İsrail, başta ABD sermayesinin, ama arkasına sermayeyi alan bütün güçlerin ortak zaafı, ortak sevinci ve ortak gücü. Buna Türkiye de dahil. 

ABD seçimlerini yine İsrail kazandı: Yeni haçlı seferi yolda mı?

Kudüs Haçı dövmesi göğsünün yarısını kaplıyor. Sağ kolundaysa “Deus Vult” (Tanrı Öyle İstiyor) yazıyor.

Pete Hegseth, Trump’ın kabinesinde Savunma Bakanlığı için düşünülen isim. 2020’de yayımlanan “Amerikan Haçlı Seferi” kitabının son bölümü “Yeniden Büyük Haçlı Seferi” başlığını taşıyor. Kitap “Deus Vult” cümlesiyle bitiyor.

Pentagon’da, Pete Hegseth’in Savunma Bakanlığı için düşünülmesini afallayarak karşılayanların olduğu söyleniyor. Halbuki itirazları Hegseth’in ideolojisine değil, gerekli kabiliyetlerden yoksun olmasına.

Hegseth Irak ve Afganistan’dan sonra Guantanamo’daki göreviyle ideolojik eğitimini tamamlamış eski bir asker. Siyasi kariyerinde yol alabilmesinin arka planında ise büyük sermayenin ünlü isimlerinden Koch ailesi tarafından fonlanması yatıyor.

Hegseth İsrail halkının Tanrı’nın seçilmiş halkı olduğunu düşünüyor.

Başka bir isim, Trump’ın Ulusal Güvenlik Danışmanlığı için seçtiği Michael Waltz da eski bir asker, yeşil bereli. Waltz, Donald H. Rumsfeld’in de danışmanlığını yapmıştı. İkisi de ABD’nin 2003 Irak işgal planındaki önemli isimlerdendi.

Bunlar, başta Dışişleri Bakanlığı için düşünülen Marco Rubio olmak üzere yeni kabinenin diğer üyeleriyle bir bütün oluşturuyor. Hepsi sıkı siyonist, dinci ve savaşçı isimler. Küba düşmanlıkları da bu özellikleriyle muhteşem bir uyum yaratıyor.

Trump’ın yeni kabineyi oluştururken kendisine sadık isimler bulmaya çalıştığı da söylenenler arasında. Nitekim daha önceki kabine sert siyasi gerilimlerin ortasında sıkça değiştirilmişti. Bunun yanında, yeni kabineyi fazla öngörülemez bulanlar da var ve bunlar arasında İsrailliler de bulunuyor. Bir kısmı “fazla sevinmeyin” bile diyor. 

Yeni kabineyi ne bekliyor göreceğiz ama ortadaki görüntünün ABD’yi yeni bir “Haçlı Seferi”ne taşıyacak izlenimi verdiği herkes için açık. Bu kadar “sıkı siyonistin” bir araya gelmesinin başka ne anlamı olabilir ki değil mi…

Öyle ya da böyle, ABD seçimlerini yine siyonistler kazanıyor, İsrail yine ABD’de iktidara gelmeyi başarıyor. ABD’nin tepesindeki isimler ABD’nin de İsrail gibi olması gerektiğini söylüyor. Kutsal kitaplardan alıntılarla konuşuyorlar ve Amerikan istisnacılığının başka türlü ayakta kalamayacağını söylüyorlar. 

Bütün bunlar İsrail’de sevinçle karşılanıyor. Nadav Shtrauchler, Netanyahu’nun yakınından bir isim, İsrail’in kendi “bağımsızlık gününe” yol aldığını ve bunun büyük bir nimet olduğunu dile getiriyor. Soykırımda yol almak için ellerini ovuşturuyorlar.

Yeni bir “din savaşı” kapıda gibi görünüyor…

Aslında böyle formüle edilmesi en çok da onların işine yarıyor!

Bu isimlerin çoğunun AIPAC başta olmak üzere İsrail lobisi tarafından fonlandığı biliniyor. Ama zaten bu işler böyle yürüyor. Para, parti ve isim fark etmeksizin büyük sermayeden siyasete doğru akıyor. Elon Musk bir sürpriz olmuyor.

Siyonist kabinenin etki yaratmak ve hatta “İsrail’i kontrol altına almak” için mi seçildiği veya İsrail vasıtasıyla İran’ın hizaya mı getirileceği bir yerden sonra önemini kaybediyor. Önemli olan, dincilik ve milliyetçiliğin emperyalizmin bir enstrümanı olması.

Tarihte olduğu gibi…

Hitlercilerin yükselmesini, giderek Avrupa’da bir savaş partisi inşa edebilmelerini sağlayan şey katıksız ırkçılıkları mıydı? 

Oysa ki Naziler her şeyden önce antikomünist idiler. Komünizm büyük tekellerin ve emperyalizmin sınıf düşmanıydı. Nazilere bu alanı açan şey İngiliz ve Fransız emperyalizminin kirli hesapları olmuştu. Çünkü Sovyetler Birliği dize getirilecekse aşırılıkçılığın her türlüsü göz ardı edilebilirdi. İngiliz ve Fransızların gördüğünü Hitler de görüyordu. Alman sermayesi Hitler'in görebildiğini görüyordu. Ve Alman emperyalizmi kendi yolunu bu boşluklardan üretiyordu.

Bugün her şey çok farklı. Dünya halklarının, emekçilerin ve ezilenlerin arkasında durabilecek bir güç yok artık. Sovyetler Birliği yok. Bütün büyük güçler “hesap” yapmakla meşgul. 

Ve belki de bütün bu hesapların orta yerinde Amerikan istisnacılığı ve İsrailcilik yıllardır aradığı o boşluğu en sonunda elde ettiğini hissediyor. Bu koşullarda İsrail demek Amerikan emperyalizmi demek.

Demek ki Haçlı Seferi de din savaşı da bir hikaye. 

Hiçbir gerçekliği olmadığı için değil, işin aslı bu olmadığı için. Ve emperyal mantık her zaman birtakım hikayelere ihtiyaç duyacağı için. Hatta belki, Avrupa’yı karıştıran İsrailli taraftar provokasyonunun ve başka provokasyonların, sonu savaşla bitecek olan bu hikayenin bir parçası olduğunu da göreceğiz. 

Dünya ve bölge yeni bir savaşa doğru ilerlemek için benzine ihtiyaç duyarken biz “İsrail’i kim durduracak” diye soruyoruz. Ama acı gerçekle yüzleşme vakti geldi. İsrail’in arsızlığı ve Amerikan emperyalizminin burnu büyüklüğü aynı paranın iki yüzü gibi. Para bunu söylüyor, büyük şirketler bunu söylüyor. Amerikan emperyalizmi İsrail’e ihtiyaç duyuyor.

Ayrıca tarih ve paranın yönü başka bir şey daha söylüyor. Trump’ın “Yeniden Büyük Amerika” sloganıyla, “Yeniden Büyük Türkiye”nin aynı yöne baktığını, birbirlerini beslediğini, hikayenin asıl aktörlerinin büyük şirketler olduğunu.

İsrail, başta ABD sermayesinin, ama arkasına sermayeyi alan bütün güçlerin ortak zaafı, ortak sevinci ve ortak gücü. Buna Türkiye de dahil. 

İsrail tarihte çok az devlete düşen bir misyonla hareket ediyor ve emperyalizmin tıkanıklıklarını bir bir açmaya aday olduğunu gösteriyor, tıpkı Naziler gibi, aradığı dönemeci yakaladığını düşünüyor.

Bu bir Haçlı Seferi falan değil. Bu düpedüz sermayenin seferi. Daha önce Irak’ta, Suriye’de yaptıklarının mislini yapacaklar, ülkelerin zenginliklerine konacaklar, halklarını köleleştirecekler, kimin daha güçlü olduğunu ispat edecekler.

Ancak, hayal kurulmamalı. İsrail’in yatıştırılabileceğini düşünenlere, Nazilere aynı gözle bakan Chamberlain için Hitler'in ne düşündüğü anımsatılmalı. “Şemsiye adam”ın, “küçük solucan” Chamberlain’in zayıflıklarının Alman emperyalizmini nasıl güçlendirdiği hatırlanmalı.

İnsanlık bu saldırıdan daha önce nasıl kurtulduysa şimdi de aynı şekilde kurtulacak. O gün geldiğinde, İsrail’in arkasında duranlar da ondan nemalananlar da hesap verecek.