Hapisten kaçan MİT'çi konuştu: Binlerce cihatçı Suriye'ye sokuldu

Kaldığı cezaevinden başka bir cezaevine nakli sırasında kayıplara karışan eski MİT'çi, Türkiye'nin hangi yollardan Suriye'ye cihatçı gönderdiğini, hangi operasyonların yapıldığını deşifre etti.

Suriyeli Albay Hüseyin Harmuş'un 29 Ağustos 2011 günü kaçırılarak Suriye’ye götürülmesi davasından 20 yıl hapis cezasına çarptırılan ve tutuklu bulunduğu Osmaniye Cezaevi’nden yarı açık cezaevine nakil olması için, 10 saatlik yol iznini kullanırken kayıplara karışan MİT elemanı Önder Sığırcıkoğlu, ortaya çıktı.  

Oda TV'den Ömer Ödemiş'in haberine göre, Suriyeli Albay’ın kaçırılmasına ilişkin çarpıcı açıklamalarda bulunan Sığırcıkoğlu; “ben para için değil, kimliğim, onurum ve vicdanım için bu eylemi gerçekleştirdim” dedi.

32 ay cezaevinde kaldıktan sonra, yanlış müddetname düzenlenmesi ile, yarı açık cezaevi hakkı elde eden ve hakkı kullanırken firar ederek yurtdışına kaçan Önder Sığırcıkoğlu, AKP’nin Suriye politikasını eleştirerek şöyle konuştu:

O süreçte Suriye’den ülkemize gelen binlerce kişi ile kurumumun görevlendirmesi ile görüşme yaptım. 2011 yılı Haziran ayında ilk grup Suriye’den Türkiye’ye Altınöz’ü ilçesinden sınırından geçerek gelmişlerdi. Suriye'den gelen bu ilk grup yaklaşık 250 kişiydi. Bunların içinde Bedevi bölgesinden gelen hukuk öğrencisi Seri Hammodi ve Yayladağı'nın Güveççi köyünün karşısındaki Harapçöz köyünde taksicilik yapan, Güveççi köyündeki akrabaları sebebiyle Türkiye'ye ile düzenli irtibatı olan Abdusselam Sadık isimli kişi de gelen bu grubun dirijanıydı (beyin yıkayan gurubu yönlendiren liderler). Bu kişiler grubun durumuyla ilgili El-Cezire vb. yayın organlarıyla irtibat kurup, propaganda yapıyorlardı, çadır kentle ilgili bilgi akışı sağlıyorlardı. Ancak bu bilgiler gerçek bilgiler değildi, kampta kalan kişilerin çatışmalar yaşadığı, haksızlıklara maruz kaldıkları, bu sebeple Türkiye tarafına geçtikleri yönünde ajitasyon yapıyorlardı. Bununla propaganda yapıp, kamuoyu oluşturmaya, Türkiye'den, Birleşmiş Milletler'den, Körfez Ülkelerden ve uluslararası kuruluşlardan maddi çıkar elde etmeye çalışıyorlardı.

TESLİM OLAN 138 KİŞİYİ ÖLDÜRMÜŞTÜ
İlk gelenlerin yanların da Thuraya isimli uydu telefonları ve laptoplarının olduğunu söyleyen Sığırcıkoğlu sözlerine şöyle devam etti:

2011 yılı Haziran ayının 10 ya da 11'i idi. Kurumum tarafından Suriyeli muhaliflerden bir yarbayın kampa geldiğini bildirdiler, bununla ilgili bilgi almamın, askeri faaliyetlerinin neler olduğunu ve bu faaliyetlerinin neresinde yer aldığını tespit etmemi istediler. Yaptığım tespitlerde gelen yarbayın Hüseyin Hormoush olduğunu, bu şahsın Cismişuhur'da oluşturulan silahlı muhalefetin lideri ve buradaki çatışmanın organizatörü olduğunu öğrendim. Meslek memuru olan T.L.  isimli arkadaşımla birlikte Hormoush ile mülakat yaptık. Yaptığımız mülakatta; kendisinin Sünni olduğunu, katı dini tutumu olduğunu, en son 11.Tümen'de Humus şehrinde askeri inşaat dairesinde görevli olduğunu, patlayıcı konusunda uzman olduğunu söyledi. Rusya'da eğitim aldığını, görevde bulunduğu süre içerisinde kendi katı dini tutumu sebebiyle komutanlarıyla sürekli çatışma yaşadığını, Cismişuhur'daki silahlı direnişi organize ettiğini anlattı. Bu direniş sürecinde burada, Suriye güvenlik görevlilerin de Cismişuhur Postanesi'ndeki gizli dinleme yapan görevlileri etkisiz hale getirdiklerini, postaneyi ele geçirdiklerini, daha sonra kendisinin hazırladığı bir bombayı traktör römorkunda askeri birliğe götürüp, orada patlattığını, çatışma halinde olduğu kişilerin patlama sonrası sağ olanlarının kendilerine teslim olmak zorunda kaldıklarını, teslim olanların 138 tanesini öldürttüğünü, infaz ettiğini anlattı.

BU KATİLLERE ÖNEM VERİLİYORDU
Albay Hüseyin Harmuş'un anlattıkları karşısında kanının donduğunu ve bu katilin diri diri insanları keserek Asi nehrine atan kişi olduğunu öğrendiğini söyleyen Sığırcıkoğlu şöyle dedi: 

Çalıştığım kurumun bu katillere bu kadar önem vermesi, sıcak davranması ve itibar etmesi beni çok çok olumsuz etkiliyordu. Onlarca yıllık dostluğumuz olduğu komşu ülkemizde cinayetler işleyenler, katliamlar yapanlarla ilişkiye geçiyor, operasyonel telefonlar veriyor ve barınıp, kollanmalarını, Suriye’ye tekrar gidip gelmelerine olanak yaratıyorduk.

O günlerde birkaç kez o bölgede çalışmak istemediğimi sorumlularıma bildirdim. Arapçayı ve bölgeyi iyi bilmem nedeniyle bu isteğim dikkate alınmadı ve aynı bölgede çalışmaya devam ettim.

PARA İÇİN YAPMADIM
İkinci sınıf MİT elemanı olduğunu ve birinci sınıf MİT elemanı olabilmesi için 2 yılı kaldığını ifade eden Önder Sığırcıkoğlu; “Albay Hüseyin Hormoush’un kaçırılmasını ben planladım ve ilişkilerim içerisinde olan birkaç kişiye bana yardım etmeleri için teklif götürdüm. Onlar da kabul edince, Hormoush’u arabama alıp, Suriye’ye götürecek arkadaşlara teslim ettim. Bu katil Suriye’ye adaletin karşısına çıkartılarak, katlettiği yüzlerce insanın hesabını verdi. Ben bunu asla para için yapmadım. Beni itibarsızlaştırmak için 100 bin dolar karşılığında bu işi yaptığımı söylüyorlar. Ben aylık 6 bin 500- 7 bin lira aylık maaşla çalışıyordum. Evim, arabam ve kaliteli bir yaşamım vardı. Para için yapacak olsam, bu kadar para için asla yapılmaz. Kaldı ki Suriye devletinin Hormoush’un kafasına 100 bin dolar ödül koyduğu iddiası da yalan. Böyle bir şey yok. Ben bu eylemi, kimliğim, vicdanım ve AKP politikalarına karşı tutumun nedeniyle yaptım. Hiçbir pişmanlık duymuyorum. Türkiye hükümetinin Suriye halkına yönelik tüm politikaları ihanettir. Ben buna karşı çıktım. Yüzlerce yıldır dostumuz olan bir ülkeye karşı katilleri desteklemeyi görev olarak görmedim” açıklamasında bulundu.

BİNLERCE CİHATÇI SURİYE'YE SOKULDU
Suriye’de ki rejimin yıkılması için binlerce katilin, cihatçının uçaklarla Hatay’a taşındığını ve buradan da Yayladağı ve Reyhanlı üzerinden Suriye’ye yeni katliamlar için sokulduğunu söyleyen Sığırcıkoğlu; “Ben bunları her gün yaşıyordum. Pasaportsuz, nereden ve nasıl geldiği belli olmayan, binlerce kişi, yasadışı yollardan Türkiye’ye getiriliyor ve ardından Suriye sınırlarından geçişleri sağlanıyordu. Bunların bir kısmını gördüm, bir kısmını ise yaşadım. Güvenlik sağlamak için kurulmuş bir kurum, bir başka ülkenin güvenliğini bozmak için çalışıyordu. Yaptığım işe saygım kalmamıştı. İskenderun limanına gemilerle gelen silahlar, burada konteynerlara yüklenerek, TIR’larla Reyhanlı’ya taşınıyordu. Bunların geçişleri sağlanıyordu. Bunun bir parçası olmak istemiyordum. Bunun için tüm bedelleri göze alarak bir tavır koydum” dedi.

'HRİSTİYANLAR BEYRUT'A ALEVİLER TABUTA'
Harmuş'un ilk başlangıçta Arapça şivesinden dolayı kendisinin Alevi olduğunu öğrendiğini ve hakkında provokatif konuşmalar yaptığını ifade eden Sığırcıkoğlu; “Kendileri Sünni idi ve katı tutumları vardı, sorgulama yapmak istediğimde biz bu Alevi'nin dediğini yapmayacağız diyerek bulunduğum yere gelmiyorlardı, görev yapmakta zorlandım. Harmuş ve çevresindekilerin “Hristiyanlar Beyrut'a, Aleviler tabuta” diyerek provokatif çıkışları vardı, “bize Alevi doktor ve hemşire de gelmesin, bizi yanlış tedavi ederler” diyerek kışkırtıcı girişimlerde bulunuyorlardı. Suriye'deki mezhepsel ayrımı Türkiye'de de oluşturmaya çalışıyorlardı. Ben bu durumu da açıklayan Arz Notu ile Hatay'daki görevimden alınmamı istedim ama kabul edilmedi” dedi.

İHANET EDENLERİ TEK TEK AÇIKLAYACAĞIM
AKP’nin Suriye politikasına karşı olduğunu ifade eden Sığırcıkoğlu, bu tavrında kararlı olduğunu, duruşunun ve tavrının devam ettiğini belirterek; “Bu eyleme ilişkin tüm detayları, davamızda gizli olarak dinlenen ve bana ihanet edenleri tek tek açıklayacağım. Ayrıca, Suriye’ye cihatçı adı altında katillerin nereden ve nasıl sokulduğunu, silahların nasıl taşındığını ve yetkililerin bu konuda kendilerine ne talimatlar verdiğini detaylarıyla açıklamaya hazır olduğunu” söyledi.