İşçiye verilecek en düşük ücret ne olmalı sorusuna yanıtı rakam önererek, teşvik formüle ederek vermeye kalkmak şeklinde özetlenebilecek mevcut yaklaşım tümüyle boşa düşmüştür artık.

Asgari ücret soruları

Yeni asgari ücret 4253 lira 40 kuruş olarak belirlendi. Artış miktarı 1427 lira 50 kuruşa denk düşüyor. Rakamın içinde daha önce kesilen yüzde 15’lik gelir vergisi ile binde 8’lik damga vergisi de bulunuyor. Meclisteki tasarı beklendiği gibi geçerse, vergi istisnası tüm ücretlerin asgari ücret kadar kısmı için de geçerli olacak.

Kısa özet bu. Şimdi hem soruları sorarak hem de bir haftadır propaganda edilenle gerçekler arasındaki açıyı düzelterek ilerleyelim.

ASLINDA NE OLDU?

Bu yıl asgari ücreti ilk kez komisyon başkanı değil, AKP’li cumhurbaşkanı Erdoğan açıkladı. Ona göre son elli yılın en yüksek artışını yaptılar. Oysa değil. DİSK’in araştırma merkezi, açıklama biter bitmez yıllara göre brüt asgari ücretteki artış oranlarını gösteren grafiği yapıştırdı da 1988 yılından sonraki on yıl artış oranının yüzde 60’ın altına hiç düşmediği görülmüş oldu. Yüzde 114 var, 111 var, 105 var ama 50 yok.

Erdoğan’la ilgili bir düzeltme daha yapmalıyız. Herkes asgari ücreti onun belirlediğini, değilse bile son sözü onun söylediğini düşünüyor. Açıklamada verilen fotoğraftan da böyle anlaşılmasının istendiği anlaşılıyor. Oysa asgari ücreti ne Erdoğan, ne Çalışma Bakanı, ne de Tespit Komisyonu belirledi. 4253, TİSK’in rakamadır. Pazarlığı en alttan açan, takvime karar veren, kesinti ve teşvik gibi ayrıntıları netleştirip rakamı belirleyen bu örgüttür. Erdoğan’a düşen patronların uygun gördüğü asgari ücreti açıklamak olmuştur. Daha fazlası değil.

Dolayısıyla rakamın patronları üzdüğünü düşünenler yanılıyor. Aradan bir hafta geçti, tek bir patron ya da temsilcisinin yeni asgari ücretle ilgili olumsuz beyanat verdiğine tanık oldunuz mu? Markette etiketler gün aşırı değişir, ucuz ekmek kuyrukları günden güne uzarken yapılan artışın sözünün edilemeyeceğini en iyi patronlar biliyor. Onlar şu anda bu artışla değil, kıdem tazminatı tavanının aynı oranda yükselip yükselmeyeceğiyle ilgileniyor.

Üstelik bu asgari ücret için de kaşıkla verdiklerini kepçeyle geri almayı sürdürecekler. Ödedikleri SGK priminin dörtte birini geri almayı sürdürecekler. İşçi başına aldıkları 75 lira “asgari ücret teşviki” devam edecek. Bu ikisinin de içinde bulunduğu toplam dokuz kalem asgari ücret desteği de cabası. Dedik ya asgari ücretteki tüm detayları patronlar belirledi diye…

Başka ne oldu? TÜİK tümüyle paspas oldu. Bu yıl asgari ücret tespit sürecinin hiçbir noktasında TÜİK yoktu. Birer ay arayla gelen önce yüzde 36,2’lik yeniden değerleme oranı, sonra brütte yüzde 39,9’luk asgari ücret artışı, hükümetin bile bu kurumu ciddiye almadığının kanıtı olsa gerek.

İlklerden bir diğeri de asgari ücrete getirilen gelir ve damga vergisi istisnası oldu. Kulağa hoş gelen bu düzenleme nicedir sendikaların da talebiydi. Gelir vergisi istisnasının Hazine’ye maliyeti yıllık yaklaşık 55 milyar lira düzeyinde olacak. Bu ve benzeri düzenlemelerin maliyetinin yine emekçi halka kesildiğini biliyoruz. Yeni vergilerle, fiyat artışları ve cezalarla… Kaşıkla verip kepçeyle almak da diyebiliriz.

Ve sonuncusu, yapılan zammın ay sonu gelmeden buharlaşması oldu. Aynı hafta yükselen döviz kuru ve beraberinde gelen zamlar var. Bu hafta başında Hazine garantili sermaye-servet kurtarma operasyonuyla döviz kuru inişe geçmiş olsa bile, vatandaşı sarsan zamlar yerli yerinde duruyor. Aralık enflasyonu için tahminler çift haneli rakamlara şimdiden ulaştı. Kısacası, yapılan zamla gelen para pul oldu.

NASIL SONUÇLAR DOĞURDU?

Artık çalışanların büyük çoğunluğu asgari ücretlidir. AKP ve patronlar Türkiye işçi sınıfının büyük bölmesini “yoksullukta eşitlemiş” oldu.

Asgari ücret zaten ortalama ücret haline gelmişti. Şimdi, asgari ücretin altında ücretle çalıştırılacak işçi sayısında muazzam bir artış olacaktır. Kayıt dışı yükselecek, göçmen işçilik yaygınlaşacak.

Özellikle imalat sanayinde, orta ve büyük ölçekli işletmelerde kıdemli işçilerle yeni işçilerin ücretleri büyük ölçüde birbirine yakınlaştı. Şayet ocak ayında bu işçilere asgari ücret düzeyine yakın artışlar gelmezse işletmelerde kazan kaynamaya başlayacaktır. Fabrikalarda sendikalaşma eğilimini yeni işçiler değil kıdemi görece yüksek olan işçiler belirler. Sanayi sektörlerindeki sendikaların bu sürece hazırlanması gerekir.

Dahası, asgari ücretin açıklandığı gün, kamuoyuna neredeyse hiç yansımayan ama ölçeği hiç de küçük olmayan bir işten çıkarma furyası başladı. Patronların Ensesindeyiz Haberleşme Dayanışma ve Mücadele Ağı’nın ihbar hattına “küçülüyoruz” bahanesiyle işten çıkarılan işçilerden sürekli başvuru geliyor. Tekstil, sağlık, hizmet, perakende sektörlerinin öne çıktığı ancak bunlarla sınırlı olmadığı anlaşılan pek çok sektörde patronlar, yeni asgari ücretin uygulanacağı 1 Ocak tarihi gelmeden “fazlalıklardan” kurtulmaya giriştiler. Daha az kıdem tazminatı ödeyerek ya da pek çoğuna hiç ödemeyerek. Devam edeceği anlaşılıyor.

PEKİ ASGARİ ÜCRET NASIL BELİRLENMELİ?

Bir kez daha ve bu kez kaçınılmaz biçimde asgari ücret belirlenme sürecinin ne kadar çarpık, işçinin aleyhine ve kaotik sonuçları olduğu ortaya çıktı. İşçiye verilecek en düşük ücret ne olmalı sorusuna yanıtı rakam önererek, teşvik formüle ederek vermeye kalkmak şeklinde özetlenebilecek mevcut yaklaşım tümüyle boşa düşmüştür artık. Gerçekçi olmaktan çıkmıştır.

Soru başka şekilde sorulmalıdır. Aldığı ücretten başka geçim aracı olmayan işçi için belirleyici şey temel ihtiyaçlarıdır. Onlar neyse odur, tamı tamına, eksiksiz olarak.

Bunlar ücretsiz karşılanmalıdır. Adı üstünde, yaşamını sağlıklı sürdürebilmek için temel ihtiyaçlardır bunlar.

Barınabilmelidir.

Barındığı eve, çalıştığı işe ulaşabilmelidir.

Orada ısınabilmeli, aydınlanabilmelidir.

Sağlıklı beslenebilmeli, örneğin et yiyebilmeli, süt içebilmelidir.

Eğitim alabilmeli, sağlık hizmetlerinden tam yararlanabilmelidir.

Tekrar altını çizmek gerekirse, bunlar bir yurttaşın yaşamını sürdürebilmesi için temel ihtiyaçlarıdır. Yaşam için temel ihtiyaçlar ücretsiz karşılanmalıdır.

Ücret bunlardan sonrasıdır ve o da herkesin emeğine göredir.

Boşverin insani olmasını, hangisi gerçekçi? Yoksullukta eşitlik mi eşit yurttaşlık mı?