Tan gazetesi baskının üzerinden 70 yıl geçti: Onlar öldü ama fikirleri iktidarda

Tan gazetesinin islamcı-sağcı güruh tarafından basılıp, matbaa makinelerinin tahrip edilmesinin üzerinden 70 yıl geçti. Baskının içinde yer alan Turgut Özal, Süleyman Demirel, Necmeddin Erbakan bugün yaşamıyor ama fikirleri hala iktidarda.

..Ey Türk Faşisti!

Birinci vazifen Türk matbaalarını yıkmak, makineleri ısırmak, demirleri dişleyip duvarlara saldırmaktır. Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegane temeli, gazeteleri çamurlara serip, üzerlerinde ağzın köpürünceye kadar tepinmektir. Bu temel partinin hazinesidir..

Bir gün nümayiş yapmak için emir alırsan, bütün polisleri yanı başında bulacaksın.

Meydanlarda, kitaplarını yaktığın, namuslu insanlar, bütün dünyada eşi emsali görülmemiş şekilde işkenceye tabi tutulabilirler. Emniyet müdürlüğümüzde dövülebilir. Demir ahmet tarafından sövülebilir. Bütün malları mülkleri zaptedilmiş, matbaaları yakılmış, gazeteleri kapatılmış, evleri tarumar edilmiş , çoluk-çocuğu dağıtılmış , haneleri işgal, kendileri perişan edilmiş olabilir.

 

Aziz Nesin, 4 Aralık 1945'teki Tan matbaası baskınından sonra 'Ey Türk Faşisti' başlıklı satırları yazdı.

Zekeriya-Sabiha Sertel çiftinin sahibi olduğu Tan Gazetesi bundan tam 70 yıl önce 4 Aralık günü aralarında Turgut Özal, Süleyman Demirel, Necmettin Erbakan'ın olduğu sağcı-milliyetçi güruh tarafından basıldı, matbaa makineleri balyozlarla tahrip edildi. 

Gazete, İkinci Dünya savaşı sırasında, savaş karşıtı ve anti-faşist bir yayın politikası izliyordu. Dönemin tek partili iktidarının Nazi Almanya’sına yakınlaşmasına karşı çıkıyor ve Sovyetler Birliği ile iyi ilişkiler kurulmasını savunuyordu. Bu tavır, hem tek parti yönetimini hem de Nazilere sempatiyle bakan islamcı, milliyetçi-ırkçı kesimleri rahatsız etti. Sağcı kesimler gazeteyi Sovyetlerin maşası olmakla suçluyordu. 1945 yılında doruğa çıkan tepkiler, 4 Aralık 1945’te baskınla noktalandı. 

4 Aralık günü olanlar Zekeriya Sertel şöyle anlatıyor:

4 Aralık 1945 gününün sabahı üniversiteli faşist gençler ellerinde önceden hazırladıkları baltalar, balyozlar ve kırmızı mürekkep şişeleriyle matbaaya saldırdılar. Orada bekleyen polisler olup bitene seyirci kaldılar. Görevlerini yapmaya kalkmadılar. Göstericiler, baltalarla matbaa kapısını kırıp içeri girdiler. Makinaları balyozlarla kırdılar. Binanın camlarını indirdiler. İçindeki eşyayı kırıp döktüler. Sonra ellerinde kırmızı boya şişeleriyle “Serteller nerede” naralarıyla bizleri aramaya koyuldular. Amaçları, bizi çırılçıplak soyup üzerimize kırmızı boya dökmek ve akabinde önlerine katıp sokaklarda “İşte kızıllar” diye sergilemekti.

Saldırıların ardından Sabiha ve Zekeriya Sertel yargılandılar, beraat ettiler ama ülkeyi terk etmek zorunda kaldılar. Halil Lütfi Dördüncü, Tan gazetesini aralıklarla birkaç kere daha çıkardı. 6 Ocak 1959’da, hemen yanındaki binada meydana gelen patlama sonucunda Tan Matbaası binasının da yıkılmasıyla gazetenin yayın hayatı tamamen sona erdi.

Aradan geçen 70 yıla rağmen; gazetecilerin tutuklandığı, kitapların toplatıldığı, kitapevlerinin yakıldığı baskı/zor devam ediyor. Tan baskınında bulunan Erbakan, Özal, Demirel belki bugün yok ama fikirleri hala iktidarda.