Ayrı ayrı alanlara dağılsa da örgütlülüğümüz eninde sonunda aynı hedefte buluşacaktır. İşte o güce eriştiğimizde de artık geleceğimiz için azıyla yetinmeyiz.
O zaman görün bakın daha neler olur neler.

Bekleme Örgütlen

Dün “kamyon bekleme örgütlen” demiştik, bugün “video bekleme örgütlen” diyoruz. Çok doğru söylüyoruz.

E madem bu kadar ısrarla ve sürekli örgütlenmeye davet ediyoruz o zaman şu işi biraz açmakta fayda var.

Benim akademik uzmanlık alanlarımdan birinin literatür karşılığı “organizasyonel tasarım ve yönetim”, böyle söyleyince pek havalı ama aslında anlatılan bildiğiniz örgütçülük.

Büyük küçük her ölçekte ve özel kamu her alanda ortak bir amaç doğrultusunda yanyana gelmiş insan topluluklarını: var etme; hangi noktada olduklarını, durumlarını saptama; bir arada tutma; ilişkilerini düzenleme; görev ve sorumlulukları, işbölümünü tanımlama; kaynaklarını derleyip toparlama; işleyiş mekanizmaları kurma; ilerlemelerini sağlayacak itkiyi belirleme; kendilerini anlamalarını, izlemelerini ve anlatabilmelerini sağlama gibi ana başlıkları vardır, örgüt tasarımı ve yönetimi dediğimiz alanın.

Elbette bu başlıkları sıralamak yetmez, çok boyutlu çok düzlemli nesnel, nedensel ve sınıfsal belirleyenle birlikte konuşmak gerekir örgüt denen şeyi.

Ancak bir yandan da örgütün ve örgütlenme eyleminin her koşula her duruma özgü karşılıkları da vardır, hem de gayet yalın ve basit şeylerdir bunlar.

Bir örgüte katılmak, ortak şeylere sahip olmayı gerektirir. Bir araya geldiğiniz insanlarla ya çıkarınız, ya sorununuz, ya zevkleriniz, ya alışkanlıklarınız, ya geçmişiniz ya geleceğiniz, ya iş ya da yaşam mekanınız ortaktır.

Bir araya gelme biçiminde de ortaklık vardır, zorunluluktan ya da değil ama aynı ya da benzer nesnel koşullarla yanyana gelmiş olmanız kuvvetle muhtemeldir.

Tam bu noktada devreye girer bilimsellik ve der ki, sadece ortak nedenselliklerle bir araya gelmek yetmez, örgütlenme fiilini ve örgüt tanımını kullanabilmek için biraraya gelmiş insanların kendilerine görev edinecekleri, sorumluluk tanımlayacakları ortak ilkelerinin, değerlerinin ve birlikte ilerleyecekleri ortak hedeflerinin olması gerekir.

Yani Türkçesi, yanyana gelmenin örgütlenmeye dönüşmesinin özünde birşey elde etme, bir şeyleri değiştirme, savunma, önleme, engelleme, müdahale etme niyetlerindeki ortaklık yatar.

İşte halk kitlelerine yapılan örgütlen çağrısı da, sermaye düzeninin salgılamaya uğraştığı  hain ve bölücü örgüt algısı da bu boyutuyla örgütün altını çizer. Onlar engellemeye çalışırken, biz çağrıyı yaparken aynı şeyi görürüz.

Örgütlü bir halkı hiçbir kuvvetin yenemeyeceğine inanıyorsak, yaşamımızın her alanına işleyecek biçimde örgütlü olmanın yollarını ve karşılığını da bulmalıyız. Birkaç önemli nokta var örgütlü olma işinde:

Birincisi, örgütlenme dediğimiz şeyi yaşamımızın tek bir alanına sığdırmak zorunda değiliz, aksine, yaşamımızın her alanında, sosyal bir varlık olarak yer aldığımız her durumda örgütlenebiliriz. Evimiz, apartmanımız, sokağımız, mahallemizde komşularımızla örgütleniriz. Eğitimimizde, mesleğimizde, uzmanlıklarda, sanatta, sporda, yetenekte, beceride ortak olduklarımızla biraraya geliriz.

İkincisi, örgütlendiğimiz alanların eninde sonunda, bir bütünde, bir nihai hedefte, bir ortak gelecekte birleşeceğini görebilmek, bunun için çaba göstermek gerekliliğidir. Mahallemizin sorununda da, mesleğimizin onurunda da, eğlencemizin kahkahasında, hobilerimizin keyfinde, işimiz aşımız için düştüğümüz dertte de, hepsinde aynı ortaklığı sürdürebilmededir örgütlü halkın kuvveti.

Üçüncüsü, emekçi halklar olarak sürdürmeye ve iyileştirmeye uğraştığımız yaşamlarımızın toplamından daha önemli, daha kritik, daha yaşamsal hiçbirşey yoktur. Ülke ve dünya gündemi denen şeyin merkezine koydukları her ekonomik, politik, diplomatik, stratejik tantananın temelinde bizlerin örgütlü gücünden gelen korkunun bir kenarda durduğunu bilmek gerekir.

Dördüncüsü, örgütlü gücümüze, sınıfımıza güvenip, bizden daha temiz, daha doğru hiçbir şey olmadığını güvenle kabullenmemiz dünyayı istememiz gerekir. Azıyla yetinmek olmaz.

O zaman ne mi yapmalı?

Mesela, kafamızı kaldırmadan nefesleri tutup boş boş izleyelim diye gözümüze soktukları mafya devlet hükümet turnuvası sırasında şimdi sırası mı demeden, mahallemizde semtimizde komşularımızla biraraya gelmeli;

Düzenin pisliğinin her türlüsü ortalığa saçıldıkça, kabarıp taşan kirden kokudan gözümüz korkmadan, ne alakası olur demeden, çalışma hakkımız, ücret hakkımız, meslek onurumuz için sendikamızda, derneğimizde, odamızda, birliğimizde omuz omuza yürümeli;

Yozlaşmışlık, seviyesizlik, cahillik ve kötülük sesini yükselttikçe geri çekilmeden, eğitim sanat, spor hakkımız için, aklımız, yüreğimiz için, hiç biri değilse de sırf yaşamdan aldığımız keyif için kafakafaya vermeli;

Bu pisliğin temizliğini yapacak, hesap soracak ve nihayet tümden yıkacak biricik örgütümüzde birleşmeliyiz.

Ne dedik, ayrı ayrı alanlara dağılsa da örgütlülüğümüz eninde sonunda aynı hedefte buluşacaktır. İşte o güce eriştiğimizde de artık geleceğimiz için azıyla yetinmeyiz.

O zaman görün bakın daha neler olur neler...