Günümüzdeki öğretmen yetiştirme sistemi değişmedikçe, öğrencilerin 'fikri hür, irfanı hür ve vicdanı hür' olması rastlantıya ve de öğrencinin kişisel çabasına bağlı kalacaktır. 

17 Nisan 1940 ve 6 Kasım 1997

Bilindiği gibi 17 Nisan 1940 tarih ve 3803 sayılı Köy Enstitüleri Kanunu’nun ilk maddesine göre, “köy öğretmeni ve köye yarayan diğer meslek erbabını yetiştirmek üzere ziraat işlerine elverişli arazisi bulunan yerlerde” eğitim bakanlığı tarafından köy enstitüleri açılmasına başlanmıştır. Dolayısıyla 17 Nisan köy ilkokullarına öğretmen yetiştirecek köy enstitülerinin açıldığı tarihtir. 6 Kasım 1997 ise günümüzde geçerli olan öğretmen yetiştirme sisteminin uygulanmaya başladığı tarihtir.

17 Nisan sistemi, İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç ile Ortaöğretim Genel Müdürlüğü yapmış eğitim bakanı Hasan Ali Yücel’in eseridir. Bu ikili, Avrupa’da incelemelerde bulunmuş, eğitimle ilgili kitaplar yazmış, ülke koşullarını sağlıklı ve gerçekçi bir şekilde değerlendirip 1926’da başlayan köy ilkokul öğretmeni yetiştirme deneyimi ile 1936’da başlayan ‘köy eğitmeni’ deneyimlerinden de esinlenerek köy enstitüsü modelini geliştirmişlerdir. 

6 Kasım 1997’de uygulamaya konan model ise, Dünya Bankası (DB) kredisi ve uzmanlarının öncülüğünde yürütülen DB-YÖK projesinin bir ürünüdür. Bu DB-YÖK modeli ise, ülke koşullarını ve geçmiş öğretmen deneyimlerini göz önüne almayan, ağırlıklı olarak DB uzmanlarının önerilerinden oluşan, öğretmenlik sevgisi ve sorumluluğunu yadsıyan bir modeldir (Okçabol, 2005) .

17 Nisan sistemi, laik eğitim ve kültürel gelişmelerin cumhuriyet tarihinde en üst düzeylere ulaştığı bir dönemin ürünüdür; yasayla kurulmuştur. 1940-1946 yılları arasında dünya klasikleri Türkçeye çevrilmiş, devlet tiyatroları açılıp devlet konservatuarı kurulmuş, mesleki eğitimde atılım gerçekleştirilmiş ve üniversiteye özerklik veren 4936 sayılı Üniversiteler Kanunu çıkarılmıştır.   

DB-YÖK modeli ise, 12 Eylül 1980 darbesinden sonra ülkeye hakim olan Türk-İslam sentezi anlayışındaki eğitim ve kültür yaşamı ile Amerikancı, piyasacı ve gerici düzenin ürünüdür; 22 kişilik YÖK’ün kararıyla uygulanmaya başlanmıştır. 

Köy enstitülerine, aydınlanmadan ve köylünün kendi ayakları üzerinde durmasından korkan gericiler tepki göstermişlerdir. Bu nedenle 1947’de (kız öğrencilerin ayrılması ve köylü olmayanları alınmaya başlanması gibi) bazı değişikliklere uğrayan enstitüler, 1954’de de kapatılmıştır. DB-YÖK modeli ise gericiler benimsediği için hâlâ yürürlükte olan bir modeldir. 1997’de uygulanmaya konan DB-YÖK modeli, Kuran kurslarına ilköğretim diploması verilmesini öneren, “Dini olan motifleri milli kültürden çekip çıkardığınız zaman geriye bir şey kalmaz. Bu da dinden bağımsız bir milli kültür olamayacağını gösterir” diyen Türkiye Diyanet Vakfı’nın (TDV) kitabında önerilen modele çok benzemektedir (TDV, 1996: 276)

Köy Enstitülerinde, öğretmen adaylarının bilişsel, devinimsel ve duyuşsal gelişimlerine o günlerin koşullarına göre yeterince özen gösterilmiştir. Köy enstitülerinde yetişenler, okuma, düşünme, eleştirme, tartışma, örgütlü bir şekilde karar alıp uygulama, spor ve güzel sanatlarla uğraşma, hak arama ve üretken olma alışkanlığı edinip yurt ve meslek sevgisi ile yurttaşlık ve öğretmenlik sorumluluğu kazanmışlardır. Cumhuriyetin aydınlanmacı değerlerine sahip çıkmışlardır. Öğretmen örgütleri 1954’de Türkiye Öğretmen Dernekleri Milli Federasyonu (TÖDMF) adını alırken üyelerinin önemli bir bölümünü köy enstitülüler oluşturmuştur. Bu TÖDMF üyeleri, 20 Şubat 1963’de gerçekleştirdikleri mitingde şu andı içmişlerdir:  “Işık Atatürk! Yurdun en ücra köşelerine ışığı, hür ve müspet düşünceyi götüreceğiz. … Başöğretmen Atatürk! Eğitim hizmetlerinin gerçek sahibi Türk çocuklarının, Türk halkının vefalı dostu biz öğretmenler seninleyiz. Bize inan bize güven…” (Altunya, 2006: 39). 

10 Temmuz 1965’de kurulan Türkiye Öğretmenler Sendikası (TÖS) üyelerinin önemli bir bölümü de köy enstitülüdür. TÖS üyeleri de, 4-8 Eylül 1968 günlerinde gerçekleştirdikleri ‘Devrimci Eğitim Kurultayı’nın sonunda şu andı içmişlerdir:  “Türküm, doğruyum, devrimciyim. / Yasam iç ve dış gavuru dışarı atmak,/ Yurdumu tez elden kalkındırmaktır.../ Ülküm, işçiye iş,/ Köylüye toprak,/ Bebeye süt,/ Yavruya ekmek ve kitap,/ Gence gelecek sağlamaktır.../ Varlığım ulusal kurtuluşumuza ve bağımsızlığımıza armağan olsun...” (TÖS; 1969: 505).

12 Mart 1971 muhtırası sonrasında kapatılan TÖS yerine 3 Eylül 1971’de kurulan Tüm Eğitim Öğretim Emekçileri Birleşme ve Dayanışma Derneği (TÖB-DER) üyelerinin önemli bir bölümü de köy enstitülüdür. TÖB-DER kurulduğunda, “‘fikri hür, vicdanı hür ve irfanı hür insanlar’ yetiştirme görevini Mustafa Kemal’den alan öğretmenlerin, bilinçli birlik ve beraberlikle her güçlüğün üstesinden geleceklerine, demokratik hak ve özgürlüklerin tümüne titizlikle sahip çıkacaklarına inancımız tamdır” ifadesini içeren ‘Birliğe Çağrı’ bildirgesini yayımlamıştır (Altunya,  2006: 40). TÖB-DER’in tüzüğünde de amaçlarının “Atatürk devrimleri, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ile anayasamızın milli, demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti kapsamı içinde üyelerinin tüm ekonomik,  sosyal ve özlük haklarını koruyup geliştirerek birleşmelerini sağlamak” olduğu belirtilmiştir (Altunya,  2006: 41). 

Köy enstitüleri mezunlarının büyük çoğunluğu laik ve bilimsel eğitimi savunan eğitim örgütlerine üye olurken DB-YÖK modeli mezunları ise genellikle laik ve bilimsel eğitim karşıtı sendikalara üye olmaktadırlar. DB-YÖK modeli ilk mezunlarını vermeye başladığı 2002 yılında, büyük çoğunluğu 12 Eylül sonrasında yetişmiş sendika üyesi öğretmenler arasında laik ve bilimsel eğitimi savunan öğretmen sendikalarının üye sayısı 149 bin ve laik-bilimsel eğitim karşıtı sendikaların üye sayısı ise 144 bindir (memurlar.net, 2009). Geçen yılın sonlarında laik ve bilimsel eğitimi savunan öğretmen sendikalarının üye sayısı 126 bine gerilerken, laik ve bilimsel eğitim karşıtı öğretmen sendikalarının üye sayısı ise 642 bine çıkmıştır (memurlar.net, 2020)! 

Günümüzdeki öğretmen yetiştirme sistemi değişmedikçe, öğrencilerin “fikri hür, irfanı hür ve vicdanı hür” olması rastlantıya ve de öğrencinin kişisel çabasına bağlı kalacaktır. 

Kaynakça:

Altunya, N. (2006). Cumhuriyet tarihi boyunca Türkiye öğretmen hareketinde ulusal eğitim, 2. Ulusal Eğitim Kurultayı: “Küreselleşme ve Eğitim” 11-12 Haziran 2005. Ankara: Ankara Üniversitesi Basımevi. 

memurlar.net (2020). Memur sendikalarının 2020 üye sayıları yayımlandı. Hangi sendikalar üye kazandı, hangileri kaybetti? https://www.memurlar.net/haber/925094/memur-sendikalarinin-2020-uye-say…, erişim 14 Nisan 2021. 

---- (2009). Son 8 yılda sendika üye sayılarındaki değişim, www.memurlar.net/haber/143902/, erişim 14 Nisan 2013.   
Okçabol, R. (2005). Öğretmen yetiştirme sistemimiz. Ankara: Ütopya Yayınevi.

TDV (1996). Türk eğitim sistemi: Alternatif perspektif. Ankara: Yayın Matbaacılık ve Ticaret İşletmesi.

TÖS (1969). Devrimci eğitim kurultayı. Ankara: TÖS yayını.

[email protected]