Baskın Oran’ın ağzından çıkanı kulağı duymuyor. Türkiye’ye karşı girişilecek böyle bir operasyonun sonuçlarını düşünmek dahi istemiyorum.

Biden seçildi, liberaller coştu: Türkiye’ye işgal çağrısı yapanlar, aşı milliyetçiliğiyle aklını yitirenler…

ABD ve AB merkezlerinden yeni ideolojik rüzgarlar esiyor. Yeni dediğimize bakmayın, yeni olan şey sadece zamana, yani bugüne işaret ediyor. Avrupa ideolojisinde yeni olan hiçbir şey yok. Kitle iletişimini 50 yıldan fazla bir süredir bireylere karşı silah olarak kullanan sermaye merkezleri ve onun işe yaramaz (bizim bakış açımızdan işe yaramaz) medya profesyonelleri insan zihnini kemirmeye devam ediyor.

Irkçılıklarının, aşağılamalarının bir sınırı olduğunu düşünenler her yeni gün, yeni hüsranlara yelken açıyor. Fırtına başlıyor, Youtube fırtınanın başlangıç çizgisi. DW-Türkçe komünist histeriye yaslanarak aşı ırkçılığına yeni bir boyut katıyor. Bildikleri tek meşruiyet alanını ‘anti komünizmi’ pervasızca kullanmaya devam ediyorlar. Çıldırma hali öyle boyutlara ulaşıyor ki Çin’de Mao dönemini yaşıyor gibiyiz. Biraz daha zorlasalar Rusya yerine bu kapitalist ülkeye yeniden SSCB demeyi deneyecekler. Komünist bir düşman arıyorlar ama bulamıyorlar. Bunu bulamayınca da barbar doğulu imgesine sıkı sıkıya sarılıyorlar. Salgınla ve aşı çalışmalarıyla ilgili yapılan haberin başlangıcı zihnimi adeta dumura uğratıyor…1

Askeri geçit töreniyle başlayan bir propaganda garabetiyle karşı karşıya olmak beni öfkelendiriyor. İnsanları aptal yerine koymalarına bir anlam verilebilir ama bunun bir sınırı olmalı değil mi? Akademisyeni, gazetecisi ve sözde yazarları hepsi bu aptallığın yayılmasına hizmet ediyor ve bu kişilerin ortak tek bir noktası var: Katıksız bir kapitalizm aşkı. Bu yazıda Türkiye’deki iki aşıktan bahsedeceğim, bunlardan biri akademisyen diğeri popüler bir gazeteci. 

Baskın Oran, bu aralar Youtube’da baskın yayınlar yapıyor. Daktilo 1984’ün konuğu olan Oran, ABD seçim sonuçlarının dünya siyasetine olması muhtemel etkilerini değerlendirirken hızını alamıyor. Baskın Oran, Joe Biden yönetimindeki ABD’nin Türkiye’deki insan hakları ihlallerini göz ardı edemeyeceğini ve dış müdahalenin artık yasal bir zemini olduğunu söyledi. Herhangi bir tartışmaya mahal vermemek için Baskın Oran’ın sözlerini olduğu gibi deşifre ediyorum. “Artık bütün dünya ezberledi ki insan hakları konusunda dış müdahale olmaz demek, saçmalığın önde gidenidir” (58:20)2 Konu bir ara yine Jakobenlere ve tepeden inmeci Kemalist zulme elbette ki geliyor, konuşmanın bu bölümleri artık liberal bir ezber olduğu ve zırvalık olarak kabul edildiği için değinmeye gerek görmüyorum. Ancak Türkiye’ye dönük açık işgal çağrısı yapmak, frenleri kalmamış bir liberalizmin faşist yüzünü buz gibi gözler önüne sermektedir. ABD ve müttefiklerinin insan hakları ve demokrasi ihraç ettikleri ülkelerin yaşadıklarına tekrar bakalım. Vietnam napalm ve portakal gazlarıyla adeta biçildi. Vietnam’a demokrasi ve insan hakları ABD yönetimi tarafından soykırımla taşınmaya çalışıldı. Vietnam uzak bir örnek olabilir, Irak Saddam Hüseyin diktatörlüğünden kurtulurken ABD’nin hayalet uçaklarının hedefi oluyordu. Milyonlarca kadın ve çocuk bu acımasız emperyalist saldırıda can verdi. Suriye savaşında olanları zaten herkes ezberlemiş durumda. ABD’yi eleştirmenin Saddam ve Esad hayranlığına çıktığını düşünen liberal ahmaklığa elbette bu ölümleri ve açık soykırımları anlatamazsınız. Demokrasi ve insan hakları götürülen Suriye ve Irak’tan IŞİD canavarı çıktı. Bugün, BM bile Suriye’de Ezidilere yönelik IŞİD zulmünü soykırım olarak nitelendiriyor. Aynı BM, ABD ve İngiltere başta olmak üzere koalisyon güçlerinin işledikleri savaş suçlarını soykırım olarak nitelendiremiyor.3 Baskın Oran’ın ağzından çıkanı kulağı duymuyor. Türkiye’ye karşı girişilecek böyle bir operasyonun sonuçlarını düşünmek dahi istemiyorum. Bir insanın böyle bir şeyi düşünebilmesi için insanlıktan çıkmış olması gerekir, bu yaklaşım tarzı salt ihanetle açıklanamaz. Türkiye’deki aydınlanma çabalarını ve devrimleri çarpık yorumlayanların emperyalist merkezlere işgal çağrısı yapması normal. Bu çağrıyı yapanlar, yeni insanlık suçlarının işlenmesinin önünü açmaya çalışıyorlar. Böyle bir felakette Türkiye’nin tüm ilerici birikimi emperyalistlerin karşısında kanının son damlasına kadar direnecektir. Tereddüt içerisinde olanlar kurtuluş savaşı sırasında komünistlerin aldıkları tavra bakabilirler. 

Bir diğer liberal garabet Nevşin Mengü, o da kafayı temsilcisi olduğu kurum gibi Rus ve Çin aşısına takmış durumda. Bireylerin niteliğinin garip bir nicelikle twitter takipçi sayısıyla ölçüldüğü bir dünyada aşı ırkçılığı da gayet normal. Yalnız bu noktada özellikle Nevşin Mengü, kronik bir vaka olmaya devam ediyor. 

Rusya ve Çin Covid-19 aşı çalışmasına başladığından beri Nevşin Hanım histeri krizine girmişçesine bu çalışmalar aleyhinde propagandaya başladı. Kapitalizme olan aşkının bu düzeyde su yüzeyine çıkması hele ki kapitalizm salgında tamamen çökmüş ve rezil olmuşken ilginç. ‘Takipçi sayım seni döver’ zihniyetindeki bu vasat insanların tek bir ortak yönü var, hepsi Doğan Medya’nın çatısından yuvarlanarak önümüze düşüyor. Bu çeteden kurtulabilmenin bir yolu yok. Türkiye’de gazeteciliği bitiren ve gerçeği öldüren Aydın Doğan’ın kitlelere sunduğu figürlerle uğraşmaya devam ediyoruz. Gazeteciliğe adeta sülük gibi yapışmışlar ve deli gibi kanını emmeye devam ediyorlar. Tek liyakatleri soyadları olan bu kişiler, şimdi muhalefetin yeni kahramanları. Erdoğan tarafından bulundukları yerlerden süpürülen bu isimler muhalefetin giderek büyüyen kanallarında yer buluyor ve toplumu zehirlemeye devam ediyorlar. Asla kaybetmeyen bir ekip bu. Yanlış ata oynadıklarını gören olmadı. Şimdi, HalkTV’de palazlanmaya devam ediyorlar. Tüm bir ülkenin eski başkent İstanbul’a kilitlendiği, düşünce dünyasını onunla kirlettiği bir ülkede başımıza musallat olan bu Avrupa ideolojisi hayranlarından düzen değişene dek kurtuluş yok gibi görünüyor. Nevşin Mengü’ye kötü haber Halk Sağlığı Uzmanı Doç. Dr İlker Belek ’den geliyor. 

Bak sen şu terbiyesiz Rus ve Çin aşılarına Covid-19 mutasyonları karşısında etkililermiş. Demek ki bu aşılar tuzlu su ya da grip aşısı değilmiş. Tüm bu cahil takımının hâlâ toplum önünde olması ve becerikli gazetecilermiş gibi para kazanması insanı delirtecek bir durum. Zaten kitle toplumu şizofreniktir, bu yüzden deliren insanları normal insanlar olarak değerlendirebiliriz. Nevşin Mengü çalıştığı yayın kuruluşunu iyi takip etmiyor. Sırbistan, Rus ve Çin aşısını almış durumda. Tedarik sorunu yaşayan Avusturya ve Almanya ise bu aşıları almak zorunda kalacak gibi görünüyor. Kapitalistler ve onların zır cahil medya profesyonelleri sayesinde aşıların da milliyeti olduğunu bu süreçte öğrenmiş olduk. Küba tüm bu küresel delirmişliğin ortasında Covid-19 aşısını sessizce geliştiriyor. Küba’nın geliştirdiği aşının milliyeti yok, patenti yok, o tüm insanlığa ait. 

Nevşin Mengü gibileri yüzünden yaşlı anne ve babamı aşı olmaya daha zor ikna edebildiğimi fark ettim. Gazeteci görünümlü bu çok bilmişlerin ırkçılıkları, propagandaları, yalan haberleri ve hiçbir işe yaramaz görüşleri yüzünden milyonlarca insanın hayatı büyük bir risk altında. Yakınlarımız bu haber ve görüşlerin etkisine kapıldıkları için aşı olmaz ve Covid-19 nedeniyle ölürlerse bunun hesabını Nevşin Mengü gibileri verebilecek mi? Bu soruyu hukukçular tartışsın. Yasaların ilga edildiği, sermayenin ve onun sözcülerinin sorumsuzca hareket ettiği bu dünyada hangimiz gerçekten güvenlik içinde huzurla yaşayabiliyoruz? 

Not: İkinci kitabım için çalışma sürecindeyim. Bu yüzden değerli okurlarımdan bir süreliğine izin istemek zorundayım. Önemli gördüğüm bazı hadiseler olduğunda sizleri bilgilendirmek için bu süreçte geri dönebilirim. Yazdığım tüm bu iç karartıcı meselelere umut dolu bir not daha eklemek isterim. Hatay’da görev yaparken öğretmenlikten uzaklaştırılan ve elektronik kelepçeyle ev hapsine mahkûm edilen Pelin öğretmen hem elektronik kelepçesinden kurtuldu hem de işine iade edildi. Geriye Eğitim-Sen’in aldığı saçma sapan ihraç kararı kaldı. Pelin öğretmen ve güneşi gördüğü için neşeyle gülümseyen kızına hepimize umut oldukları için teşekkür ediyorum.