Terkoğlu: Cumhuriyet düzeni çökerken imtiyazlar yükseliyor

Metastaz kitabının yazarlarından Barış Terkoğlu, TKP Darıca örgütünün düzenlediği 'Metastaz Ve Devletin Yeni Düzeni' etkinliğine konuşmacı olarak katıldı. Yapıt üzerinden cemaatlere ve AKP ile ilişkilerine değinen Terkoğlu, 'Türkiye de son 15 yıldır çeşitli şekillerde eleştirdiğimiz cumhuriyet düzeni çöktü. İmtiyazlar yükseldi' dedi.

Barış Terkoğlu TKP Darıca örgütünün düzenlediği “Metastaz Ve Devletin Yeni Düzeni” başlıklı etkinlikte konuştu. Terkoğlu konuşmasında, yazarlarından olduğu Metastaz çalışması üzerinden cemaatlerle ilgili pek çok konuya değindi. Terkoğlu, “Cumhurbaşkanlığı forsundaki 16 yıldız, kurulan devlet sayısıdır. Çok yıldız oluşu, çok kuruluşu olduğu kadar çok yıkılışı da gösterir. Burası yazlıkçıların da olduğu bir bölge. Yazlıklarda geliş gidişlerde sürekli bir taşınma hali olur. Ben ülkenin içinde bulunduğu durumun da buna benzediğini düşünüyorum. Ülkemizde kanunlar, düzen kurma ya da düzen yıkma çok tartışılıyor, sürekli yeniden yapılandırılıyor. Türkiye bir türlü hangi anayasal düzeni oturtacağına karar veremiyor. Anayasa tanımı yapılırken sivil anayasa, siyasi anayasa vs hep farklı başlıklarda aksettirildi. Anayasa özetle siyasi iktidara sınır çizen metindir. İktidar sınırları kaldırmak istiyorsa, sınır yok iktidar benim diyorsa anayasa ortadan kalkar” diye konuştu.

“CUMHURİYET DÜZENİ ÇÖKTÜ”

Terkoğlu konuşmasına şöyle devam etti;

Cumhuriyet düzenleri anayasal kurallara bağlı düzenlerdir. Cumhuriyetin çöktüğü yerlerde kurallar ortadan kalkar. Bunların olmadığı yerlerde imtiyazlar, ayrıcalıklar yükselmeye başlar. Dini ayrılıkçılıklar yükselmeye başlar, birileri ben daha üstünüm demeye başlar. Tarikatları ve cemaatleri kastediyorum. Sınıfsal ayrıcalıklar başlar. Teknik olarak hukukta cinayeti işleyen aynı hukuk sitemine aittir ancak imtiyazlar yükselirse zenginler yoksullar ile aynı yasalara tabi olmak istemezler. Bazı aileler yükselmeye başlar. Bazı siyasi partilerin imtiyazları başlar. Türkiye de son 15 yıldır çeşitli şekillerde eleştirdiğimiz cumhuriyet düzeni çöktü. İmtiyazlar yükseldi.

FETÖ DIŞINDA CEMAAT İSMİYLE MASUMİYET İSPATLANMIŞ OLUYOR

Kitabı yazarken bir söylem üzerine yola çıktık. Anayasa'da yazmayan hüsnü şahadet kavramı hukuk sitemine sokulmuş olabilir mi diye. Savcının suça bakması gerekirsen "gerçekten mi" deyip ilgili cemaatin şeyhi adliyeye getiriliyor. Ve diyor ki bizim cemaattendir diyor bizim sohbetlere katılır. Savcı bunun üzerine ilgili kişiyi serbest bırakıyor. Bu bir dedikodu veya örnek olabilir. Ancak bu örnekler öyle noktalara vardı ki… Ankara emniyet müdürü Cihangir Ulusoy Fetö’den tutuklandı. Sonrasında nurculuğun kollarından Hayrat Vakfı’ndan Niğdeli Sait Yavuz Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a mektup yazdı. Dedi ki, "Cihangir Ulusoy şu tarihlerde tutuklanmıştır ancak kendisi Fetöcü değil nurcudur." Cihangir Ulusoy sonrasında serbest bırakıldı. Muhalif kanatta da benzer örnek var. Uluslararası af örgütünden Taner Kılıç tutuklandı ve serbest bırakıldı. Zehra Vakfı’nın sayfasında, ‘bu kişi vakfımızın mensubudur’ diye yazı var. Artık hukuk siteminde ben Fetöcü değilim şu cemaatten veya tarikattanım diyorsunuz ve bu masumiyet ispatı anlamına geliyor. İmtiyazların örnekleri olarak bunları ele alabiliriz. Devlet kendi içinde hazırladığı bir raporda ‘Fethullahçılar kendilerini başka tarikatlarda gibi gösterip renklendiriyorlar, bu konuda dikkat edilmelidir’ notunu düşüyor.  Ancak Fethullahçılar ile mücadele ederken 15 Temmuz’da yaratılan tehlikeyi oluşturan tarikata benzer başka tarikatların yaratılmasının tohumunu ekmeye başlıyor

TARİKAT ŞEYHİNİN KURALLARINA BAĞLILAR

Paris’te mezhep savaşları sonucunda 30.000 insan boğazlandığında bir siyasal karara varıldı. Burada laiklik kararı alındı. İnsanlar yargılanırken mezhebine göre değil suç işleyip işlemediğine göre yargılansınlar diye karar verdiler. Sadece Nurculuğun devletin içerisinde sayabileceğim 10 farklı kolu var. Sadece İsmail Ağacılar bile kendileri içinde üçe dörde ayrılıyorlar. Toplumu inançlar ile bölmek barış getirmiyor. Toplumu parçalayan bir yaklaşım oluşuyor. Türkiye’de bütün tarikatların hepsi her konuda, cinsel meselelerden, sakal kesimi gibi basit dini konulara kadar her konuda ayrışıyorlar. Hepsinin ayrı zikir törenleri var. Tarikat şeyhinin yazmış olduğu kurallara bağlılar. ‘Sen kendi başına çok sayıda Allah’ın adını anarsan değil sana yazdığım kurallar çerçevesinde Allah’ın adını şu şekilde zikir edersen geçerlidir’ diyerek Allah ile insanlar arasına elçi sokuyorlar. Çok yaygın bir tarikat olan Menzilciler, zikir için çuvalın içine giriyor, ilgili sözleri arka arkaya dile getiriyor. Metastaz kitabının başında yer alan fotoğrafta polis akademisinde ceketini kafasına çekenler işte bu menzilciler.

FETÖ BORSASI: SERVETİNİ PAYLAŞ, YARGILANMAKTAN KURTUL

Dallanma budaklanma o kadar açık ki devletin resmi tarikatı bile var. Hakyolcular olarak anılıyor,  İskenderpaşacılar aslında. Neden resmi tarikat çünkü Çiller’in, Tayyip Erdoğan’ın hoca diye bildikleri buradan çıkmışlar. Nedeni ise kravat takan, takım giyenler olmaları, devlette görev yapmaya en müsaitler. İki yüksek mertebedeki devlet görevlisi ‘biz Fetöcü değiliz Hakyolcuyuz’ diye ifade verdiler. 6 yaşında çocukla evlenilebileceğini, asansörde halvet olunabileceğini söyleyen Nurettin Yıldız… Bu adamın bile Türkiye’de derneği var. Hem de bir hukuk derneği. Her yıl toplantılar düzenliyor. Bu toplantılara Selahattin Menteş dahil olmak üzere onlarca hakim ve savcı katılıyor. İmtiyazların başka başlıkları da var. ‘Fetö borsası’. Bir zenginin Fetö’den göz altına alınırsa, servetinin bir bölümünü vermek kaydı ile yargıdan kurtulmasına biz ‘Fetö borsası’ diyoruz. İzmir’deki örnekten hareket edelim. Ahmet Küçükbay, İzmir’in en bilinen zenginlerindendir. Fethullah’ın çıkışı İzmir’dir ve hareket orada çok yaygındır. Damarları çok yaygındır. Bu zengin tartışmasız Fetöcü. Kendisi zaten itirafçı oldu. Tüm Fetöcü kuruluşlarda var. Fethullah istemiş, Kanal 35’i kurmuş, Gediz Üniversitesi’ni kurmuş. Küçük bir bakkalken nasıl olmuşsa dev bir işletmeye dönüşmüş. Bu kitapta önce tutuklanıp sonra serbest kaldığının hikayesini yazdık. Öğretmenler, askerler alındı Ahmet Küçükbay, 2016’ya kadar alınamadı. AKP’nin İzmir binasının mal sahibi Ahmet Küçükbay. 2014’te Binali Yıldırım İzmir’e gidip çalışma ofisi talep ediyor. Fetöcü olmanın ötesinde AKP’nin il binasını kiraya verecek kadar siyasiler ile iç içe. 2016 Ağustos sonunda artık içeriye alındı ve tutuklandı. Sırası ile görüşmeler yaptı, hapisten çıkması ile ilgili. İlk önce çevresinde mafyatik adamlar peyda oluyor. Parayı ver biz bu işi çözelim diye. İkinci tip adamlar medyacı, gazeteci adamlar. Sen eğer şu kadar para vermezsen, biz seni yazar çizeriz, verirsen Fetöcü değildir diye yazarız.

"FARKLI ADLARLA YENİDEN ÖRGÜTLENEN BU DÜZENE METASTAZ DİYORUZ"

Üçüncü tip insan ise sermayedarlar, başka zenginler. İktidara yakınız senin sorununu çözeriz diyor. Nasıl serbest kalıyor? Gizli saklı değil. Dev orkide yağlarının olduğu şirketin %51’ini hapishanede satıyor. Kim bu hisseleri almaya cesaret eden yürekli insan derseniz, Latif Topbaş. Cumhurbaşkanı’na yakın, gıda şirketlerinin sahibi olan. Sonra Ahmet Küçükbay hızla itirafçı oluyor, makul bir ceza ile çıkıyor ve servetinin büyük kısmı iade oluyor. Sınıfsal, sermaye imtiyazı bu şekilde. Üçüncüsü aile imtiyazı. Tuskon büyük toplantısında Erdoğan’ı tehdit eder konuşma yaptı ve yüzlercesi alkışladı. Erdoğan sinirlendi. Bu toplantıya katılanlar HAKKINDA dava açıldı, yargılanıyorlar. Kadir Topbaş da yargılanıyor. Topbaş’ın damadı, Kavurmacı da alındı. Toplantıda yanındaki adam aynı şekilde hareket ediyor, birlikte alkışlıyorlar, birlikte bekliyorlar. Kavurmacı alınırken bu adam davanın sanığı veya tanığı bile olmuyor. Kendisi ‘Ortadoğu’ grubun sahibi Mehmet Gür. Nasıl kurtulmuş bunu merak ediyoruz ve araştırınca Bilal Erdoğan’ın Mehmet Gür ile ortak olduğunu görüyoruz. İçeri alınmamasının bundan başka bir sebebi görünmüyor. Ve siyasi imtiyazlar… TRT’yi yönetmiş kişi İbrahim Şahin. Aldığı 100 personelden 84’ü Fetöcü. Bugün hale içeriye alınmadı çünkü AKP ile bağlantısı var. 17-25 Aralık’tan sonra dahi Fethullah ile bağları defalarca ispatlanan İsmail Rüştü Cerit, bugün Yargıtay başkanı çünkü siyasi bağlantıları var. Özetle cumhuriyet düzeni çökerken imtiyazlar yükseliyor. Ayrıcalıklı olan artık saklanamayacak kadar gözümüze batıyor. Fethullahçılar’ın örgütlendikleri düzene kanser deniliyordu şimdi de farklı adlar ile yayılarak yeniden örgütlenen bu düzene metastaz diyoruz.