Türkiye NATO üyesi olarak yapılan saldırıya F-16 uçakları ile katıldı, yapılan bombardıman uçuşlarının %2,2’sini 78 saldırı ile gerçekleştirdi.

Bir suç ve savaş kışkırtıcısı örgüt olarak NATO: Belgrad bombardımanı

Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi Eylül ayından itibaren “NATO ve emperyalist savaş karşıtı bir kampanya” örme kararı aldı. Kampanya İncirlik Üssüne iki hafta süren bir yürüyüşü, resim ve karikatür sergilerini, çok sayıda paneli ve bir mitingi içerecek.

Bu kampanya çok yaşamsal bir aydınlanma çalışması olarak kabul edilebilir. Çünkü halkımız NATO’yu çok dış bir konu olarak kabul eder ve gündemine almaz genellikle veya NATO konusu uzmanların işidir, bu teknik konuya karışmanın anlamı yok, diye düşünülür.

Oysa NATO ve Türkiye’nin NATO üyeliği hepimizi ilgilendiriyor. NATO bir suç örgütü olmanın dışında halkımızı büyük bedeller ödetecek bir savaşa sürükleme potansiyeli de taşıyor.

Bu haftadan başlayarak acil gündemler bölmediği sürece NATO’nun suçlarını ve Türkiye’yi halkımıza ait olmayan bir savaşa sürükleme potansiyelini ele alacağız.

Bugünlerde tatilciler için Sırbistan çok gözde yerlerden biri, çünkü vizesiz girilebiliyor. Bir Avrupa ülkesi ziyareti için bugünkü vize kısıtlarında bulunmaz nimet!

Oysa bu ülke bundan 25 yıl önce Türkiye’nin de dahli olan büyük bir trajedi yaşadı. 

Bize özgünmüş gibi gelen düşünceler çoğu kez sermaye sınıfının aklımıza saldırısının sonucu oluşur. Bunu mantığımızı bozarak ve belleğimizi yok etmeye çalışarak yaparlar. Artık kimse turlara katılıp gitmeyi denediği bu ülke halkının başına gelenleri hatırlamıyor.

Balkan halkları İkinci Dünya savaşında hem faşizme hem kendi ülkelerinin kralcı, gerici çetelerine karşı emekçi sınıfların öncülüğünde bir partizan savaşı ördüler. Sovyetlerin faşizme karşı zaferi ile birlikte Balkanlarda feodalizme ve emperyalizme karşı sosyalizm rüzgârı esti. Bulgaristan, Romanya ve Arnavutluk’un yanında Yugoslavya federatif bir sosyalist cumhuriyet olarak doğdu.

Ancak Yugoslavya zayıf merkezi planlaması ve federatif yapısı ile burjuva düşüncesine ve toplumsal eşitsizliklere yol açan bir deneyim yaşadı. Dünyada 1989 karşı devrimi yaşandığında emperyalizm çoktan Yugoslavya’da mevziler elde etmişti.

ABD ve AB’nin programı şuna dayanıyordu: Yugoslavya parçalanacak, sermaye hegemonyası her köşesinde sağlanacak, parçalanmış devletler NATO ve AB üyesi olacaklar, Yugoslavya’nın her yeri ABD’nin askeri üsleriyle dolacak.

Bu programı engelleyecek güçlü bir işçi sınıfı öznesi kalmamıştı. Milliyetçilik ve rekabet temel siyasi unsurlardı.

Bugün halen incelenmeyi ve anlaşılmayı hak eden bir operasyon yürüdü. Milliyetçi ve dinci kışkırtma, faşist çetelerin Batı istihbaratı tarafından büyütülmesi, taşınmış şeriatçı çetelerin ortaya çıkışı ve terörü, medya yoluyla gerçekleri çarpıtma…

En nihayet halklar arasında büyüyen savaşa Batı emperyalizmi doğrudan müdahale edecek hale geldi. Sırbistan’ın resmi olarak parçası olan Kosova’yı ABD kopartmaya karar vermişti, buraya inşa edilecek büyük ölçekli ABD üssünün planları bile hazırdı. Ancak Sırbistan direniyordu.

ABD’nin Sırbistan saldırısı sonrası Kosova’da kurduğu 465 bin metre kareye yayılan Bondsteel Askeri üssü. ABD dışındaki en büyük ABD üssü olan Bondsteel’in imar planları henüz Belgrat’a bombalar düşmeden aylarca önce hazırlanmıştı. Ayrıca üssün etrafındaki onlarca kilometrelik alan ve köprüler bugün ABD tarafından kontrol ediliyor.

24 Mart 1999 tarihinde NATO kendi aldığı kararla Sırbistan’a saldırdı. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararı gerekiyordu savaş ilanı için ancak saldırı kararı BM Güvenlik Konseyine gelmedi. NATO Sovyetler Birliği’ndeki karşı-devrim sonrası uluslararası hukuku tanımıyordu.

Savaş mümkün olduğu kadar kara birliği kullanmadan Sırbistan’a diz çöktürmeye dayanıyordu, bu nedenle Sırbistan’daki enerji tesisleri, köprüler, fabrikalar, rafineriler, kente su temin eden tesisler gibi bütün altyapıya yok etmeye dönük alçakça bir hava bombardımanı gerçekleştirildi. Büyük bir sivil can kaybı yaşandı.

ABD’nin halkları aşağı gören mağrur ve ırkçı ideolojisi muhtemel işlenen cinayetlerde rol oynadı. Trenler, göçmen konvoyları, yolcu otobüsleri, evler, santrallar, Belgrad’daki Sırbistan Sosyalist Partisi’nin merkezi NATO bombardımanına hedef oldu. Sadece Radyo Televizyon Kurumu’na yapılan saldırıda 16 gazeteci öldü. Bugün İsrail’in çok sayıda gazeteciyi kasıtlı olarak öldürmesine giden yol o günlerde döşendi.

Sırbistan’ın teslim olduğu 10 Haziran’a kadar 78 gün içinde 2 bin civarında sivil öldürüldü.

Ancak NATO’nun uyguladığı vahşet burada bitmedi. NATO Sırbistan’da 15 ton kadar zayıflatılmış uranyum kullandı. Yani savaş örtülü bir nükleer saldırıyı içeriyordu. Uranyumun etkisiz hale gelmesi için 4,5 milyar yıl gerektiği düşünülürse Sırbistan’ın havası ve suyunun halen NATO’nun nükleer saldırısı sonucu kirletildiği anlaşılır.

Bu nükleer kirlilik Sırbistan’daki kanserden ölümleri dünya ortalamasının defalarca üzerine çıkardı, on binlerce kişinin bu nedenle yaşamını yitirdiği tahmin ediliyor.

NATO hukuk tanımayan bir suç örgütü mü? Evet, sadece bu savaş nasıl bir suç örgütü olduğunu gösteriyor.
Gelelim savaş kışkırtıcılığına.

Belgrat bombardımanı esnasında 8 Mayıs’ta Belgrat’ta bulunan Çin Büyükelçiliği üç füzeyle vuruldu, yanıp yıkıldı. Dört kişi ölürken çok sayıda kişi yaralandı. ABD saldırının yanlışlıkla yapıldığını söyledi. Bu alçaklar sivilleri öldürürken hakikaten hata yapacak bir rahatlığa sahiptirler, ancak iş Çin Halk Cumhuriyeti Büyükelçiliği olunca hata yapmazlar, kasıtlı olarak karar alıp vurdular. Çin’in o dönem Sırbistan ile tarihsel bağları vardı ve muhtemelen el altından desteklemeye çalışıyorlardı.

Bugün olsa kesin yeni savaşa yol açacak bu olay hiç unutulmamakla birlikte Çin’in protestosuyla kapandı. Çin’in o zaman savaşı göze alacak hali yoktu, ayrıca Çin’in uzun vadeli stratejisinde Dünya Ticaret Örgütü’ne katılmak bulunuyordu ve iki yıl sonra bu niyeti gerçekleşti.

Çiçeği burnunda Rus burjuvazisi ise o yıl halen ABD emperyalizminin işbirlikçisi durumundaydı ve Sırbistan saldırısına onay vermişti.

Ancak Çin büyükelçiliğine saldırı muhtemelen Çin ve Rusya arasında güvenlik iş birliğini ve dolayısıyla bugünkü emperyalist paylaşım savaşına giden yolu hızlandıran bir olay olarak tarihe geçti.

Şimdi suça ortak olmaya gelelim.

Türkiye NATO üyesi olarak yapılan saldırıya F-16 uçakları ile katıldı, yapılan bombardıman uçuşlarının %2,2’sini 78 saldırı ile gerçekleştirdi.

Tamam bu bir halka karşı işlenmiş suç, Türkiye burjuvazisinin ilkesiz çıkarcılığı ile ilişkilidir ancak emekçiler kendilerini sıyıramazlar. Çünkü bu suçu engellemek bizim görevimizdi, biz başaramadık.

NATO’ya ve emperyalist savaşa hayır.