6'lı muhalefet için, eğer varsa, 'odadaki fil', liderlerin kulağına gitmiş olmalı. Öyleyse eğer, ciddi bir temizlik, devreye sokulması gereken bir seçenek olarak düşünülmeli.

6'lı muhalefet masasının üstündeki fil

İktidara giden yolu açan ya da kapatan ne yazık ki her zaman politika olmuyor.

Cinsellik (çoğu kez para ile birlikte) önce politik bir skandalın tetikleyicisi ve sonra da iktidar mücadelesinin belirleyicisi olabiliyor.

Bunun ülkemizin yakın tarihinde bilinen üç örneği var;

Birincisi; İSKİ skandalı.

25 Ekim 1993 günü Ergün Göknel'in İSKİ Genel Müdürlüğü koltuğunda otururken birlikte çalıştığı Feray Karvar ile girdiği ilişkiyi öğrenen eşi Nurdan Erbuğ'un olayı sineye çekmeyip bir gazeteciye anlatması ile patlayan skandal, cinselliğin politik bir skandala dönüşmesine yol açan en bilinen örnekler arasında.

Bu olay sonraki ilk yerel ve genel seçimde SHP'ye pahalıya mal olmuştu; SHP hem belediye seçimlerini kaybetti hem de genel seçimlerde ciddi bir oy kaybı yaşadı.

İkincisi; Baykal'a kurulan kaset komplosu.

İSKİ skandalından 17 yıl sonra bu kez CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, düzenlenen bir kaset komplosu ile koltuğundan edildi. Deniz Baykal sonrası CHP'nin politik iradesi ve yönetici kadrosu tamamen değişti. (Buna diren(e)meyerek, Baykal ve CHP'yi kasetçilere teslim eden Önder Sav'ın suskunluğu manidar. Zira bütün delegeleri tek tek kendisi belirlemişken, kendisinin tasfiyesine bile bile sessiz kaldı.)

Üçüncüsü ise, Devlet Bahçeli'nin MHP'sindeki Türkçü parti kadrolarının temizlenmesine yol açan kaset yayınları. Bu 'operasyon' sonrası MHP yönetiminin 'islamcı' bir evrim geçirdiği söylenebilir.

Şimdi seçim atmosferine girilirken CHP'nin hem ana muhalefet partisi hem de 11 büyükşehir dahil yüzlerce belediyede yerel iktidar, bunun yanında Erdoğan karşıtlığı üzerinden kurulan 6'lı masanın amiral gemisi olması sebebiyle, olası bir skandalın vurması muhtemel parti CHP.

Hiç kuşku yok ki CHP lideri Kılıçdaroğlu da belediye başkanlarına hitaben iki ayrı zamanda sarf ettiği, "Belediyeleri rant yaratma merkezi olmaktan çıkarmalıyız." sözleri, kirin CHP'ye bulaşmasını önleme ve tehlikenin ne olduğunu işaretleme hedefli. Zaten Erdoğan'ın, partisinin yetkililerine CHP'li belediyeleri kast ederek verdiği "gözünüzü üzerlerinden ayırmayın" talimatı, onun da benzer bir beklenti içinde olduğunun işareti olabilir.

Bu itibarla, ben de birçok kişi gibi iktidarın bir önceki yerel seçimlerden önce başta İstanbul ve Ankara olmak üzere bazı belediye başkanlarını istifa ettirmesini, ortaya saçılacak kiri önleme çabası olarak görmüştüm.

Bu açıdan bakacak olursak, olası bir skandalın, en az, seçimin sonuçları üzerinde (zaten hepsi uygulayacakları ekonomik ve sosyal politikalar açısından birbirinin kopyası kadar benzediklerinden) en az 6'lı muhalefetin Cumhurbaşkanının adının kim olacağı ya da hangi partinin kimin listesinden seçime gireceği kadar daha belirli olabileceğini düşünüyorum.

Ayrıca yerel seçimlerin ardından 3 yıldan fazla bir zaman geçmiş olması sebebiyle, belki de olan olmuş olabilir. Böyle bir durum, iktidara İBB'de bulmaya/yaratmaya çalıştığı 'terörist' imajından çok daha geniş ölçekli bir fırsat verebilir. Bu tehlike, 6'lı muhalefetin bütün umutlarını söndürebilecek bir yolu açabilir.

6'lı muhalefet için, eğer varsa, 'odadaki fil', liderlerin kulağına gitmiş olmalı. Öyleyse eğer, kimsenin gözünün yaşına bakılmadan, (Erdoğan'ın yerel seçimler öncesi kendi belediye başkanlarını istifa ettirmesi gibi) ve geç kalınmadan ciddi bir temizlik, devreye sokulması gereken bir seçenek olarak düşünülmeli.

Tabii ki bir diğer seçenek ise, hep işaret ettiğimiz gibi, tüm bu kakofoninin ortasında halkçı, kamucu, planlamacı ve yolsuzluğa seçim yatırımı olarak değil, ilkesel olarak karşı olan bir siyasi aks oluşturulması. Umudumuz artıyor, çünkü, Haziran, Gezi ve son olarak da dün 1 Mayıs için alanlara çıkan milyonlar bunun ispatı.