Hatip Dicle'den yemin açıklaması: Aday olmamamın bir nedeni de budur

Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eş Başkanı Hatip Dicle, milletvekili adayı olmamasının nedenlerinden birinin yemin metni olduğunu ifade ederek, "Bir yemin metni, 'namus ve şeref üzerine' deyip okuduktan sonra, ondan sonraki icraatlarınız, her şeyiniz bunu reddeden bir temeldeyse ki, bugünkü anayasayla, yemin metniyle çelişiyoruz. Bu bana çok zor gelen bir konu olmuştur her zaman…

DHA

DTK Eş Başkanı Hatip Dicle, HDP Ağrı Milletvekili Leyla Zana'nın TBMM'de milletvekili yemini geçersiz sayılmasıyla ilgili değerlendirmelerde bulundu.

"Bu da anayasada yer alarak, yemin metninde aslında anayasanın bir anlamda ruhunun ifadesi oluyor." diyen Dicle, şöyle konuştu:

 "Bu son 12 Eylül faşist diktatörlüğünün halka zorla dayattığı anayasada biliyorsunuz 1924 anayasasının o inkarcı ruhu damgasını vurmuştur. Bu yemin metninde de bunu çok açık şekilde görmek mümkündür. Bu nedenle aslında dünyanın her yerinde, parlamenter yeminleri yok. Ama olan ülkelerde de ideolojik değil. Yani yemin metinleri normalde düşünceniz ne olursa olsun, komünist, sosyalist, İslamcı, Radikal, Hıristiyan, ne olursa olsun düşünceniz hepsinin ideolojik anlamda çok rahatlıkla okuyabileceği bir metin var"

Hatip Dicle, 1961 anayasasının yemin metninin çok daha demokratik olduğunu, ideolojiniz ne olursa olsun, gidip onu rahatlıkla okuyabileceğiniz bir metin olduğunu ifade ederek, "Gönlünüze sindirebileceğiniz bir metindir. 1982 anayasasının ise tamamen Kürtlerin kimliğini, bütün farklı etnisitelerin kimliğini reddeden, onlara bir ideoloji dayatan bir özdedir. Bu nedenle asıl düşündürücü olan ya da tartışılması gereken Leyla hanımın demokratik tepkisi, haklı tepkisi değil, asıl düşündürücü olan 1982 anayasasının bugüne kadar belki 10'ün üzerinde yapılan anayasa değişikliklerine rağmen ve ortada çok canlı bir Kürt sorunu Türkiye karşı karşıya iken, bu yemin metnin bugüne kadara değiştirilmesi için hiç bir gayretin sarf edilmemesidir. Türkiye'de asıl düşündürmesi gereken, belki de utanç vesilesi olması gereken olay, hem devlet açısından, hem partiler açısından budur. Dolayısıyla hedef şaşırtmamak lazım. Bugün ortada nerdeyse çatışma boyutunda olan bir Kürt sorunu var. Ve bu Kürt sorununun bütün farklılıklar; gerek etnik, gerek inançsal farklılıklar zenginlik kabul edilerek, ama hepimizin de Anayasal vatandaşlık çerçevesinde ademi merkeziyetçi bir demokratik Anayasa'ya ihtiyacımız var. Dolayısıyla bu yolda ilerlenmesi gerekiyor. Yoksa ormanı görmemek, bir ağacı görmek anlamına gelir ki, çözümsüzlüğü, Kürt sorunun çözümsüzlüğünü çok daha fazla derinleştirebilir. Bundan böyle bir ders çıkarmanın daha doğru olduğunu düşünüyorum" ifadelerini kullandı.

Hatip Dicle, "kendisinin mecliste olması halinde yemin metnini okuyup okumayacağı" ile ilgili bir soru üzerine şöyle dedi:

"Benim meclise çok aday olmamamın bir nedeni de budur. Bunu çok seslendirmedim bugüne kadar. Bana hep şu ağır gelmiştir. Bir yemin metni, namus ve şeref üzerine deyip okuduktan sonra, ondan sonraki icraatlarınız, her şeyiniz bunu reddeden bir temeldeyse ki bugünkü Anayasayla, yemin metniyle çelişiyoruz. Bu bana çok zor gelen bir konu olmuştur her zaman. Ve bu nedenle de aday olmamamın belki çok seslendirmediğim nedenlerinden biri de buydu. Ve devletin de tavrının 91'lere göre hiç değişmediğinin bir işareti olarak daima bunu algılıyorum. Çünkü 1982 Anayasası çeşitli hükümetler ve en son AK Parti döneminde de defalarca ele alındı. Değişiklikler üzerinde belli mutabakatlar sağlandı. Ama 12 Eylül ruhunu taşıyan bu yemin metnine asla dokunulmadı. Bu da devlet zihniyetinin hala özünde inkarcı ve 12 Eylül ruhuyla aynı kaldığının bir ifadesi oluyor. Yani AKP hükümetinin bile en azından buna çok açık bir şekilde karşı çıkmaması bile bu anlama henüz çözümü sağlayacak zihniyette bir parlamentonun oluşmadığı anlamına geliyor benim için. Ben çözümün sağlanamadığı bir meclisin üyesi olmayı çok doğru da bulmamıştım. Bu vesileyle bunu açıklamakta yarar görüyorum."