Nâzım Hikmet'ten mektup: Yunan kardeşlerim...

Nâzım Hikmet, 1952'de Varşova Radyosu aracılığıyla Yunan halkına gönderdiği mesajda Yunan halkını ve politik önderliğini Nazi işgali ve sonrasındaki iç savaş sürecinde gösterdiği kahramanlıkları için selamlıyor. Dönemin Dünya Barış Konseyi üyesi de olan şairin mektubunu soL okurlarıyla paylaşıyoruz.

Çeviri: Merve Tokmakçıoğlu

Nâzım Hikmet Kolektifi’nin Notu: Nâzım Hikmet'in aşağıdaki mektubu yazdığı dönem, 20. yüzyıl tarihi açısından özgün bir dönemdi. İkinci Dünya Savaşı bitmiş, Nazi saldırganlığı ezilmiş, sosyalizmin anayurdu SSCB işgalden kurtulmuş ve Avrupa'da da geniş bir coğrafya faşizmden kurtarılmış, bu kurtarılan coğrafyalarda da halk demokrasilerinin kurulmakta olduğu bir dönemdi. Tüm dünyada bir yandan savaşın yaraları sarılmaya çalışılırken, diğer taraftan sermaye düzeni ve emperyalizm yeni ataklara hazırlanıyordu. 1940'ların ikinci yarısında başlayan "Soğuk Savaş" aslında emperyalizmin sosyalist kuruluş süreçlerine ve faşizmi yenen sosyalizmin prestijine karşı açılan bir bayraktı. Yine bu dönem, İkinci Savaş'ın hemen sonrası, Yunanistan'da YKP önderliğinde Nazi işgaline karşı verilen kurtuluş mücadelesine ve kurtuluşun ardından bu defa emperyalist müdahaleye karşı verilen bir savaşa sahne olmuştu. Yunan komünistlerin önderliğindeki sosyalist devrimi hedefleyen iç savaş, emperyalizmin ve sermaye düzeninin kıyımlarıyla kaybedilmiş ve Yunanistan bir kez daha teslim alınmıştı.

Nâzım işte böyle bir dönem ve süreçte bir yandan Yunan halkını ve politik önderliğini Nazi işgali ve sonrasındaki iç savaş sürecinde gösterdiği kahramanlıkları için selamlarken, diğer yandan da gerçek bir barış ve kardeşliğin yolunu birlikte yürümekte ısrar etmeleri için, Yunan halkına sosyalizmi kurma yoluna giren Macaristan üzerinden örnekler veriyor.

“YUNAN KARDEŞLERİM”

(19 Ağustos 1952’de Varşova Radyosu aracılığıyla komünist şair ve Dünya Barış Konseyi üyesi Nâzım Hikmet’in mesajı Yunan halkına gönderildi.) 

Yunan Kardeşlerim,

İki Türkiye ve iki Yunanistan var. Gerçek ve sahte olanlar. Bağımsız ve köle olanlar. Biri Beloyannis’in ve diğeri yüz binlerce Yunan vatanseverin hapishanelerde acı çektiği Yunanistan. Yunan halkının vatanı olan. İşte bu gerçek Yunanistan’dır. Türkiye ise yüz binlerce Türk vatanseverin hapislerde çürüdüğü Türkiye’dir. Bu, Türkiye halkının vatanıdır, halkın gerçek Türkiye’si budur. 

Menderes’in de Türkiye’si ve Plastiras’ın da Yunanistan’ı vardır. Bunlar resmî ülkelerdir, gerçek değillerdir. Bunlar, birkaç yardakçısı ile birlikte her iki memleketi de Amerikan emperyalizmine satanlardır.

Şimdi ise Amerika’nın teşviki ile Menderes ve Plastiras Atina’da el sıkıştı. Onların bu kanlı elleri Türk ve Yunan birliklerini Kore’ye gönderdi. Onların bu kanlı elleri yeni bir savaşı hazırlıyor. Bir yandan da, resmî bir açıklama yaparak Türk-Yunan dostluğundan bahsediyorlar. Biz bu “dostluk”tan ne kast ettiklerini iyi biliyoruz. 

Bu dostluğun amacı, bağımsızlık, barış ve özgürlük için mücadele eden Türk ve Yunan halklarına karşı birlikte darbe indirmektir. Amerika’nın kıyma makinesinde Türk ve Yunan halklarının çocuklarını ezmektir. Türk ve Yunan halklarının başını öne eğdirip, patronlarına ibadet etmelerini sağlamaktır. 

Ancak, Türkiye ve Yunanistan halkları Türk-Yunan dostluğuna bambaşka bir anlam yüklemektedir. Onlara göre dostluk, vatanı kurtarmak için birlikte mücadele vermektir. Ulusal bağımsızlık için, mutluluk için mücadele edip, topraklarının ekmeğini ve zeytinini yedikleri dostluk ve kardeşlik masasında yan yana oturmaktır. 

Türk ve Yunan halkları yabancı işgalcileri cehennemin dibine göndermek istiyor. Onlar hem işkencenin hem de ekonomik felaketlerin ustasıdır. 

Türk ve Yunan halklarının kalbinde aynı hisler yatmaktadır. Vatan sevgisi, Sovyetler Birliği sevgisi, Alman Demokratik Cumhuriyeti sevgisi, Çin halkları sevgisi; ulusal bağımsızlık için savaşan her köle ve köleleştirilmiş insan için sevgi, Kore halkı için sevgi, dürüst Amerikalılar için sevgi...

Türk-Yunan halkları arasındaki dostluğun işte böyle bir önemi vardır. 

Yunan dostlarım,

Ülkelerimizin bağımsızlığı için, faşizmin herhangi bir tezahürüne ve emperyalistlere karşı demokrasi için el ele verip birlikte mücadele etmeliyiz. Bu şekilde dostluğumuz gün be gün güçlenecektir. 

Halkımın bir temsilcisi olarak, Türk halkının Yunan halkını sevdiğini ve onların gösterdiği kahramanlığa hayranlık duyduklarını söyleyebilirim. Size şunu da söyleyebilirim: Türk savaşçılarının, halkınızın ve halkınızın ordusunun kurtuluş mücadelesinin haberlerini hapishanede öğrendiklerini bile söyleyebilirim. Yunanistan’da olanları gözlerinde yaşlarla izlediklerini de söyleyebilirim. Türk halkı bu trajik ve kahramanlık dolu günlerde Yunan halkının yanındadır ve gelecekte de her zaman yanında olacaktır. 

Yunan kardeşlerim,

On gündür Macaristan’dayım. Macaristan, mutluluğunu daha huzurlu ve barışçıl bir yaşamla inşa etmiş ülkelerden biridir. Bu bağımsız ve kendi kendini yöneten ülkede hiç kimse savaş çığırtkanlığı yapmaz.

Budapeşte’de hayranlık uyandıran bir piyoner kampını ziyaret ettim. Orada Yunan çocuklar da vardı. Hepsinin yanakları memleketlerinin elmaları gibi al aldı. Macar kardeşleri gibi oyun oynuyorlardı, koşuyorlardı, şarkılar söyleyip yeni şeyler öğreniyorlardı. Oradan geçerken küçük bir kız boynuma atladı ve heyecanla bağırdı: “Buna benzer kampları Yunanistan’daki ve Türkiye’deki kardeşlerimiz için hemen inşa edin.” Gözlerim doldu ve ona Türkiye ve Yunanistan halklarının kısa zamanda bağımsız ve özgür olacağına dair söz verdim. 

Dostlarım,

Dürüst bir adam olarak, bir dost olarak, halkımın şairi olarak ve bir baba olarak konuşuyorum ve size şunu söylüyorum: Macaristan’daki çocuklar en iyi şartlar altında yaşıyorlar. Çocukların hepsi güçlü kuvvetlidir. Hiçbiri insanlardan ırak yaşamıyor. Hepsi çok güzel Yunanca konuşuyor. Macar halkı da onlara şefkatle davranıyor. Hepsi, sizden Yunanistan’ı emperyalist ve faşistlerin pençelerinden kurtarmanızı istiyor. Bağımsız, özgür ve mutlu bir Yunanistan yaratın. Böylece halkınızın çocukları kahkaha ve mutluluk hakkına sahip olacaktır.