1961’in ilk haftalarında anayasa çalışmaları başladığında bu anayasanın demokratik içerikte olacağı belli olmuştu.

27 Mayıs (II)

27 Mayıs harekatının devrimci niteliği, 27 Mayıs Anayasası’nın yürürlüğe girmesinden sonra daha da belirgin bir şekilde ortaya çıkmıştır.  

27 Mayıs Anayasası’nın 2. maddesine göre, “Türkiye Cumhuriyeti, insan haklarına ve başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, millî, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devletidir.” 120. maddesine göre, “Üniversiteler, ancak Devlet eliyle ve kanunla kurulur. Üniversiteler, bilimsel ve idarî özerkliğe sahip kamu tüzel kişileridir. Üniversiteler, kendileri tarafından seçilen yetkili öğretim üyelerinden kurulu organları eliyle yönetilir ve denetlenir”. 121. Maddesine göre de, “Radyo ve televizyon istasyonlarının idaresi, özerk kamu tüzel kişiliği halinde, kanunla düzenlenir. Her türlü radyo ve televizyon yayımları, tarafsızlık esaslarına göre yapılır.” 

1961’in ilk haftalarında anayasa çalışmaları başladığında bu anayasanın demokratik içerikte olacağı belli olmuştu. Milli Birlik Komitesi’nin (MBK) genelkurmay başkanlığına getirip bir ay sonra emekli ettiği Ragıp Gümüşpala, DP’nin devamı iddiasıyla 11 Şubat’ta Adalet Partisi’ni (AP), on iki sendikacı da 13 Şubat 1961’de solcu bir parti olarak Türkiye İşçi Partisi’ni (TİP) kurmuşlardı. 

Anayasa 9 Temmuz’da kabul edilip 15 Ekim 1961 genel seçimleri sonrasında da sivil yaşama geçilmişti. 20 Aralık 1961'de sol içerikli YÖN Dergisi yayımlanmaya başlamıştı. Ağırlıklı olarak Kemalizm-Halkçılık-Devletçilik-Sosyalizm çizgisinde olan bu derginin kurucuları arasında Doğan Avcıoğlu, Mümtaz Soysal ve Cemal Reşit Eyüboğlu bulunuyordu. Bu dergide, İlhan Selçuk, İlhami Soysal, Mümtaz Soysal, Niyazi Berkes, Şevket Süreyya Aydemir, Sadun Aren ve Çetin Altan gibi o günlerin pek çok ünlü kişilerin yazıları yayınlanıyordu. Bu dergi sayesinde toplumun ve ben dahil üniversite öğrencilerinin önemli bir bölümü, Nazım Hikmet gibi bir şairimiz olduğunu ve kökü dışarıda kuruluşların bulunduğunu öğrenmiş, Atatürk’ü ve sol düşünceleri tanımaya başlamıştı.  

YÖN Dergisinin ilk sayısında, 531 düşünürün batılılaşma, kalkınma ve aydınlanma hedeflerini açıklayan, "Aydınların Ortak Bildirisi" yayımlanmıştı. “Sosyal adaleti gerçekleştirmenin ve demokrasi rejimini sağlam temellere oturtmanın, ancak, iktisadi alanda hızla kalkınmakta” gören imzacılar, kalkınmanın “yeni bir devletçilik anlayışıyla erişebileceğini” belirtmişlerdi (YÖN, 20 Aralık 1961, 1, 1, 12-13, https://www.tustav.org/sureli-yayinlar-arsivi/yon-dergisi/).
  
Cevat Fehmi Başkut'un ‘Buzlar Çözülmeden’i, Güner Sümer’in ‘Bozuk Düzen’i ve Sermet Çağan’ın ‘Ayak Bacak Fabrikası’ adlı tiyatro oyunları, o yıllarda yazılıp sahnelenmeye başlamış, izleyenlerin toplumsal bilinç kazanmalarına katkı yapmıştı. Ayak Bacak Fabrikası, hayali bir ülkede ezilen köylülerin dramını işlese de, 1965 yılında yedek subay olarak izleme fırsatı bulduğum Konya turnesinde, gericiler salona ses bombası atmıştı. 

TİP özellikle 1965 seçimleri öncesinde söylemleriyle toplumda önemli bir ivme kazanınca, İsmet İnönü, CHP’nin “Ortanın solunda” bir parti olduğunu açıklamıştı. Milli bakiye denen demokratik seçim sistemi ile seçimlerde yüzde 3 kadar oy alan TİP’ten 15 aydın milletvekili seçilmiş ve toplum nasıl milletvekili olunacağını göstermişlerdi.  

27 Mayıs anayasasının getirdiği demokratik ve özgürlükçü ortamda, 1963 yılında gerçekleştirilen yasal düzenlemeyle öğretmenlerin sendika kurmasının önü açılmıştı. 1965’de Türkiye Öğretmenler Sendikası (TÖS) ile İlkokul Öğretmenleri Sendikası (İLKSEN) ve  Fikir Kulüpleri Federasyonu (FKF), 1967’de Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) ve 1968’de de Üniversite Asistanlar Sendikası gibi ilerici örgütler kurulmuştu. 

TÖS, 4-8 Eylül 1968 tarihlerinde ‘Devrimci Eğitim Kurultayı’nı gerçekleştirmişti. Kurultayın son günü, “Türküm, doğruyum, devrimciyim./ Yasam iç ve dış gavuru dışarı atmak,/ Yurdumu tez elden kalkındırmaktır.../ Ülküm, işçiye iş,/ Köylüye toprak,/ Bebeye süt,/ Yavruya ekmek ve kitap,/ Gence gelecek sağlamaktır.../ Varlığım ulusal kurtuluşumuza ve bağımsızlığımıza armağan olsun...” andı içilmişti. 15 Aralık 1969’da, sendikalı öğretmen sayısından çok fazla sayıda öğretmenin katılımıyla ‘Büyük Öğretmen Boykotu’ gerçekleştirilmişti. 1970 başında işçilere verilmiş hakları törpüleyen yasa değişikliği üzerine, DİSK’in öncülük ettiği 15-16 Haziran 1970'de büyük işçi direnişi yaşanmıştı. Ardından da Anayasa Mahkemesi (AYM) bu yasa değişikliğini iptal etmişti. 1960 sonlarında açılmaya başlayan özel yüksekokullar da, 27 Mayıs Anayasası’na aykırı olduğu için, AYM tarafından 12 Ocak 1971’de kapatılmıştı. 

27 Mayıs anayasasının getirdiği özgürlük sayesinde Hürriyet Gazetesi yazarı Cüneyt Arcayürek, 13 Ocak 1966 günü,  Türkiye’nin Kıbrıs’a çıkarma yapmaya kalkışması üzerine ABD Başkanı Johnson’ın 5 Haziran 1964 tarihinde hükümete gönderdiği mektubu kamuoyuna açıklamıştı. Bu mektup ile toplum, Türkiye silahlı kuvvetlerinin tümünün (A. Menderes sayesinde) NATO’nun emrine verilmiş olduğunu öğrenmişti. Bu mektup sonrasında, NATO’nun emrinde olmayan Ege ordusu kurulmuştu. 

Ancak ülkedeki bu aydınlanmacı ve Amerikan karşıtı gelişmelerden gerici ve Amerikancı kesimler çok rahatsız olmuştu. Rahatsız olanların başında 1965 seçimlerinde iktidara gelen Süleyman Demirel ve partisi ile MBK’nin Ağustos 1960’da genelkurmay başkanlığına getirdiği ve 28 Mart 1966’de Cumhurbaşkanı seçilen Cevdet Sunay vardı. 

Özgürlük ortamından tutucular da yararlanmıştı. 1963’de Türkiye Komünizmle Mücadele Derneği, 1965’de Milliyetçi Öğretmenler Sendikası ve 1966’da da Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı (Ülkü Ocakları) gibi gerici-Amerikancı kuruluşlar ortaya çıkmıştı. Bu arada, temelleri 1916’da atılan ve 1946-1965 yılları arasında CHP’ye yakın duran bir yükseköğretim gençlik örgütü olan Milli Türk Talebe Birliği (MTTB), 1965’den sonra önce milliyetçi ve ardından da İslami bir örgüte dönüşmüştü. Bu dönüşüm MTTB’nin 1965 başkanlık seçiminde (AKP’nin meclis başkanı yaptığı) İsmail Kahraman’ın gerçek olmayan suçlamasıyla Yüksel Çengel başkanlığı kaybedip Rasim Cinisli’nin ve 1967’de de İsmail Kahraman’ın başkan olmaları sayesinde gerçekleşmişti.  

MTTB’nin de aralarında olduğu gerici-Amerikancı gruplar, İstanbul’a gelen Amerikan’ın 6. Filosuna “Defol” diyen gençlerin gösterisini basarak, polisin de desteğiyle 16 Şubat 1969 günü ‘Kanlı Pazar’ denen vahşeti yaşatmışlardı. Bu yıllarda hızlanan sağ-sol kavgasında, gerici iktidarlar sağcıları desteklemişti.  

Toplumdaki sosyal uyanıştan ve Amerikan karşıtlığından rahatsızlık olan silahlı kuvvetler, 12 Mart 1971’de Cumhurbaşkanı Sunay’a bir muhtıra vermişlerdi. Bu muhtıra sonrasında kurulan hükümetler zamanında 27 Mayıs Anayasası’nda yapılan değişikliklerle öğretmenlerin sendika kurması yasaklanmış ve TRT’nin özerkliği yok edilmişti. 12 Eylül 1980 darbecileri de, ilk iş olarak 27 Mayıs Anayasası’nı yürürlükten kaldırmıştı. 

Bilindiği gibi 27 Mayıs’tan 60 yıl sonra, AKP’nin en çok rahatsız olduğu anayasa maddeleri, 12 Eylül darbecilerinin bile değiştirmeye cesaret edemeyip 27 Mayıs Anayasası’ndan 1982 Anayasası’na aktardıkları devletin laik niteliğiyle ilgi maddelerdir. AKP’nin bu rahatsızlığı bile, 27 Mayıs harekatının devrim niteliğinde olduğunun bir göstergesidir.  

[email protected]

Özel Not: Özelinde Boğaziçi Üniversitesi’ne ve genelde yükseköğretim sistemine verdiğiniz zarar onarılmaz boyutlara ulaştı. Kayyım rektör Melih Bulu ve kayyım rektör yardımcıları, toplum bir an önce istifa etmenizi bekliyor.