilen hedefe durmadan yürüyeceğine ant içer. AKP, 15 Temmuz’un birincil sorumlusu ve itibar kaybıyla mı yoluna devam ediyor, Yenikapı ruhuyla hayat öpücüğünü CHP verir. AKP, derin bir yoksullaşmanın ve büyük bir hukuksuzluğun adresi mi oldu, Özel ve İmamoğlu devreye girer, “o ne olursa olsun hepimizin cumhurbaşkanı” deyip, elini sıkar. Ama yetmez, normalleşme derler, yumuşama derler, Erdoğan bir kez daha nefes alanı bulsun diye… CHP, AKP ne zaman sıkışsa, yolu AKP’ye yeniden açan ana aktörlerden biri oldu.

Aydın Doğan/ Medya: Şimdilerde hepsi AKP muhalifi kesildi. Oysa AKP kurulduğunda, medya baştan aşağı Erdoğan güzellemeleri, ‘gömlek değiştirme’ fantezileriyle dolmuş, Aydın Doğan medyası ve onun kare aslarından Özkökgiller, bir bütün olarak iktidarın yanında pozisyon almıştı. Şimdilerde AKP’nin medyayı nasıl ele geçirdiğini, bunun nasıl baskıcı bir şekilde yapıldığını aktaran medya ünlülerinin üstünü şöyle bir kazıyın, karşınıza eski bir AKP destekçisi çıkacaktır. Suçları, katkıları sabit...

Liberallerden HDP’ye uzanan hat: Liberaller AKP’nin iktidar yolculuğunun en önemli destekçileriydi. ‘Kemalist vesayeti ortadan kaldıracak’ olan AKP’nin ateşli savunucu onlar oldu. ‘Ülke ordu vesayetinden kurtuluyor’, ‘AKP kurumları demokratikleştiriyor’, Erdoğan da bu devrimin öncüsü oluyordu. Ergenekon’a bakın, ‘yetmez ama evet’ diyenlerin uzun listesine bakın, ilk sırada onları göreceksiniz. Ötesinde bir de ‘sol adına’ bu zırvalığın parçası olanların utanç listesi var… Bu listelerin toplamının ucu bucağı yok, şimdi bir bölümü çok takipçili Youtube kanallarının ya da ‘muhalefetin’ yükselen yıldızı Halktv’nin ekran yüzleri oldular, hepsi de en ateşli AKP karşıtları. Bizlere nasıl AKP muhalifi olunur, onu anlatacak kadar coşkulu olanları dahi var, hiçbirinin yüzü kızarmıyor.  Öte yandan AKP destekçiliğinin bir de HDP’ye uzanan hattı var. ‘Çözüm süreci’, ‘Gezi’de görülen darbe’ ve bu süreçlerde AKP’ye verilen siyasi destek, bu günlere gelirken önemli köşe taşlarını oluşturuyor hiç kuşkusuz.

Peki, Türkiye sadece bunlardan mı ibaret?

Başından bu yana tutarlı bir AKP ve düzen karşıtlığı mümkün ve zorunluydu. Bunu her dönemde hayata geçirmeyi becerenlerin şimdi çok daha etkili bir kavga için stratejilerini biledikleri yeni bir aralığa giriyoruz. Bu döneme yukarıda özetini sunduğumuz ‘günahlar’la girmeyenler, sırtlarına bu düzenden çıkış sorumluluğunu yüklemiş durumdalar. Bu ağır yükün altından kalkmak için öncelikle bu tabloda ortaklaşanların sayısının artması, bu düzenden çıkış iradesinin güçlenmesine ihtiyaç var. Artık ülkemizin ve halkımızın değil 23 yıl, kaybedecek bir yılı dahi yok…