'Bu hedeflere ulaşılabilmesi ancak eğitim-öğretim süreçlerinin, laik, bilimsel, kamusal ve parasız eğitimle mümkün oluyor. Eğitim sistemine bu nitelik kazandırılmadıkça, söylemler bir anlam taşımıyor'

Altılı masanın eğitimi!

Not: Bu konuya 10 Şubat günü değinecektim, deprem nedeniyle bugüne kaldı.

Kendilerine ‘millet ittifakı’ diyen altılı masa, 31 Ocak 2023’te bir ‘Ortak Politikalar Mutabakat Metni’ açıklamıştı. 6’lı masa, 3-6 Mart günlerinde bir deprem yaşamışsa da, kendisini çabuk toparladı: Cumhurbaşkanı adayını açıkladı, ortak mutabakat metni de geçerliliğini koruyor. Bu mutabakat metninin eğitimle ilgili kısmında,

  • anadilde eğitim,
  • yabancı dilde öğretim,
  • 4+4+4 yasası,
  • 2017 müfredatı,
  • laiklik ve bilimsellikle bağdaşmayan yönetmelikler,
  • eğitim kurumlarındaki kadrolaşma,
  • tarikatların açtığı okullar,
  • kaçak Kuran kursları, sıbyan mektepleri ve medreseler,
  • seçme sınavlarında zorunlu din ders ile yabancı dilden soru sorulması,
  • açıköğretimin zorunlu öğretim dışına çıkarılması,
  • liselerin, her öğrencinin olabildiğince genel eğitim almasını sağlayacak çok amaçlı liselere dönüştürülüp mesleki eğitimin yükseköğretime aktarılması,
  • toplumun dini öğrenme gereksinimlerinin, örgün eğitim içinde değil, yaygın eğitim süreçlerinde karşılanması ve
  • özel okullarla vakıf üniversiteleri

gibi konulara değinilmemesi, mutabakatın eğitimle ilgili eksik yanlarını yansıtıyor.

Ayrıca mutabakat metnindeki ‘ortaokulun ilk yılının yabancı dil ve kodlama hazırlık sınıfı şeklinde düzenlenmesi’ ile ‘üstün zekâlı öğrenciler için ayrı özel okullar açma’ hedefleri, eğitsel açıdan bazı sakıncalar da içeriyor.

13-14 yaşındaki çocuklara bir yabancı dili dayatmak, eğitsel bir yaklaşım olmadığı gibi anadilin gelişimini de engelleyebiliyor. Oysa öğrencinin istediği/gereksinim duyduğu anda istediği dili öğrenmesi, anadilin yıpranmasını önlediği gibi daha eğitsel ve işlevsel oluyor.

Üstün zekalıların gerçek yaşamdan koparılıp fanusa benzer bir ortamda öğrenim görmelerinin onların geleceğini olumsuz etkileyebileceğini düşünmek gerekiyor.

Eğitimle ilgili mutabakat metninin ilk cümlesinde, “Milli Eğitimi bir ideolojik çatışma alanı olmaktan çıkaracağız” denmesi ise bu metnin temel sorunu oluyor. Çünkü mesleki eğitim, dini öğretim, laik ve bilimsel eğitim, zorunlu/seçmeli din dersi, yabancı dilde öğretim, anadilde eğitim vb. konularda alınacak her karar, bir ideolojik tabana dayanıyor. Toplumda bu konularda alınacak her kararı benimseyenlerle benimsemeyenlerin bulunacağı şimdiden biliniyor. Bu söylem AKP’nin 20 yıldır piyasacı ve gerici eğitim doğrultusunda kararlar alırken laik ve bilimsel eğitimi savunanları ideolojik olmakla suçlamasını çağrıştırıyor.

Eğitimi ideolojik çatışma alanı olmaktan” çıkaracak bir reçete bulunmadığından, bu söylem işlevsel olmuyor. Aksine eğitim konusundaki yaklaşımın, toplumun çoğunluğunun yararına olacak bir ideolojiyi içermesi gerekiyor.

  • Eğitim, psikoloji, sosyoloji, … alanlarındaki gelişmeler,
  • bilimsel bulgular ve gerçekler,
  • Osmanlıdaki yaşam ile Türkiye Cumhuriyeti’ndeki yaşam,
  • ülkemizin içinde bulunduğu koşullar,
  • İslam devletlerindeki ve çağdaş devletlerdeki yaşam,
  • toplumların kültürel, sosyal, siyasal ve ekonomik gelişmelerinin dayandığı temel etkenler ile
  • evrensel bildirgeler

gibi kaynaklardan elde edilen bilgiler ve deneyimler, benimsenmesi gereken ideolojinin, laik, bilimsel, kamusal ve parasız eğitim olması gerektiğini gösteriyor.

Ancak bu nitelikteki bir eğitim, eğitimde fırsat eşitliğini ve eğitimden geçenlerin özgürleşmesini sağlıyor. Bu nitelikteki eğitim, ekonomik ve kültürel gelişim ile gönenç ve barış içinde bir yaşamı sağlayacağı gibi, uzun dönemde bu nitelikteki eğitime karşı çıkanların bile yararına oluyor.

Eğitimle ilgili metnin üçüncü cümlesinde, “Fikri, irfanı ve vicdanı hür nesiller yetiştireceğiz” deniyor. Dördüncü cümlesinde de, “Eğitim kurum ve süreçlerini cinsiyet, etnik köken, din, dil, yerleşim yeri, sağlık durumu, sosyo- ekonomik koşulları ayırt etmeden, fırsat eşitliği ve adaletini ve herkesin nitelikli eğitim hakkını garanti altına alan kapsayıcı bir anlayışla düzenleyeceğiz” ifadesi yer alıyor.

Bu üçüncü ve dördüncü cümlelerdeki açıklamalar, metnin ilk cümlesiyle çelişiyor. Çünkü metnin üçüncü ve dördüncü cümlelerinde açıklanan hedeflerin, “Eğitimi bir ideolojik çatışma alanı olmaktan çıkarmakla” gerçekleşmesi mümkün olmuyor. Bu hedeflere ulaşılabilmesi ancak eğitim-öğretim süreçlerinin, laik, bilimsel, kamusal ve parasız olmasıyla mümkün oluyor. Eğitim sistemine bu nitelik kazandırılmadıkça, bu söylemler, bir anlam taşımıyor.

[email protected]