Aydınlık bir dalga bu. Miadını doldurmuş Türk İslam Sentezinden kurtulacağız. O yıkılınca Kürt İslam Sentezi de kuruyup düşecek. Deniz Gezmiş kalacak geriye, orada birleşeceğiz!

Aydınlık dalga

Esenyurt Belediye Başkanını derdest edip koltuğuna el koydular. Başkan “kent uzlaşısı”nın bir gereği olarak, Dem Parti’nin onayıyla, ilçeye aday yapılmıştı. Demek ki Ekrem İmamoğlu’nun da onayı vardır. İktidarın açılım sürecine ters bir hamlesi olarak algılansa da asıl hedefinin Ekrem İmamoğlu olduğunu herkes biliyor haliyle. Tamamına erdirirlerse hem İstanbul’a el koymuş hem de CHP-Dem örtülü ittifakına çomak sokmuş olacaklar. Plan, sanıldığından daha eskidir ve uygulanması beklenen bir gelişmedir!

Bu durumda karşı hamleler de kaçınılmazdır. “Nefes” projesi bunlardan biri. İmamoğlu’nun gazeteci danışmanı Murat Ongun bir gazete ve TV kanalının kurulması için devrede. Ongun’un bu amaçla KRT TV ile pazarlığa oturduğu iddia ediliyor. Gazete projesinin başlama vuruşu ise Sözcü’den yapılan transferlerle çoktan yapıldı. Tartışmalı yurtdışı gezilerine götürdüğü gazetecilerle bir “İmamoğlu medyası” oluşturulduğu zaten söyleniyordu. Artık bu medya da ete kemiğe bürünüyor. Nefes, köşeye sıkıştırılmaya çalışılan İmamoğlu’na derin bir nefes verme çabası. 

İlginç, “nefes”, dinsel anlamları güçlü bir kelime. Sufiler, “salikin, yola-tarikata girenin, ilahi aşk ateşiyle yanıp tutuşan kalbinin bu ateşin hafiflemesi neticesinde rahatlığa kavuşması” anlamında kullanmış. Sonra zikirle özdeşleşmiş, sofunun alıp verdiği nefesleri denetim altında tutmasını ifade etmiş. Bektaşi ve Alevilerin inançlarını dile getiren manzumeler de nefestir. Esası bestelenmiş ilahidir, müzikli dua diye tarif edebiliriz. Bir de hastalara okuyup üflemeye “nefes verme” deniyor. Artık partisiz siyasetin okunup üflenmeye, nefese, ihtiyacı var. 

İmamoğlu köşeye sıkıştırılmaya çalışıldığını anlayınca Özgür Özal’la bir olup alaşağı ettiği Kemal Kılıçdaroğlu ile de arayı düzeltti. Sık sık görüşüyorlar, plan yapıyorlar. Artık bütünüyle AKP kontrolünde olduğu ortaya çıkan Özgür Özal’ı devirecekler güçleri yeterse. 

Peki ya yurtdışı desteği? Almanya Cumhurbaşkanı Steinmeier’in yaz başında İstanbul’da döner keserek İmamoğlu’na verdiği destekten sonra ortalık pek sessizdi. Ama “döner diplomasisi” devam ediyor aslında. İmamoğlu, eski Başbakan sosyal Demokrat Helmut Schmidt’in adını taşıyan vakıf tarafından başkent Berlin’e davet edildi. 21 Kasım’da gerçekleştirilecek “Helmut Schmidt Dersleri” başlığı altındaki toplantıya katılacak, “işleyen Demokrasilerin başarı kriterleri” hakkında konuşacak. Vakıf, duyurusunda, İmamoğlu’nu, “Türkiye politikasının umut taşıyıcılarından biri” olarak tanımlıyor. İşleyen bir Demokrasi arıyorlar, Almanya’da ve Türkiye’de, bulmak artık imkansızdır. 

***

Tabii bu kuşatmayı sadece Kılıçdaroğlu ve Schmidt Vakfı ile kırması mümkün değil. Devlet Bahçeli ile görüşme hamlesi alanı genişletmek içindi. Ancak Devlet Bahçeli tarafından çok sert bir şekilde geri çevrildi. O da gidip DP Genel Başkanı Gültekin Uysal, DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, Saadet Partisi Temel Karamollaoğlu ve Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ ile görüştü. Görüşmeler bir garanti sağlamıyor tabii. Halkı sokaktan soğuttular, partileri devreden çıkardılar. İmamoğlu da bunu bildiğinden “beni görevden alamazlar işimi layıkıyla yapıyorum çünkü” diyor. Zamanı geldiğinde gözünün yaşına bakmayacaklarını bilmenin telaşı saklı bu sözcüklerde.

***

Tabii kayyumun büyüğü Kürt ellerinde. Esenyurt’un ardından DEM Partili Mardin, Batman ve Halfeti belediyelerine de kayyum atandı. CHP’li Esenyurt Belediye Başkanını hakkındaki soruşturma nedeniyle derdest edenler, bölgedeki belediye başkanlarını da aldıkları cezaları gerekçe göstererek bertaraf ettiler. Dem Parti eş Başkanı Tuncer Bakırhan’ın isyanı bu nedenleydi. Bakırhan, Mardin'de yaptığı konuşmada “Çok iyi bilsinler ki Seyit Rıza ne yaptıysa, Şeyh Sait ne yaptıysa, Mazlumlar, Denizler, Sakineler ne yaptıysa Kürt halkı da onların yaptığını yapacaktır” dedi. Bu konuşmasının ardından Bakırhan hakkında soruşturma başlatıldı. 

Konuşmanın neresinin soruşturulduğunu bilmiyoruz. Şeyh Sait ve Seyit Rıza’yı şüpheli listesinin başına yazanlar var ama daha önce Şeyh Sait’e hain dediği için kelepçelenip karakola çekilenlerin olduğunu da biliyoruz. AKP veya MHP’nin tarikatlarla, şeyhleriyle bir sorunu yok. Sadece ayaklanmasın istiyorlar, istekleri bu kadar basit. Şeyh Sait’ten değil ayaklanma çağrısına uyma ihtimalinden korkmuşlardır. 

Seyit Rıza’yı ayırıyoruz, onun ayaklanması nevi şahsına münhasırdır. Ama Şeyh Sait Nakşi-Halidi tarikatının bir uzantısı. Yani bugün ülkede siyasi iktidarla iş tutan bütün tarikatlarla aynı soydan geliyor. Haliyle cumhuriyete derin bir düşmanlığı var. Laiklikten nefret ediyor. Osmanlının içinde gelişen ve cumhuriyete devredilen Türkiye’nin aydınlanma hareketinin tam karşına konuşlanmış bir gerici tarikatın şeyhi Şeyh Sait. Eğer yüksek ateşin etkisi altında söylenmemişse “Denizlerle” yan yana getirilmesi imkansızdır. 

Bu karışıklıkta tepkiler sınırlı haliyle. Ekrem İmamoğlu’nun ait olduğu bir partisi yok. Belediyenin mali gücüyle, ve tabii Koç Grubunun açık desteğiyle, etrafında bir çember oluşturdu. Bürokratlar ve bir kısım gazeteciler ona bir parti gibi çalışma imkânı veriyor. Öbür tarafta, Dem’de de derin sorunlar var. PKK’nın kafası karışık. Bir kısmı Öcalan’a bakıyor, diğer kısmının aklı Suriye’de özerk bir bölge inşasında. ABD’ye, AB’ye, hatta İsrail’e yaslanarak bunu başarabileceklerine inanlar çoğalıyor. Haliyle Deniz Gezmiş boşa düşüyor, şeyhlere-şıhlara ihtiyaç artıyor.

Abdullah Öcalan’dan ve hatta Selahattin Demirtaş’tan gelen İslami tonu yüksek mesajların gerekçesi bu. Biliyoruz, tek başına Türk kimliği olmamıştır, tek başına Kürt kimliği de olmaz. Her iki kimliğin de din ile tahkim edilmesi zorunludur. Kimlikçiliğin ötesine geçemeyen her uluslaşma iddiası zorunlu olarak dinle desteklenecek, sonra o destek kimliğin kendisi haline dönüşecek, tarihinden biliyoruz. Türk İslam Sentezi ile Kürt İslam Sentezi ikiz kardeştir. Birbirlerine bakarak kararıyorlar; aynı akıbeti paylaşmaları kaçınılmazdır. 

***

Bu çaresizliğin iktidardaki temsilcisi AKP-MHP koalisyonu. Biri Türkçü diğeri İslamcı. Ayakta kalmak için birbirlerine tutundular, ülkeyi, halkı, etkiledikleri ne varsa onu yuvarlandıkları çukura doğru çekiyorlar. Türk İslam Sentezi artık büyük bir çaresizlikten ibarettir. 

Ama bunun çaresi de Kürt İslam Sentezi değildir. Bu karanlığın ortasında ezilen biçare Türk ve Kürt halkının tek çıkar yolu özgür, eşit yeni bir laik cumhuriyet için kol kola girmektedir. Önce şeyhlerden, şıhlardan, tarikatlardan kurtulacağız, sonra onlara yaslanan gerici siyasetçilerden. Kim hangi dilde istiyorsa tutturacak türküsünü. Kederimizi sileceğiz, kaderimizi birlikte tayin edeceğiz…

***

Ekrem İmamoğlu ve partisine eleştirilerimiz baki, sermayenin has adamı ve düzenin has partisi olma yolunda ilerliyorlar. Tuncer Bakırhan’ın beş benzemezi birbirine benzetme girişimi yoktan bir tarih oluşturma, oraya kahramanlar monte etme çabasının tuhaf sonuçlarından biri. Şeyh Sait’le Deniz Gezmiş’i başka türlü bir araya getirmeye, eşitlemeye kalkmazsınız. Biri tam bağımsız Türkiye peşinde, diğeri artık çok gerilerde kalmış o Türkiye’yi yıkmanın. Biri aydınlanma tarihimizin, diğeri o tarihe karşı gerici başkaldırının sembolü.

Kayyum ise bir siyasi enstrüman değil, doğrudan karşı devrimi ayakta tutma girişimi. Ayakta kalabilmek için her gün darbeyle başlamak, ertesi günün darbesini planlamak zorundalar. Çünkü yıkılıyorlar…

Aydınlık bir dalga bu. Miadını doldurmuş Türk İslam Sentezinden kurtulacağız. O yıkılınca Kürt İslam Sentezi de kuruyup düşecek. Deniz Gezmiş kalacak geriye, orada birleşeceğiz!