"Yurtta barış ve dünyada barış olabilmesi için, ‘dinin ve kinin davacısı’, piyasacı, ırkçı ya da faşist olacak değil, doğaya ve insan haklarına saygılı gençlerin yetiştirilmesi gerekiyor."

‘Barış’ ama nasıl?

Bu kapitalist dünya gerçekten bir alem. Rusya-Ukrayna olayında birden her biri barışsever oldu!

Canı istediği zaman dünyanın öbür ucuna gidip Vietnam’a vahşet yaşatan, orada burada darbe yaptıran, Saddam’ı ve Kaddafi’yi yok eden, Afganistan’ı işgal eden, işine gelen teröristleri destekleyen ABD, bakıyorsunuz barıştan yana!

Irak’ın işgalinde ABD’yi destekleyen Avrupa Birliği ülkeleri de barıştan yana!

İstediği zaman işgal altında tuttuğu Filistinlilerin anasını ağlatan, Suriye’yi ve Lübnan’ı bombalayan İsrail de barıştan yana!

Sorsanız, Ukrayna’ya saldıran Rusya bile barıştan yana!

Yıllardır Esad karşıtı güçleri destekleyen ve Suriye topraklarında asker bulunduran Türkiye bile barıştan yana!

Piyasacı, gerici, ırkçı ya da faşist iktidarların barışı bile göstermelik oluyor! Kendileri saldırınca barış/demokrasi için oluyor, başkası saldırınca savaş oluyor! Bir ilginç durum da, ülkelerinde iç huzuru sağlayamayanların dünyada barış konusunda inandırıcı olmadıklarının/ olamadıklarının görülmesi oluyor. Bir ülkede örneğin,

  • ırkını diğer ırklardan üstün gören ve ırkının davacısı olanlar varsa;
  • asgari ücretin 4000 lira dolayında olduğu bir dönemde 10-15 dakikalık muayene ücreti olarak 1000-1500 lira alanlar oluyorsa;
  • üreticiden bir birime alınan ürün, tüketiciye 4-5 birime satılıyorsa;
  • insanları öldüren sahte içki üretiliyorsa;
  • yeterince güvenlik önlemleri alınmadığı için ölümcül iş kazalarının olduğu işyerleri varsa;
  • üç kuruş daha fazla kazanmak için yalan söyleyenler, yolsuzluk ve/ya da kaçakçılık yapanlar varsa;
  • toplumsal cinsiyet eşitliği anlayışını benimsemeyenler varsa;
  • ülkeyi düşmandan kurtaranlara ve iktidar karşıtlarına saldıranlar serbest bırakılırken, iktidar mensuplarını ima ettiği varsayılan atasözlerini kullananlar 10-15 yıl hapisle yargılanıyorsa;
  • cinsel suçlar işleyenlere ‘iyi hal indirimi’ yapılırken demokratik tepkilerini gösterenlere herhangi bir ‘iyi hal indirimi’ yapılmıyorsa;
  • hemen her gün bir kadın öldürülüyorsa;

kısaca insanlar ve doğa sömürülüyorsa, adalet adil olamıyorsa, o ülkede gerçek anlamda iç huzurun sağlanması kolay olmuyor.

Bilindiği gibi ülkemizde de ortaya çıkan Hizbullah, dünyanın başına dert olan El-Kaide, IŞİD, Müslüman Kardeşler ve Taliban gibi kuruluşlar, dinin davacısı olan kuruluşlar. Dininin davacısı olanların neler yaptığını bile bile “Dininin ve kinlerinin davacısı” olacak genç istenmesi, 2017 müfredatında fiilen “cihat” anlayışına yer verilmesi çabası da, birebir yurtta barış ve dünyada barış anlayışıyla bağdaşmayan bir yaklaşım oluyor. Bu anlayışın dayatılmaya çalışıldığı bir ülkede,

  • İşsiz ve aynı işi yapsa da erkekten daha düşük ücret alan kadınların, çocuk evliliklerin, çocuk annelerin ve kadına yönelik suçların yaygınlaşması;
  • İnsanlar arasında hiçbir şekilde ayrım yapmaması gereken bir meslek sahibi, örneğin bir eğitim başmüfettişi, “X Bey'in idareciliğinin sonlandırılması için elimizden geleni yaptık. Zaten, kendisi Aleviymiş bunu da gizleme gereği duymamış. Camiamıza uygun olmadığı aşikâr” diyebilmesi!
  • İnsanlar arasında hiçbir şekilde ayrım yapmaması gereken bir meslek sahibi, örneğin bazı hekimler, hasta oldukları halde muhalif sanıklar için iktidarın isteğine uygun rapor verebilmesi!
  • “Barış” isteyen akademisyenlerin sorgusuz sualsiz meslekten atılması;
  • Bir sporcunun, hele takımının başarısı için yabancı oyuncularla birlikte mücadele edenlerin, ‘savaşa hayır’ tişört giymeyi reddetmesi;  
  • “Ülkemiz umarım hiçbir zaman savaşa girmez fakat girerse de sırf sevabına Rus çocuğunu boğazlayabilirim” diyebilenlerin çıkması;
  • Cumhuriyetin silahlı kuvvetlerinde, İngilizlerle işbirliği yapan Vahdettin’e hain diyen subaya, “Padişahlara hain diyen haindir” denebilmesi;
  • Barışın sembolü olduğu kadar ulusal servet olan ve yapılaşmanın yasak olduğu zeytinliklerin talana açılması,
  • Cumhur ittifakının ortağı olan partinin başkanı, “Biz yağa değil kana bakarız kana” diyebilmesi;

gibi huzurlu bir yaşamı ve barışı engelleyen gelişmelerin olması kaçınılmaz oluyor.

Dolayısıyla gerçek anlamda yurtta barış ve dünyada barış olabilmesi için, ‘dinin ve kinin davacısı’, piyasacı, ırkçı ya da faşist olacak değil, doğaya ve insan haklarına saygılı, duyarlı ve vicdan sahibi olacak gençlerin yetiştirilmesi gerekiyor.

[email protected]