Vahşi Batı'daki ödül avcılığına döndü işler: 'Tahsilatçılık' yasallaştı!

Krizin yükü ödenemeyen bireysel borçlarla emekçilerin sırtına yüklenirken, 2001 krizinden sonra "yasallık" kazanan Varlık Yönetim Şirketleri büyük bankaların tahsilatçısı işlevi üstleniyor.

soL - Haber Merkezi

Kriz ve hayat pahalılığı halkı her gün biraz daha yoksullaştırırken, tüm varlığı değer üretmek değil üretilen değerin ucundan kopartmak üzerine kurulu olan finans sektörü de bu duruma uyum sağlıyor. Yurttaşların ödeyemez hale geldiği kredi borçları bankalar tarafından Varlık Yönetim Şirketlerine (VYŞ) devrediliyor ve "borç tahsilatında" uzmanlaşmış bu şirketler amansızca vatandaşın peşine düşüyor.

BİLANÇO TEMİZLİĞİ

Bilhassa 2008'de başlayan dünya finansal krizinden bu yana bankalar için bilançolarında tahsil edilemeyecek ya da edilebileceği şüpheli alacaklar bulunması çok önemli hale geldi. Bankalar önemli bir risk faktörü olarak görünen bu alacaklardan mümkün olan en kısa yoldan kurtulmaya çalışıyor. VYŞ'ler bu noktada devreye giriyor ve hayli yüksek (%90 civarında) iskonto oranlarıyla bu borçları satın alıyor. Böylelikle bankalar "toksik" olduğu düşünülebilecek alacaklarından ve bu alacakları tahsil etmek için yapmaları gerekecek, imajlarını zedeleyecek bireysel icra takiplerinden kurtulmuş oluyor.

Öte yandan VYŞ'lerin böyle bir derdi yok. Yasa dışı yollara başvurmasalar da telefonla her gün taciz etmekten, "icra kamyonuna bindik, geliyoruz" diye yalan tehdit savurmaya, borçlunun çalıştığı işyerini ve tüm akrabalarını aramaya, acımasız bir biçimde mahkeme takibi yapmaya kadar her türlü yola başvuruyorlar. Bunun sonucunda, VYŞ çalışanı bir kaynağımızdan edindiğimiz bilgiye göre, yüzde 90-95 iskontoyla satın aldıkları borçların yaklaşık yüzde 75'ini tahsil edebiliyorlar.

Ayrıca VYŞ’ler devlet tarafından da aktif biçimde destekleniyor: Bu şirketlerin Damga, Harç, Banka Sigorta Muamele Vergisi ve birçok işlemleri için KDV istisnaları bulunuyor.

BORÇ BATAĞI GİDEREK BÜYÜYOR

Vahşi batıdaki ödül avcılarını andıran VYŞ'lerin adının sıklıkla duyulur hale gelmesinin nedeni, ekonomik kriz ve hayat pahalılığı yüzünden her gün daha fazla yurttaşın kredi ve kredi kartı borçlarını ödeyemez hale gelmesi. Zaten hiç şaşırtıcı olmayacak bir biçimde VYŞ’lerin dünyada ilk ortaya çıkışı 1929 Buhranı sonrasında oluyor.

Türkiye’de yalnızca krizin apaçık hale geldiği 2018 yılının Temmuz ayından bu yana kredi borcunu ödeyemeyen vatandaş sayısı 2 milyon 122 binden 2 milyon 537 bine, kredi kartı borcunu ödeyemeyen vatandaş sayısı 2 milyon 302 binden 2 milyon 703 bine yükseldi. Aynı süre zarfında vatandaşların toplam birikmiş kredi ve kredi kartı borcu 519 milyar liradan 586 milyar liraya yükseldi.

Üstelik bu vahim rakamlar batağın gerçek boyutlarını göstermiyor, zira VYŞ'lere devredilen alacaklar bilançolardan silinip "buharlaşıyor." Böylelikle gelişmiş kapitalist ülkelerde büyük bir sorun olarak görülen yüksek Hanehalkı Borcu / Gayrisafi Yurtiçi Hâsıla oranı Türkiye için yüzde 14 gibi hayli düşük bir oranda hesaplanıyor.

ALACAKLI NİYE RİSK ALMIYOR?

Kapitalist ekonominin doğal işleyişinde dahi bir borç anlaşması yapıldığında riskin borçlu ve alacaklı tarafından paylaşılması beklenir; ancak borçlu sıradan yurttaş olduğunda bu ilke hemen yok sayılıyor. Patronlara ait şirketlerin borçları yeniden yapılandırılırken, vergi borçları silinirken, en kötü durumda bu şirketler iflas ilan ederek borçlarını ödemeyebilirken sıradan bir yurttaş burcunu ödeyemediğinde alacaklı onun maaşının dörtte birine haciz koyup, borcu bitene ya da ölene kadar alacağını tahsil etmeye devam edebiliyor. Haberi hazırlarken konuştuğumuz avukatlar, bunun en açık göstergesinin, son yıllarda sayıları hızla artan reddi miras davaları olduğunu söylüyor. O kadar çok insan net borçlu ölüyor ki, yasal varisler borcu ödemek yerine mirası reddetmek zorunda kalıyor.