Kanal İstanbul'da yeni tehlike: ÇED raporunda bölgedeki asbestten söz edilmemiş

Kanal İstanbul'un 1600 sayfalık ÇED raporunda bölgede yer alan asbest tehlikesinin dikkate alınmadığı ortaya çıktı. Görüşlerini aldığımız Halk Sağlığı Uzmanı Ahmet Soysal, proje güzergahındaki asbestli alanlara dikkat çekerek, asbestin insan sağlığı için tehlikelerini hatırlattı.

soL - Haber Merkezi

Kanal İstanbul projesinin 1600 sayfalık ÇED raporunu inceleyen uzmanlar, raporda asbest tehlikesine dair herhangi bir bulguya rastlanmadığını tespit etti. 

soL'un görüştüğü Halk Sağlığı Uzmanı Ahmet Soysal, bölgede asbest bulunduğunu, raporda yer verilmeyen asbestin Maden Teknik ve Arama Genel Müdürlüğü'nün internet sitesinde de yer aldığını söyledi. 2010'dan önce asbest kullanımının serbest olduğunu da hatırlatan Soysal, kanal güzergahında asbest kullanan endüstriyel kurumlar olduğuna, fay hattı olması nedeniyle de asbest bulunabileceğine işaret etti.

'ÇED RAPORUNDA ASBEST ARAŞTIRMASI YOK'

Ahmet Soysal'ın uyarıları şöyle:

"Kanal İstanbul'un ÇED raporuna bir Halk Sağlıkçı olarak göz attım. Özellikle Sazlıdere barajının ortadan kaldırılması, içme suyu kaynaklarının tuzlanma riski gibi noktalardan itiraz dilekçesi verdik ancak sonra asbest riskinin kanal güzergahı üzerinde araştırılmadığına ilişkin bir yazı gördüm. Yazıda geçen asbest uzmanı kişiyle de görüştüm. Hem o kişinin iddiası hem daha sonra benim tekrar ÇED raporuna baktığımda gördüğüm, asbest riskiyle ilgili kanal güzergahı boyunca herhangi bir araştırma yapılmamış. İtiraz dilekçesi de bunun üzerinden."

'2010'A KADAR ASBEST YASAK DEĞİLDİ'

"Asbest tehlikesinin varlığı bile dikkate alınmamış. 275 metre genişliğinde, 22 metre derinliğinde bir kanal açacaksınız ve bu kanalın üstündeki 2 asbest kaynağını, ki biri eski binalar, endüstriyel tesisler, konutlar, diğeri de çevresel asbest kaynakları, dikkate almayacaksınız. Bunlara bakılması gerekir çünkü 2010'a kadar ülkemizde asbest kullanımı üzerinde bir yasaklama yoktu. 2010 öncesi tüm endüstriyel tesislerde, konutlarda asbest kullanıldı. Son derece iyi bir yalıtkan olduğu için de özellikle ısı yalıtımını sağlamak için, marleylerde yani evlerde çok yaygın olarak kullanılıyordu."

Daha önce DSÖ'ye bağlı Uuslararası Kanser Araştırmaları Örgütü asbesti kanserojen mineraller içine aldığı için 2006'da Dünya Sağlık Örgütü üye ülkelere bir politika belgesi göndererek, 'Asbestle mücadelenin tek yolu, bütün asbestli tesisleri bundan arındırmak, asbesti toplamaktır' dedi. Buna bağlı olarak da, bugün artık uluslararası finans kuruluşları da, size herhangi bir kredi verirken örneğin, asbestle ilgili politikanızı öğrenmek istiyor. O nedenle ülkemizde de, pek çok endüstriyel kuruluş daha önce kullandıkları asbestten kendilerini arındırdı."

'MTA SİTESİNDE DE VAR, İSTANBUL ASBESTLİ BÖLGE'

"Kanal boyunca da baktığınız zaman, bir sürü yapı yıkılacak. Bir sürü endüstriyel kuruluş yıkılacak. Benim bildiğim o güzergah üzerinde bir sürü de kimya tesisi var. Bunlar asbesti 2010 öncesi çok yoğun kullandı. Bunlarda toplam ne kadar asbest vardır, riski nasıl uzaklaştırılacak, nasıl temizlenecek, nerelerde depolanacak, ÇED raporunda böyle bir değerlendirme yok. İlk nokta bu.

İkinci önemli nokta ise devletin resmi kuruluşu, Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü çevresel asbest olan yerleri incelemiş ve İstanbul'un toprağında da asbest bulunduğunu tespit etmiş. Kurumun internet sayfasında var bu bilgi."

'KANALDAN NUMUNE ALINMADI'

"Bu bölgede asbest var mıdır, yok mudur, hangi ilçelerde vardır, nerelerde yoğun, nerelerde azdır bu detaylandırılmamış ama sonuç olarak İstanbul asbestli bir bölge olarak işaretlenmiş. Ayrıca itiraz dilekçesi veren asbest uzmanı teknik eleman diyor ki, '22 metre derinliğe kadar kazılacak bölgede yüzeyel analizler' yapılmış. Yani 22 metre kazılacak bölge için sadece asbest değil diğer tehlikeli metaller, kimyasallar için de o derinlikten numune alınmamış. Kaldı ki, yüzeyden alınan numunelerde asbest de bakılmamış. Asbest hiçbir şekilde bakılmamış, bakılanlar için de yüzeyden numune alınmış.

Söz konusu kişi de 'Bölgede asbest riski bulunabilir. Bunun olup olmadığı ÇED raporu yapılırken araştırılmamıştır' diyor. Eğer böyle bir risk yoksa, 'Araştırdık, şuralardan numune aldık, şu laboratuvarlarda değerlendirdik, asbest yok' denilmeli. Bu denilmiyor, araştırılmamış. O bölgeye yakın 4 tane tehlikeli atık depolayan yer var. Bunların hiçbiri ÇED raporunda yok deniyor, itirazda da. Ünlü bir Alman filozofun lafı vardır; 'Yokluğun kanıtı, kanıtın yokluğu demek değildir'. Yani burada asbest olup olmadığını araştırmamışsınız, asbest yoksa bunu bize kanıtlayamıyorsunuz, asbest varsa bölgede bunu nasıl uzaklaştıracağınıza dair planlamanız yok."

'ASBEST İNSAN SAĞLIĞI İÇİN TEHLİKELİ'

"Bir de özellikle fay hatlarının olduğu bölgelerde bolca görülen ve halk arasında 'beyaz kum' olarak bilinen bir madde vardır. İtiraz dilekçesi yapan asbest uzmanı da bu bölgelerde fay hatları olduğunu hatırlatarak, bu hatlar üzerinde asbest araştırması yapılıp yapılmadığını soruyor. Asbest, atmosfere lifler halinde yayılıyor. Solunum yoluyla alınıyor. Ardından akciğerin üzerini döşeyen zarın kalınlaşması, akciğer kanseri gibi hastalıklara neden oluyor.

Bunlar da bugünden yarına değil, soluma süresine ve atmosferdeki yoğunluğuna bağlı olarak değişiyor. İnsan açısından kesin olarak tehlikeli ve kanserojen bir madde. Yoğun karşılaşılırsa risk artar. Asbestle çalışan insanlar gibi. Bunlarla ilgili alanlarda çalışanlar için de yönetmelikler var."