Havuz karara kızdı: Hedefte Anayasa Mahkemesi var

Havuz medyasının gündeminde Anayasa Mahkemesi'nin 'Barış akademisyenleri' ile ilgili kararı var. Havuz yazarları karara şiddetli tepki gösterirken, AYM'nin başkanı Zühtü Arslan'a 'FETÖ' göndermesi de değerlendirmeler arasında yer aldı. İşte havuz yazarlarının AYM kararı değerlendirmeleri...

soL- Yavuz Karamahmutoğlu

Havuz medyasının gündeminde Anayasa Mahkemesi'nin (AYM) "Barış akademisyenleri" ile ilgili kararı var. Havuz yazarları karara dönük şiddetli tepkiler üretirken, Cem Küçük'ün U dönüşü yapması gözlerden kaçmadı. AYM'nin başkanı Zühtü Arslan'a 'FETÖ' göndermesi de değerlendirmeler arasında yer aldı. Havuz AYM'nin bu kararını daha çok tartışacağının da sinyallerini vermiş oldu. İşte havuz yazarlarının AYM kararı değerlendirmesi...

UTANÇ VERİCİ MANZARA

Türkiye gazetesi yazarı Cem Küçük, "medeni ölü haline gelmeliler" dediği barış imzacısı akademisyenler için itirafta bulundu. Küçük, "Akademisyenlerle ilgili tamamen adaletsiz ve saçma bir tablo ortaya çıktı" diyerek, "Hakikaten utanç verici bir manzara olduğunu üzülerek itiraf etmek zorundayım" ifadesini kullandı.

Küçük'ün "Anayasa Mahkemesi ve akademisyenler olayı" başlığıyla yayımlanan yazısının ilgili bölümü şu şekilde:

Anayasa Mahkemesi’nin “PKK bildirisi"ne imza atan akademisyenlerle ilgili kararı tartışılıyor. Özellikle bizim taraf medyası AYM Başkanı Zühtü Arslan’a sert yükleniyor. Dikkat edilirse bu bildiri için “PKK bildirisi” ifadesini kullandım. Yani birilerinin dediği gibi o paçavra bildiri “Barış bildirisi” değil. O akademisyenler de “Barış akademisyenleri” değil. PKK zihniyetine açık destek verdi bu akademisyenler ve Türk milletinin vicdanında mahkûm oldular. O dönem bu sözde akademisyenlere en ağır tepkiyi ben vermiştim.
İstisnasız hepsinin üniversitedeki görevlerine son verilmesini ve “medeni ölü” olmayı hak ettiklerini ifade etmiştim. Fakat bir imza attılar diye de tutuklanmalarına ve evlerine polis baskınlarına karşı çıkmıştım. Polis değil, YÖK bu işi çözmeli demiştim. Peki YÖK Başkanı Yekta Saraç ne yaptı? Her zamanki gibi yine inisiyatif almadı ve irade koymadı. Her zamanki gibi yine ortaya karışık eyyam hareketleri yaptı. Sonuçta bu akademisyenlerle ilgili tamamen adaletsiz ve saçma bir tablo ortaya çıktı...

KISKACA ALMAK İSTEYENLERE MALZEME VERMEKTİR

Akit gazetesi yazarı Ali Karahasanoğlu bugünkü köşe yazısında AYM'nin Barış akademisyenleri ile ilgili kararı değerlendirdi.
Karahasanoğlu kararı verenler "Türkiye’yi kıskaca almak isteyenlere de, malzeme vermektedir.." dedi.

Karahasanoğlu'nun "AYM üyeleri, kendilerine de katil dedirtirler mi?" başlığıyla yayımlanan yazısının ilgili bölümü şu şekile;

Kendisini layüs’el gören Anayasa Mahkemesi üyeleri, kendini herkesin üstünde gören yüksek yüksek hakimler, maalesef Türkiye’nin başına dert olmaya düne kadar olduğu gibi, bugün de devam etmektedirler..

Devlete atılan iftiraların hesabını sorma yerine, müfterilere hak veren kararları ile aslında yurtdışındaki Türkiye’yi kıskaca almak isteyenlere de, malzeme vermektedir..

Oysa o bildiriye imza atan müfterilere, Anayasa Mahkemesi üyeleri de sormalı idi:

“Devlet, Kürt halkına katliam yapıyorsa, İstanbul’daki Kürtlere niçin küçücük bir ayrımcılık yapmıyor? Devlet, Sur’da Kürtleri aç-susuz bırakıyorsa ve bu bir devlet politikası ise, Ankara’da niye aynısını yapmıyor.. Daha önemlisi. Devlet bunu bir politika gereği yapıyorsa, üç senedir niye o politika uygulanmıyor?”

KAMU VİCDANINI YARALADI

Akşam gazetesi yazarı Kurtuluş Tayiz bugünkü köşesinde Anayasa Mahkemesi'nin Barış akademisyeni kararını değerlendirdi. Tayiz "Maalesef, bu kararla kamu vicdanı yaralandı" dedi.

Tayiz'in "AYM'nin kararı, kamu vicdanını yaraladı" başlığıyla yayımlanan yazısının ilgili bölümü şu şekilde;

Bu tablo karşısında “Barış akademisyeni” adı verilen gruptakiler ne yapmışlardı? Terör örgütü PKK’yı bırakalım kınamayı, “çukur” eylemlerine arka çıkarak devleti bölgede “Kürt halkını katletmekle, soykırımdan geçirmekle” suçlamış; yalan yanlış, çarpıtılmış -üstelik Kandil’in çağrısı üzerine kaleme alınan- bir bildiriyle kamuoyunun karşısına çıkarak açık bir şekilde terör destekçiliği yapmışlardır.

AYM’den beklenen aslında ders niteliğinde bir kararla ifade özgürlüğü ile terör propagandası arasındaki farkı iyice belirginleştirmesi ve iç barışa katkı sunmasıydı. Maalesef, bu kararla kamu vicdanı yaralandı. AYM’nin son yıllarda “bireysel başvuru” müessesesini nasıl işlettiğini ve Yargı’dan kimleri kimleri kaçırıp-kurtardığına dikkat edersek, bu müessesenin niçin ve hangi amaçla teşkil edildiğini de anlarız. İyimser olmak saflık olur.

AYM SUÇA ORTAK OLDU

Star gazetesi yazar Ardan Zentürk, AYM kararı ile ilgili "AYM, bu kararıyla millete karşı işlenmiş bir suça ortak oldu" dedi.

Zentürk'ün "AYM, o suça ortak oldu, sessiz kalamayız!" başlığıyla yayımlanan yazısının ilgili bölümü şu şekilde;

AYM, bu kararıyla millete karşı işlenmiş bir suça ortak oldu.

Mahkeme Başkanı Zühtü Arslan’ın (kendisini FETÖ’nün emniyete hakim olduğu dönemde Polis Akademisi’nin Başkanı ve FETÖ’cü yayın organı Zaman’da yazıları yer alan, Fetullah Gülen’in internet sitesinden de “Polis Akademisi’ne Liberal Başkan” başlıklı yazıyla övülmesiyle tanıyoruz, bu portreye rağmen, 2012’de Abdullah Gül tarafından üyeliğe atandı) 2 oyunun ağırlığıyla bu kararın alındığı biliniyor.

Savaşın ortasında Türk milletine karşı yayınlanmış, ülke topraklarını savunan ulusal güçleri katliamcı olarak yaftalayan bir metnin imzacılarına gösterilen bu “liberal şefkat”bir kırılma noktasıdır.

Bu, yeniden Kuvvayı Milliye ruhuyla sürdürülen İSTİKLAL MÜCADELESİNİN hançerlenmesinin kolaylığını göstermesi bakımından önemlidir.

Örnek, emperyalizmin kuşatmasına karşı sürdürülen kararlı mücadelenin tüm alanlarda örgütlü olması gerektiğini bir kez daha gösterdi.

FETÖMETRE’yi sivil bürokrasi ve yargıya uygulayın diye yıllardır tepinip duruyoruz...

Buyrun…