İlker Belek: Japonya bu konuda örnek alınabilecek bir ülke değil

AKP'li Cumhurbaşkanı Japonya'da gördüğü 'kadın üniversitesi'ni Türkiye'ye getirme konusunda ısrarcı. Erdoğan 'YÖK Başkanına hatırlatıyorum, çalışmanı da buna göre yap' dedi. Erdoğan'ın bu adımını soL'a değerlendiren yazar ve akademisyen İlker Belek, Japonya'nın çalışma koşullarını belirleyen kurallar ve kadınlara toplumsal yaşamda biçtiği roller…

soL - Haber Merkezi

AKP'li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Japonya'da sadece kadınların gittiği üniversitelerin Türkiye'de de hayata geçirilmesi için YÖK Başkanına "Çalışmanı buna göre yap" talimatı verdi.

8. Uluslararası Öğrenciler Mezuniyet töreninde konuşan Erdoğan, "Japonya'da 800 üniversiteden 80'i kadın üniversitesi. Sadece kızlardan oluşan üniversite. Kreşten alıp ilk, orta, lise, ardından üniversite olmak suretiyle farklı bir yapıyı Japonya'da oluşturmuş durumdalar. Türkiye de benzer bir adımı atmalı. Bunlarla beraber bu alanda atılan adımın bizler için önem arz ettiğini şu anda YÖK Başkanına hatırlatıyorum, çalışmanı da buna göre yap" dedi.

'ESKİDEN KIZ, ERKEK LİSELERİ VARDI, SONRA KARIŞTIRDILAR'

Erdoğan "Lise yıllarında ülkemizde kız ve erkek liseleri vardı. Sonra karıştırdılar. Şimdi yeniden bunları toparlama dönemine girmiş bulunuyoruz" diye konuştu.

Erdoğan, G20 zirvesi gittiği Japonya'da Mokugawa Kadın Üniversitesi'ni ziyaret etmiş, kendisine fahri doktora unvanı verilen üniversitede yaptığı konuşmada da "Japonya'daki 80 kadın üniversitesini büyükelçime görev veriyorum, incelemek suretiyle ülkemde de bunun adımını inşallah atacağız" demişti.

Erdoğan'ın bu adımını soL'a değerlendiren İlker Belek, "AKP’nin kadınların ayrı eğitim görmesi, ayrı mekanlarda yaşamasıyla ilgili tutumu yeni değil. Ayrı otobüsler, ortaöğretimde ayrı sınıflar, harem selamlık ortamlar, ayrı plajlar falan. Bu onun devamı bir şey" dedi.

Kadın üniversitesi açılması konusunun AKP’nin Türkiye’ye "ne kadar vardıysa" laikliği yıkmaya ve seküler yaşamı tümüyle ortadan kaldırıp dini kurallara dayalı yeni bir toplumsal düzen ve toplumsal yaşam biçimi kurmaya yönelik planının uzantısı olarak görülmesi gerektiğini belirten Belek şunları söyledi:

"Bu harem selamlık uygulamalardaki gerekçeleri hep şuydu:

'Kadınların önünde birtakım engeller var: İnançları, giyim kuşamları nedeniyle rahatça okuyamıyorlar, ya da toplum içine girmeye kalktıklarında değişik biçimlerde tacize, şiddete maruz kalıyorlar. Dolayısıyla biz onların yaşadıkları mekanları ayıralım ve toplum içerisindeki yaşamlarını kolaylaştıralım. Eğitim sisteminde önlerine konulmuş olan engelleri ortadan kaldıralım.' Böyle bir gerekçeye dayandırıyorlardı.

KADINLARI EĞİTİMDEN DIŞLAYANLAR GÖSTERMELİK GEREKÇE SUNUYOR

Bu tabii göstermelik bir gerekçe ama bunu kullanıyorlardı. Oysa biz kadınların eğitimden ve toplumsal yaşamdan dışlanmasının sebebinin zaten kendileri olduğunu biliyoruz.

Yani hem ekonomik nedenlerle, gelir dağılımındaki eşitsizlikler, kadının ekonomik yaşamda kapitalist düzen tarafından önüne çıkarılmış olan engeller buna neden oluyor hem de kadına dayatılan muhafazakar değerler onu zaten eğitim sisteminin ve toplumsal yaşantının dışına itiyor ve dar aile çevresi içinde yaşamaya mahkum ediyor kadını."

KULLANDIKLARI JAPONYA REFERANSI İLGİNÇ

Belek bu gerekçenin göstermelik olduğunu gerçek gerekçeninse "Türkiye’de dini kurallara dayalı toplumsal düzeni kurmak ve onu üniversitede de yaygınlaştırmak" olduğunu söyledi.

Japonya'nın referans olarak kullanılmasının da ilginç olduğunu kaydeden Belek şunları ifade etti:

JAPONYA KAPİTALİZMİ ÇALIŞMA VE KADINLARA DAYATILAN KURALLAR BAKIMINDAN DA GERİCİ

"Bu açıklama Japonya’dan geldi. Ve Japonya’da böyle bir üniversitenin varlığına dayandırılıyor bu sefer gerekçe. Oysa Japonya çeşitli bakımlardan dünyaya örnek olarak gösterilir ama Japonya kapitalizminin aslında hem çalışma yaşamında hem de kadınlara dayatılan kurallar bakımından oldukça gerici bir karaktere sahip olduğunu da biliyoruz. Mesela çalışma yaşamında uzun çalışma saatleri, esnek çalışma düzeni, Japonizasyon adı verilen üretim sistemi… Bu aşırı uzun süreli esnek çalışmaya bağlı olarak Japonya’da kalp durmasına bağlı olarak aniden ölüm de Japonya’da ortaya çıkmıştı.

ÇALIŞMA HAYATINDA TOPUKLU GİY, AYRI ÜNİVERSİTEDE OKU

Yine biliyoruz ki Japonya’da kadınlar çalışma hayatında topuklu ayakkabı giymeye de zorlanıyorlar. Hatta geçen ay bir Japon çalışan kadın bununla ilgili bir imza kampanyası başlattı, bir basın açıklaması yaptı, topladığı imzalarla birlikte dilekçesini ilgili bakanlığa sundu, yani bu kuralın değiştirilmesine dair bir talebi iletti ve bu iktidardaki partinin kararıyla başvuru reddedildi. Yani Japonya ne ekonomik yaşamda çalışma koşullarını belirleyen kurallar bakımından ne de kadınlara topumsal yaşamda biçtiği roller bakımından referans oluşturabilecek olan bir ülke. Zaten Japon geleneksel kültüründe kadın ikincil pozisyondadır ve erkeğe bağımlı olarak yetiştirilir. Ve görülüyor ki 21. yüzyılın ilk çeyreği neredeyse biterken kadının pozisyonu Japonya’da pek de değişmiş değil. Çalışma yaşamında topuklu ayakkabı giyecekler, ayrı üniversitelerde okuyacaklar. Onlar da AKP’ye benzer gerekçeler muhtemelen buluyorlardır."

İlker Belek kadının toplumsal yaşamda rahat etmesinin yolunun onun önündeki bütün engeller ile onu erkek karşısında ikincil pozisyonda gören sınıflı topluma özgü egemen anlayışı ortadan kaldırmak olduğunu vurguladı.

'KAÇ-GÖÇE DAYALI İLİŞKİLER VE KURALLAR TÜMÜYLE ORTADAN KALDIRILMALI'

Belek şunları söyledi:

"Kadınla erkeği toplumun her noktasında eşit olarak gören bir yaşam tarzını yaygınlaştırmaya çalışmak ve kadınla erkek arasındaki yasağa, kaç-göçe dayalı bütün bütün kuralları ortadan kaldırmak lazım. Toplumsal yaşantıda eğer bu iki cins eşit, birbirleriyle samimi, dostane bir ilişki yaşayacaklarsa o zaman ona uygun bir toplumsal bir düzen kurmak lazım. Eğitim sistemini ya da toplumsal yaşantıdaki değişik ortamları kadın ayrı, erkek ayrı diye düzenlerseniz zaten buradan kadınla erkeğin eşitliğine dayalı bir ilişki biçimi toplumsal düzen yaratmanız zaten mümkün olmaz. Tam tersine bu tür uygulamalar kadın üzerindeki baskıyı daha da pekiştirmeye yarar. Bu tip şeyler evlilikte özellikle kadına yönelik şiddet olarak ortaya çıkıyor."