'BAE prensi Türkuaz halılarıyla karşılandı. Nerelere yatırım yapacaklarını bilemiyoruz ama Varlık Fonunda yağmaya verilen şirketlere gözünü diktiği anlaşılıyor.'

Bir hadise var...

Sermaye sınıfı ile kendilerine 19 yıl boyunca hizmette kusur etmemiş AKP arasında bir hadise var…

Sermayenin örgütleri, değişik ton ve vurgularla, ekonomi yönetimine karşı itirazlarını yükseltiyor artık. Orta Vadeli Planlar/Programlar eskiden olduğu gibi heyecan uyandıramıyor. Sermaye örgütleri içinde mutena bir yeri olan TÜSİAD’ın Başkanı AKP kadrolarını, günü kurtarmak amacıyla gelecekte daha ağır fatura çıkaracak adımlar atmakla suçluyor. Faiz indirimlerinde aceleci olmakla, enflasyonu azdırmakla suçluyor.

Çıkar dağıtım aygıtını yönetme yeteneğini yitiren iktidarların, başka kusurları da ortaya çıkar. TÜSİAD, laikliğin ve hukuk devletinin önemini; eğitimdeki nitelik yitimini; yetenekli beyinlerin ifade özgürlüğü tanınmadığı için yurt dışına göçtüğünü; AB politikalarından giderek uzaklaşıldığını ve buna benzer bir dizi gerçeğin aniden farkına vardı: Eleştiriyor.

Siyaseti yönetenler kendilerini savunuyorlar, en yetkili ağızdan; “…Eyyy TÜSİAD” sözleri işitiyoruz.

Bu sözler 25 Kasım 2021 günlü MGK bildirisinde ete kemiğe büründürüldü. Bildirinin 2.maddesinde yazılanların kimleri hedeflediği net olarak anlaşılamasa da yalnızca millet ittifakına değil, aynı zamanda sermaye kesimlerine bir uyarı olduğu sezilebiliyor; “Türkiye’nin inşa ettiği sağlam altyapı üzerinde, hedeflerine uygun şekilde yatırım, üretim, istihdam ve ihracat odaklı ekonomi politikalarını hayata geçirme sürecinde karşılaştığı ve karşılaşabileceği sınamalar ile tehditler değerlendirilmiş, Cumhuriyetimizin 100. Yılına her alanda olduğu gibi iktisadi olarak da güçlü şekilde ulaşma kararlılığı teyit edilmiştir.”

Tayyip Erdoğan 26 Kasım günü İzmir’de katıldığı “Alsancak stadı ve yapımı tamamlanan tesislerin toplu açılış” töreninde hedefi netleştirdi: “Yapısal reformlardan, hukuktan, eğitimden, kaliteden, verimden, güvenden bahsedenler aslında hepsinin Türkiye’de mevcut olduğunu biliyor.

Önceki konuşmalarında da sermayenin eleştirilerini bir türlü anlayamadığını şu sözlerle dile getirmişti; “…teşvik isterken önünüzü ilikleyip karşıma geliyordunuz şimdi mi kötü olduk.” Demek ki işler kötü.

Ülkede çok garip şeyler oluyor. Tayyip Erdoğan’ın ürettiği “faiz-enflasyon ilişkisi teorisi” yüzünden bir gecede milyarlarca dolar/lira el değiştiriyor. Boş yere bu görüşün bilimsel olmadığını tartışmayalım. Herkes, ekonomi eğitimi görsün görmesin, böyle bir görüşün saçmalığını ve Dünyada başka bir savunucusu olamayacağını bilir.

AKP, yolun sonuna geldiğinin farkında ve kadroları ömürlerini uzatabilmek için her yolu deniyor. Resmi Gazeteye bir bakın, yandaşlarına çıkar sağlayabilmek için her gün onlarca, yüzlerce milyon lira tutarında kamu taşınmazı satılıyor. Borsanın yükselmesine de bakmayın, ekonominin geliştiğini göstermiyor, saçma olarak nitelendirdiğimiz faiz teorisi yüzünden TL değer yitiriyor ve ülkenin zenginlikleri “batan geminin malları” fiyatına peşkeş çekiliyor.

MGK Bildirisi

MGK bildirisi, yeni bir 12 Mart ya da 24 Ocak kararlarının hemen sonrasında gelen 12 Eylül benzeri bir yönetimin işareti olarak algılandı. Olabilir. Ama bildirinin hedefinde TÜSİAD sermayesinin de olduğunu unutmayalım: AKP’nin sermaye sınıfıyla görülecek bir hesabı olamaz.

AKP’nin önünü tıkayan bir başka gerçek daha var: 12 Mart ve 12 Eylül’ün başlıca dayanağı olan “terör” gerekçesini bu günlerde öne süremez. Oluşturabilir elbet. Nitekim MGK bildirisinde Yunanistan, Irak, Suriye, Libya, DEAŞ, PKK, gibi bir dizi olası odaklar sıralanıyor. Ama ekonomide “istikrar” hedefleyen sermaye sınıfının bu tür fantezilere şimdilik karnı tok.

Sermaye sınıfının, ülkenin yağmalanmasında ortaklık edeceği yerli-yabancı sermaye gruplarına ihtiyacı var. AKP, güç yitirdi; bu gereksinmeyi Katar ve BAE gibi ABD güdümündeki ülkelerden geleceğini umduğu paralarla karşılayabilmeyi umuyor. Bu beklentilerinin gerçekleştirilebilme olasılığı ise çok güçlü değil; bunların yatırım kapasiteleri milyon dolarlarla anlatılabilecek düzeyleri pek aşamıyor.

Türkiye’de 10 milyar dolar yatırım yapacağını söyleyen BAE prensi Türkuaz halılarıyla karşılandı. Nerelere yatırım yapacaklarını bilemiyoruz ama Varlık Fonunda yağmaya verilen şirketlere gözünü diktiği anlaşılıyor.

Yazıyı bir soruyla bitireyim. Sorum sermaye sınıfına: “50-60 dolayında AKP milletvekili, partisinden ayrılıp Millet İttifakını oluşturan partilerden birine katılsa; seçimlere de böyle bir bileşim ile gidilse kötü mü olur?”