Amazon pandemisi dalga dalga sınırlar aşıyor, zincir zincir küreselleşiyor. Bir eksik bir fazla, hazırız karşılaşmaya. Ne de olsa aşısının formülü bizde.

Amazon pandemisi

Geçtiğimiz hafta Amerika’da Amazon şirketinin Staten Adasındaki JFK8 deposu çalışanları yapılan oylamayla sendikaya katılma kararı aldılar. Benzeri bir oylama Alabama’daki işletmede de gerçekleşiyor ve önümüzdeki günlerde oradan da benzeri bir haber gelmesi muhtemel.

Tüm karşı saldırı ve engelleme çabalarına rağmen yılmadan uzunca süredir örgütlenme çalışmalarını yürüten Amazon işçileri, inatçılıklarının karşılığını aldılar. Bu örgütlenme sürecinin tümüyle işçilerin iradesi ve bağımsız inisiyatifleri ile yürümüş olduğu anlaşılıyor.

Sendikanın Amazon’a girişi resmiyet kazandıktan sonra işçiler, ”Sen uzayda gezerken biz depolarda örgütleniyorduk” diye Amazon patronu Jeff Bezos’la dalga geçtiler.

Dünyanın en zengin ikinci insanının ve en fazla insan çalıştıran dördüncü patronunun şirketlerinde işçilerin sendikaya katılması önemli ve sevindirici bir haber elbette. Ama geçen hafta yaşanan gelişmenin bundan öte bir yanı var.

Sözü geçen işletmeler, Amazon’un merkezinin bulunduğu, kurulduğu ve ilk köklerini saldığı ülkede Amerika Birleşik Devletlerinde bulunuyor ve bu tarihi sendika oylamasıyla, tam yirmi yedi yıl sendikalaşmaya direnen ve olağan emek sömürüsünün de ötesine geçen uygulamalarıyla ünlenen Amazon genel merkezi bu sefer kalbine darbe almış oldu.

2022 Nisan’ında ABD’de Amazon tarihinde ilk kez operasyon merkezleri ve depolara sendika girmiş oldu. Öte yandan aslında neredeyse tüm Dünya’ya yayılmış biçimde Amazon emekçileri özellikle pandemi dönemi ile birlikte artan ağır sömürü koşullarına karşı ayaktalar. 

Geçtiğimiz yıl Amazon şirketinin benzeri tüccar şirketler gibi dünya çapında en arsızlaştığı gün olan Kara Cuma öncesinde, küresel ölçekte eylemler gerçekleşmişti. Kamboçya’dan İrlanda’ya, Hindistan’dan Avusturya’ya Amazon’un el uzattığı tüm coğrafyalarda tek günlük sokak eylemleri düzenlenmişti.

Bu yıl da özellikle Amazon’un Avrupa merkezlerindeki çalışanlar sendikaları aracılığıyla güncel mücadele yürütüyorlar. ABD’deki emekçilerin sendika zaferinden sonra Avrupa Amazon emekçileri de yeni eylemlilik kararlarını açıkladılar. 

Amazon işçileri geçtiğimiz yılın sonunda Fransa’da pandemi döneminde Amazon depolarındaki kötü ve güvencesiz çalışma koşullarını protesto etmek için iş bırakmışlardı. Bu eylemin devamı niteliğinde, bu yıl önce İtalya’da lojistik çalışanları farklı sendika konfederasyonlarının öncülüğüyle bir günlük greve gittiler. Sonrasında da Almanya’da paskalya öncesi dönemde şirketin altı ayrı tesisinde ücretlerin iyileştirilmesi talebiyle dört günlük grev hazırlığı yapılıyor.

Dünyanın neresinde olursa olsun emekçilerin Amazon’dan talepleri değişmiyor. Ücretlerde emeklerinin karşılığı değerinde iyileştirme, çalışma koşullarının insana yakışır hale getirilmesi, işçi sağlığını ön planda tutacak biçimde iş güvenliği ve işyeri hijyeninin sağlanması.

İronik geliyor değil mi? Yirmibirinci yüzyılın ilk çeyreği tamamlanırken, dünyanın en zengin ikinci patronunun, bir çok süreci ve hizmet hattı robotlaşmış, tam dijitalleşmeye gitmiş, ve çağın iş modeli e-ticaret devi olmuş şirketinin işçileri iki yüzyıl öncesinin talepleri ile sendikalaşıyorlar.

Patron Bezos bir yanda, yapay zeka, bulut teknolojiler, uzay araçları şirketleri ile eğlenirken, bu yanda erken dönem kapitalizminin emek sömürüsü yöntemlerini hortlatıyor.

İngiltere’de Nottingham Trent Üniversitesi'nden bir grup araştırmacı geçtiğimiz yıl, e-ticaret ve lojistik işkollarındaki çalışma ilişkilerini araştırdıkları projeleri kapsamında Amazon operasyon merkezleri ile ilgili bir rapor yayınladı. 

Rapor, Britanya’daki tüm Amazon işletmelerine ve 55 binden fazla emekçinin çalışma koşullarına dair önemli bilgiler içeriyor. Onun da ötesinde Amazon’un tüm dünyada yürüttüğü emek sömürüsü yöntemleri hakkında da fikir veriyor.

Ortaya çıkan tablo vahim. Amazon operasyon merkezleri ve lojistik hizmetlerinde, bir yanda yüksek oranda otomasyona geçilmiş ve dijitalleşmiş süreçler göze çarparken, diğer yanda işbölümü ve emek gücü dağılımında aşırı katmanlı ve karmaşık bir yapılanma gözleniyor. 

Amazon işletmeleri “iş modeli” anlamında e-ticaretin ileri örneklerini sergilerken, istihdam uygulamalarında geçici ve güvencesiz işler ağır basıyor. Mal kabul, ayrıştırma, etiketleme, depolama gibi işlerde hem insan emeği hem robotlar kullanılıyor ve bu bileşimden hem “insansızlaştırma” hem de “insanlıktan çıkarma” diye adlandırılacak uygulamalar doğuyor.

İstihdam uygulamaları konusunda da Amazon’un kurnaz yaklaşımlarını görüyoruz. Detaylı ve karmaşık pozisyonlarla ve fazlasıyla inceltilmiş bir yetki dağılımıyla çalışanları katmanlaştırma, sınırsız sözleşmeli kadroların yanında, onlardan daha fazla geçici sözleşmelerle, özel istihdam şirketleri aracılığı ile işçi bulma ve çalıştırma eğilimi dikkat çekiyor.

Tüm bunlardan da önemlisi, Bezos’un bu patronluk modeli arsız bir virüs gibi bu sektördeki diğer şirketlere ve diğer yeni yetme sektörlere de yayılıyor. Amazon pandemisi dalga dalga sınırlar aşıyor, zincir zincir küreselleşiyor.

Türkiye’ye de geldi nitekim. 2018 yılının sonbaharında Amazon, Türkiye e-ticaret pazarına girişini duyurdu. Internette dükkanını açıp, İstanbul Beşiktaş’ta Amazon Turkey Perakende Hizmetleri Limited Şirketi adıyla ofisini kurdu.

Geçen yılın Nisan ayında da Amazon’un, CEVA Lojistik aracılığıyla Gebze Tavşanlı’da operasyon merkezi kuracağı, bu tesisin ilk etapta 1.600 kişiyi istihdam edeceği ve nihai hedefin 3 bin kişiyi bulacağı açıklandı. Bugün itibariyle durum bilgisine ulaşamadım, ama önümüze düşen iş ilanlarından ve reklamlardan işlerin tıkırında ilerliyor olduğunu varsayabiliriz. İlk aşamalarında, Türkiyeli alt patronların da devrede olacağı, lojistik hizmetlerini, kargo dağıtımı onlarla paylaşacağı anlaşılıyor.

Ne yapalım, bir eksik bir fazla, çıksın gelsinler, hazırız karşılaşmaya. Ne de olsa aşısının formülü bizde.