"En azından 60 yıl boyunca İYİP, Saadet Partisi ve Demokrat Partinin temsil ettiği ideolojilerden kurtulabilmek için oylarımızı CHP’de birleştirmemiz istenmişti."

AKP değişmedi: Görevini aynen sürdürüyor

Millet İttifakının AKP kökenli iki bileşeni, partilerinin, özellikle 2013 sonrasında, kuruluş amaçlarından (fabrika ayarları diyenler var) uzaklaştığını, bozulduğunu; eski arkadaşlarıyla yollarını bu yüzden ayırdıklarını söylüyor.

Demek ki, kendilerinin de içinde olduğu 2013 öncesinde yapılanlara sahip çıkıyorlar.

AKP, muhafazakâr-demokrat bir parti görünümüyle 22 yıl önce siyasi yaşama katıldı. İleri demokrasi; millet egemenliğini üstün kılmak; askeri vesayeti kaldırmak; açık ve şeffaf, hesap veren bir kamu yönetimi kurmak; komşularla sıfır sorun, gibi söylemleri vardı. Hiçbir zaman gerçekleştirmeyecekleri bu sözleri, algı operasyonunun parçaları olarak kullanmak üzere sürekli gündemde tuttular.

AKP’den, bu tür hizmetler zaten beklenmiyordu. Proje partisi olarak kurgulanmıştı ve temel görevi emperyalizme yeni kanallar açmaktı. Söylediklerinin tam tersi sonuçlar doğuracak politikalar izlediler. Yasama organı işlevsizleştirildi; ordu ve yargı, tek bir otoriteye doğrudan bağlanarak merkezileştirildi; Devlet gizlilik içinde yönetilmeye başlandı; emperyalizmin düşmana olan gereksinmesini karşılamak için de bütün komşularımızla kavgaya tutuştuk.

AKP’nin sermaye dostu politikalarında herhangi bir değişiklik olmadı. Yine kamu varlıklarını pazarlıyor; yine doğayı; kentleri; tarihi; sağlığı, eğitimi, piyasalaştırıp tekellerin hizmetine sunuyor.

Hizmetini dün olduğu gibi bugün de aynı şevkle, aynı heyecanla, sürdürdü/sürdürüyor. Hedefine yaklaştıkça daha büyük, daha pervasız ve güvenli adımlar atabilme olanakları artıyor. Bu da “AKP değişti” algısı uyandırıyor.

AKP kurucusu olmanın ötesinde, Genel Başkan yardımcılığı unvanı taşıyan ve Parti programını yazan çekirdek kadroda yer alan Hüseyin Çelik, Ağustos 2013 günü yaptığı bir basın toplantısında durumu güzel özetlemiş; “…demokratikleşmeyle ilgili düzenlemelerin hepsinin neden bir günde yapılmadığı eleştirileriyle karşılaşıyoruz. ‘Zamanın ruhu’ diye bir şey var. Bugün yaptığınız birçok şeyi 2003’te yapsaydık kesinlikle karşılık bulmazdı, belki darbe gerekçesi olurdu, partimiz kapatılırdı… Vatandaşımızın buna zihnen hazır olması için kamuoyu algısının yönetilmesi gerekiyor.”

AKP, zamanın ruhunu dikkatle okudu, kamuoyu algısını başarıyla yönetti. Bu sayede karşılaştığı badirelerden kolaylıkla kurtulabilmesi için gereken destek esirgenmedi.

Anayasa Mahkemesi 2008 yılında laiklik karşıtı eylemlerin odağı olduğunu kabul etti ama kapatmadı. Hazine yardımından bir dönem için yararlandırılmama cezasıyla kurtuldu. Olası yeni tehlikelere karşı önlem almak ve sermayeye yeni kanallar açmak amacıyla yoğun yasama çalışmalarına girişti: 2010 yılında Anayasayı değiştirdi. Aynı yıl yargıyı ve Sayıştay’ı “merkeze” bağlayan yasalar çıkardı. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın görev tanımı, örgüt yapısı ve statüsü yükseltilerek, laiklik dışı eylemlerini toplumun kılcal damarlarına değin işleyip yürütebileceği bir güce eriştirildi.

Türkiye’nin yönetsel yapısı 2011 yılında halktan ve parlamentodan kaçırılarak gece yarısı baskınlarıyla çıkarılan 35 KHK ile esaslı biçimde elden geçirildi. Devlet örgütü, sermaye çıkarına olabilecek bir yaklaşımla güncellendi; yeni sömürü kanalları açıldı.

Bugün karşılaştığımız kötülüklerin temelinde AKP’nin fabrika ayarları döneminin katkısı ve izi var.

Kamu-özel ortaklığı; yap-işlet gibi projeler, KHK’larla Bakanlıkların örgüt yapıları içinde kurulan daire başkanlıklarında kotarılıyor.

Orman Yasası 2010 yılında değiştirilerek maden arama ve işletmelerine açıldığı için Kaz Dağları ve Karadeniz ormanları yağmalanıyor.

TEKEL; Şeker fabrikaları elektrik üretim ve dağıtım şirketleri TEDAŞ ile EÜAŞ; TÜPRAŞ; PETKİM; T. Telekom; SEKA gibi kamu işletmeleri, fabrika ayarlarının geçerli olduğu dönemde satıldı.

Sözü fazla uzatmayalım: Millet ittifakı bileşenlerinin ikisi AKP’nin “fabrika ayarları” diye kodlanan dönemindeki elemanlardan oluşuyor. En azından 60 yıl boyunca İYİP, Saadet Partisi ve Demokrat Partinin temsil ettiği ideolojilerden kurtulabilmek için oylarımızı CHP’de birleştirmemiz istenmişti. Gelinen noktada onlarla bütünleşerek kurtulabileceğimiz söyleniyor ve ittifaka zarar vermememiz öğütleniyor.

Arabesk bir durum: “kadere bak!...”