Tanıkları işkenceci Raci Tetik'i anlattı: ‘Karıştır-barıştır’ işkencesinin de mimarıydı

12 Eylül döneminde Mamak Askeri Cezaevi Komutanı olan emekli albay Raci Tetik’in geçen hafta ölümü Mamak’taki işkenceleri ve ilk kez Mamak’ta başlattığı ‘karıştır-barıştır’ uygulamasını da yeniden gündeme getirdi. Mamak’ta 6 yıl kalan ve ‘karıştır-barıştır’ uygulamasını bizzat yaşayan TKP’li Ulvi Oğuz ile Mamak’ta dövülerek öldürülen yayıncı İlhan Erdost’un ağabeyi Muzaffer İlhan Erdost ve kızı…

Burcu Günüşen

12 Eylül döneminde Mamak Askeri Cezaevi’nin komutanlığını yapan işkenceci albay Raci Tetik, geçen hafta 88 yaşında öldü. Tetik’in İstanbul’daki cenazesinde bir dizi protesto gerçekleşti.

1980-1984 yılları arasında Mamak Askeri Cezaevi komutanı olan Raci Tetik aynı zamanda 12 Eylül döneminde sağcı ve solcu tutukluların bir arada hücrelere konulduğu “karıştır-barıştır” diye bilinen yöntemin de ilk uygulayıcılarından oldu.

TKP davasından yargılanan ve 1981’den 1987’ye dek genellikle 3 kişiyle birlikte 4 metrekarelik bir hücrede kalan Ulvi Oğuz, “karıştır-barıştır” politikasının da işkencenin bir türü olduğunu söyledi.

4 metrekare hücrenin içinde iki sağcı faşist ile iki solcu kaldıklarını belirten Oğuz “Mesela benim yanımda Doğan Öz’ün katili olarak yargılanan ve sonunda beraat ettirilen İbrahim Çiftçi adında birisi vardı” dedi.

Oğuz yaklaşık 2 buçuk yıl küçücük bir hücrede birlikte kaldığı Çiftçi ile çok sık kavga ettiğini ve bu yüzden birçok kez tabutluk denilen hücreye konulduğunu anlattı:

“Bu İbrahim Çiftçi ile ben çok sık kavga ederdik ve her zaman beni aşağıya götürüp tabutluklara koyarlardı. Ben karışımla ölçmüştüm, tabutluk 4 karışa 4 karış. Yani soba borusu gibi bir yerde kalıyorsun. En az 12 gün tutarlardı orada. Ya ayakta duracaksın ya çömeleceksin. Ayaklarını uzatamazsın. Son derece karanlık, en ufak bir ışık sızıntısı bile yok.”

Oğuz “Bu karıştır-barıştır politikası da orada sağcılarla solcuların yani faşistlerle solcuların arasındaki bu mesafeyi açmaktan başka hiçbir işe yaramadı” dedi.

'ULUSAL MARŞ İLK KEZ İŞKENCE ARACI OLARAK KULLANILDI'

Sayım sırasında askerlerin gelip İstiklal Marşı’nın örneğin 7’nci, 2’inci, 5’inci kıtalarını okutması gibi uygulamaları hatırlatan Oğuz “Dünyanın hiçbir ülke yönetimi kendi ulusal marşını cezaevindeki herhangi bir tutuklu grubuna işkence aleti olarak kullanmamıştır, kullanmaz. 12 Eylül yönetimi bize uyguladı bunu. Bir işkence gerekçesi olarak kullandılar” dedi. 

Bir gün gözü bağlı ve elleri kelepçeli olarak merdivenlerden indirilirken sendelediğini anlatan Oğuz, askerler düşmesine engel olmak için kendini tuttuğunda Raci Tetik’in “Bırakın yuvarlansın, gebersin. Bir Ulvi Oğuz eksilir” dediğini hatırlatıyor.

42 GÜNLÜK AÇLIK GREVİ

Oğuz, Mamak’taki koşulların düzeltilmesi için 42 günlük açlık grevi yaptıklarını ve revire götürüldüklerinde açlık grevini bırakmaları için Tetik tarafından tehdit edildiklerini anlattı. Grevin sona ermesinin ardından Raci Tetik’in yanındaki bir binbaşının bir dizi askerle birlikte kendisini dövdüğünü kaydeden Oğuz, “Raci Tetik'in orada olup olmadığını anımsamıyorum. Bu tür şeylerde genelde Raci Tetik gelir, kenardan ellerini arkasına kavuşturur, izlerdi” dedi.

Almanya’dan IG Metall sendikasının Türk-İş’e yazı yazarak Ulvi Oğuz’un sağlık durumunu sormasının ardından yabancı basın kuruluşlarından bir heyetin Mamak’a geldiğini anlatan Oğuz, gazetecilerin önünde daha önceki işkencelerden dolayı yaşadığı bir rahatsızlık nedeniyle bayıldığını anlattı. Daha sonradan öğrendiğine göre gazetecilerin neden böyle olduğunu sorması üzerine Raci Tetik “Şov yapıyor, numara yapıyor” diye yanıt vermiş.

AYNI YÖNTEMLER ŞİLİ'DE DE UYGULANDI

Oğuz 1987’de cezaevinden çıktıktan sonra gittiği İngiltere’de, Şili Komünist Partisi ve Şili’nin MIR adlı örgütü üyeleriyle konuşmaları sırasında tamı tamına aynı işkencelerin onlara da yapıldığını öğrenmiş. Oğuz “Amerika’da bir okul, fakülte midir artık nedir bilemiyoruz adı, akademidir belki. Türkiye ve Şili gibi ülkelerden olan polislerin oralarda yetiştirildiğini duyardık, bu gerçekten doğruymuş diye düşündüm o zaman da” diyor.

ERDOST: BİZİ EKİM DEVRİMİ’NİN YILDÖNÜMÜNDE ÖLDÜRDÜLER

Mamak Askeri Cezaevi’nde 7 Kasım 1980 tarihinde dövülerek öldürülen yayıncı İlhan Erdost’un ağabeyi Sol Yayınları sahibi Muzaffer İlhan Erdost da “Raci Tetik kontgerillanın adamıydı. Bizi kontgerillanın tertibiyle Ekim Devrimi’nin yıldönümünde öldürdüler” dedi.

Sol ve Onur Yayınları sahipleri Muzaffer ve İlhan Erdost kardeşler 7 Kasım 1980 Cuma günü götürüldükleri Mamak Askeri Cezaevi’nde bindirildikleri askeri araçta Astsubay Şükrü Bağ’ın başında bulunduğu dört er tarafından defalarca dövüldü, İlhan Erdost yaşamını yitirdi.

Raci Tetik daha sonra yaptığı açıklamada “O bir talihsizlikti. Daha önce birçok eyleme katılmış aşırı sağcı bir erle, acemi bir astsubay yapmış” demişti.

Marksist klasikleri basan Sol ve Onur Yayınları’nın sahibi Muzaffer İlhan Erdost, Ekim Devrimi’nin yıldönümünde kendilerinin özellikle hedef alındığının altını çiziyor ve kardeşinin bizzat Raci Tetik’in içinde bulunduğu kontgerillanın tertibiyle öldürüldüğünü söylüyor.

Emniyete ilk çağrıldığı 5 Kasım günü evinde arama yapıldığını ancak yasaklı yayın bulunmadığını belirten Erdost, iki gün boyunca o zaman Derin Araştırma Laboratuvarı (DAL) diye bilinen ve işkencenin merkezi olan Emniyet 1. Şube’den Mamak’taki Sıkıyönetim Komutanlığı’na götürülüp getirildiklerini ancak gözaltına alınmaları için delil üretilemediğini anlattı.

'DERİN UYGULAMA YAPILMASI'

Emniyet 1. Şube’de kendilerinin yakalanmaları için hazırlanan Sıkıyönetim formunu gördüğünü belirten Erdost bu forma elyazısıyla “Hiçbir delil bulunmadığı takdirde derin uygulama yapılması” sözlerinin eklenmiş olduğunu söyledi. Erdost komiser yardımcısının kendisine "Bu hiçbir delil bulunmadığı takdirde ağır işkence yapın, konuşturun ve delil üretin demek" dediğini ve "Fakat biz işkence yapıyoruz ama konuşturmak için işkence yapıyoruz, sizi tanıyoruz, işkenceyle konuşturacak bir şeyinizin olmadığını biliyoruz" diye eklediğini söylüyor. Erdost, talimatın dönemin Sıkıyönetim Komutanı Recep Ergun’un imzasını taşıdığını ancak emri verenin kontgerilla olduğunu belirtiyor.

İki gün Emniyet ile Mamak arasında götürülüp getirildikten sonra Erdost kardeşler 7 Kasım Cuma akşamı saat 17.00’den sonra gözaltı kararıyla Mamak Askeri Cezaevi’ne götürüldüler. Koğuşa gönderilmek üzere bindirildikleri askeri araçta bir astsubayın başında olduğu 4 erin saldırısına uğradılar. İlhan Erdost’un başına özellikle vuran dördüncü er olan Kısmet Çağlar’ın daha sonra o akşam orada görevli erlerden biri olmadığı, özellikle oraya getirildiği ortaya çıktı. Diğer üç er verdikleri ifadelerde Astsubay Şükrü Bağ’ın kendilerine Erdost kardeşler için “Bunlar birer yılandır. Analarını ağlatmazsanız, ben sizin ananızı ağlatırım” dediğini söyledi. Erdost cezaevi aracında dövülmeleri öncesinde astsubay Şükrü Bağ’ın kendilerine “10 yaşındaki bebeleri zehirlediniz. İçerisi sizin zehirlediklerinizle dolu” dediğini anlatıyor. Erlerin uzun süren saldırılarının ardından İlhan Erdost “Küçük kızımı uyandırmaya kıyamadan buraya geldim, artık bizi dövdürmeyin” dediğinde ise Astsubay Bağ’ın yanıtı “Ben de küçük kızımı sizin yüzünüzden hasta yatağında bırakıp buraya geldim” oldu ve saldırı devam etti.

Astsubay Şükrü Bağ’ın olaydan sonra tutuklanan üç eri cezaevinde ziyaret ederek dördüncü er Kısmet Çağlar’ın adını katiyen anmamalarını söylediği, “Kısmet Çağlar diye birisi yok” dediği ortaya çıktı. Astsubay ve Kısmet Çağlar da daha sonra yargılandı ancak Çağlar diğer üç erden daha az bir ceza aldı. Cezaevi komutanı Raci Tetik ise İlhan Erdost’un ölümüyle ilgili yargılanmadı.

Erdost 7 Kasım’da gözaltına alınmaları gerekçesi olarak sunulan “çok sayıda yasaklı yayın bulundurma” iddiasının hiçbir hukuki temeli olmadığının ortaya çıktığını belirterek kardeşinin öldürülmesinden kısa bir süre sonra da yaklaşık 100 bin kitabın bulunduğu depolarının bir sabotajla yakıldığını söyledi.

Adına kardeşinin adını ekleyen Muzaffer İlhan Erdost, Raci Tetik’in kontgerillanın adamı olduğunu ve Mamak Askeri Cezaevi’nin başına getirilmeden önce de işkenceci olarak ün yaptığının bilindiğini belirtti. Erdost “Oradaki öldürme olayında Raci Tetik’in doğrudan doğruya rolü var. Yargılanmadı tabii. Kontgerillanın adamı. O görevi yaptılar. Bizi yok ettiler. 12 Mart’ta yapamadıklarını yaptılar. 7 Kasım akşamı Ekim Devrimi’nin yıldönümünde muhabere okulundaki toplantıya gidiyor. Olay yerinde bulunmuyor. Komiser Colombo hikayesi. Ben orada değildim diyor. Ekim Devrimi'nin yıldönümünde Sovyetler Birliği konsolosluklarında anma yapılırdı fakat aynı zamanda askeri garnizonlarda teyakkuz adı altında toplantı halinde olunurdu. Oraya gittiğini söylüyor Raci Tetik. Halbuki bulunduğu cezaevinin garnizonunda olması gerekirdi. Cuma günü saat 5’ten sonra. O da planlı. Zaten birinci, ikinci gün bizi gözaltına almamalarının nedeni ‘delil bulun getirin’di. Talimat var, tam bir zorlanma var.”

ERDOST’UN KIZI: BABAMIN O KADAR ÇOK KATİLİ VAR Kİ

İlhan Erdost’un kızı Alaz Erdost ise Raci Tetik’in ölümünün ardından “Bir öfkem var, 88 yaşına kadar hiçbir sıkıntı çekmeden kendini şerefli bir Türk askeri olarak nitelendirip o şekilde de toprağa gömüldü. Toprağın kabul etmemesini dilerim. Aynı Kenan Evren’in öldüğünü duyduğumda hissettiklerim gibi. Benim için hiç farkı yok. Babamın katili o kadar fazla ki, maşaları, emri verenleri, göz yumanları…” dedi.

Raci Tetik’i ilk kez geçici 15. maddenin kaldırılması sonrası açılan davada mahkemeye bağlandığı ekranda gördüğünü anlatan Erdost, “Ekrandan Raci Tetik ve Kenan Evren'e yattıkları yerden bağlanıldı. İkisi yan yana bölünmüş ekranda, ve beşinci dakikasından sonra mesela Kenan Evren’in kamerası kapatıldı çünkü bakımının yapılması gerekiyormuş. O sırada bir şey içti Raci Tetik. Ve annelerden biri de ‘evlatlarımızın kanını, anaların gözyaşlarını içiyorsun, zehir zıkkım olsun’ diye bağırdı. Mesela bunu hiç unutmayacağım. Onu duyduğunu bildiğimiz halde, rahatlıkla, kahveydi sanıyorum, içti. Ve hiçbir şeyle yüzleşmeden öldü” dedi.