Programdaki konuşmacılar Türkiye ve Almanya’daki gençlerin temel bir ortak özelliği bulunduğunu söylüyorlar. O da Türkiye’deki gençlerin Erdoğan’la, Almanya’daki gençlerin Merkel’le büyümüş olması.

Almanya ve Türkiye karşılaştırmasında gençler 

Geçtiğimiz günlerde Almanya ve Türkiye’deki gençlerin karşılaştırıldığı, yine ‘Z kuşağı’ tanımlamasının da geçtiği bir yayına denk geldim. Üstüne oldukça fazla yazıldı/çizildi, ben okumaktan da anlatılanları dinlemekten de sıkıldım, bence anlatanlar da şimdilik yeni bir şey söylemediklerinin farkındalar. 

Türkiye’deki bu kuşak kapsamındaki gençlerin ‘büyük bir oy potansiyeli’ olduğu, ‘AKP’yle kavgalı’ olduğu, ‘#OyMoyYok hashtagleri ile seslerini duyurduğu’ tekrarlanıyor sıklıkla. Daha öteye de gitmiyor gençler hakkında edilen sözler. Zaten o yayında da Türkiye’deki gençleri ezberledik, biraz da Almanya’dakilere bakalım gibi bir hissiyatın oluştuğu anlaşılıyordu. 

Z kuşağı tanımlamasından duyduğum rahatsızlığı kısaca bir paragrafta belirtip, konuyu dağıtmadan devam etmek istiyorum. 

Bir yaş grubunun bütün üyelerini aynı kümede toparlamak ve etiketlemek, tanımlamak ve tanıtmak açısından pek çok yetersizlik barındırıyor. Kişilerin davranışlarını, alışkanlıklarını, duygularını ifade etme biçimlerini ekonomik düzeyleri tarafından belirleniyor, internet alışkanlıkları ve yaklaşımları karşılıklı etkileşim içinde gelişiyor. Bu geniş yaş grubu benzerlikler ve farklılıklar taşıyor.

Benim için programın oldukça dikkat çekici bir yönü bulunuyor. Programdaki konuşmacılar Türkiye ve Almanya’daki gençlerin çok temel bir ortak özelliği bulunduğunu söylüyorlar. O da Türkiye’deki gençlerin Erdoğan’la, Almanya’daki gençlerin Merkel’le büyümüş olması. Çocukluklarından bu yana bu iki siyasi figüre aşina olduklarını belirtiyorlar. 

İkisi de sağcı figürler olsa da Almanya’da Merkel ile büyüyen kuşak için oldukça ilginç ve pozitif yorumlarda bulunuyorlardı. Örneğin siyasette kadının yeri hakkında olumlu manada deneyimlerinin olduğunu, siyasette kadın figürlere alışkın olduklarını belirttiler. Merkel’in kadınların yerini benimsetmek konusunda fazlasıyla etkili olduğunu ifade ediyorlardı. Aynı zamanda kadın erkek eşitliğinin yaşamın içine yerleşmesi konusunda da Merkel’in oldukça etkisi olduğunu söylüyordu. 

Merkel’le büyüyen gençler girecekleri yeni herhangi bir iş için kadın erkek oranına özen gösteriyorlarmış. Buna göre işle ilgilenip ilgilenmemeye karar veriyorlarmış. 

Almanya üzerinden daha fazlası hakkında yorum yapacak bilgiye sahip değilim ama işsizliğin bu kadar dolu dizgin yaşandığı ülkemizde bunu bir gence söylesek, buna göre iş görüşmesine gidip gitmeyeceğini sorsak kahkaha atar herhalde. Yeter ki iş olsun diyecek, bulduğu işe atlayacak binlerce genç var bu ülkede. 

Ayrıca Merkel’le büyüyen gençlerin olduğu ülke hakkında daha geçtiğimiz günlerde Alman Aile Bakanlığı geçen yılın Kasım ayında ev içi şiddet vakalarının 2015 yılından bu yana sürekli artış halinde olduğunu açıklamıştı. Bakanlığın verilerine göre Almanya’da ortalama her üç günde bir kadın öldürülüyor. 

İstatistiklere göre Almanya’da yaşayan her üç kadından biri hayatlarında en az bir defa cinsel taciz ve/veya fiziksel şiddet görüyor. Ülkede kadına yönelik şiddet vakaları son bir yılda yüzde 10 arttı.

Merkel’in büyümekte olan gençlere kadın erkek eşitliği konusunda olumlu etkiye sahip olduğunu nasıl söyleyebiliyor olmalarını aklım almıyor. Hatta aynısını Margaret Thatcher için de düşünüyorlar mı diye düşünmeden edemiyorum. 

Merkel’in en büyük marifeti ise gençlerin ailelerine, onlardan alacakları desteğe, evliliğe ve çocuk yapmaya daha düşkün bir nesil yaratmış olmasıymış. Yani Erdoğan’ın Türkiye’de yaratmaya çalışıp da başaramadığını Merkel Almanya’da başarmış.  

Dünyanın her yerinde şiddet artış gösterirken, ekonomik bunalımlar artarken toplumun ortalamasını yansıtan herhangi bir kişi nasıl tek başına baş edebilir ki? Hayat pahalılığının yalnızca Türkiye’de artmadığı, dünyanın hiçbir yerinde işlerin iyiye gitmediği aşikar. Aile desteği olmadan bugün Türkiye’de kim kolayca ayakta kalabiliyor mesela? Aile bağı ve desteği ise başka bağımlılıkları, şiddeti beraberinde getirmiyor mu? Bugün ülkemizde kadınları en çok da en yakınlarındakiler öldürmüyor mu?

Sonucunda ‘ne eksikse onu arıyor insan’ diyor konuşmacılar. İki ülkenin gençlerinin en büyük eksiği geleceklerinin belirsizliği. Elimize alacağız…